Herkes ateşini yanında götürdükten sonra ateşe dayanıklı kefenin sözü olur mu hoca?

Herkes ateşini yanında götürdükten sonra ateşe dayanıklı kefenin sözü olur mu hoca?

Herkes günahının bedelini öder sonunda; kimine öldüğünde sorarlar hesabını, kimine yaşarken ama herkes hem günahın hem de iyiliğinin bedelini öder sonunda
Günahkârlar gölgelere gizlenir. Karanlık kuytu yerlere. Çünkü bazı günahlar sadece karanlıkta işlenir…

Hatta suç ortakları bile aranır günahta yalnız kalmamak için.
Şeytan olur, teşvik eder beraber olduğu arkadaşlarını.
Günahkârlar sessizliğe saklanır…
Çünkü bazı günahlar o sessizliğin kendisidir…

Suskun olurlar çünkü konuştukça daha çok battıklarını görürüler.

Göz göre göre işlenen günahın borcu büyüktür. Böyle öğrettiler bize.

Bilerek işlenen günah, bilmeden işlenen günahlara benzemez.

Çocuğunu severken, maaşını alırken, o maaşla çocuklarını doyururken lime lime takılır boğazına.

Neden mi? Çünkü o lokmanın her birinde kul hakkı kokusu vardır.

O koku yaşadığın sürece seni kokutacak.

Mezara girdiğinde Cüppeli Hocaların “yanmaz kefeni” bile kurtarmaz günahkârı.

“Aslında mezarda ateş yoktur, herkes ateşini kendi koynunda götürür” demişler.

Hangi kefen, hangi, nefesi kuvvetli hoca kul hakkı yiyenleri o azaptan kurtaracak.

Günahkâr, orada sadece günahları ile baş başadır.

Kaçamazsın günahından, ödetirler sana hem de faizi ile…

Cehenneme kadar sürükler seni kul hakkı kokan dünyalıkların.

Aslında gerçek şudur ki;

Yalnız doğar, yalnız ölürüz.

Günaha davetiye çıkaranların hiç birisi yanımız da olmaz bedel öderken.
Herkes " fırsat elindeyken aklını kullan" diyebilir.
Bunu söylerken " kendini kullandırmanın her haline” davet edildiğinin farkında bile olmayabilirsin, nefsin karşısında.
Yalan, ikiyüzlülük, soytarılık akıl kullanımında en değerli öğelerdir, seni günaha teşvik edenler tarafından!
Yani kısaca; makamı bul, mevkiyi bul, kul hakkını ye de nasıl yaparsan yap!

Günaha teşvik ve davetiye çıkarmak değil de nedir bu?
Jüri üyeliğini soytarılık zannedenlere iyi bakın!

Birileri tarafından kullanıldıkları için kendilerini çok şanslı görürler. Kendilerini ayrıcalıklı sanırlar. Çünkü günaha teslim olmuşlardır.

İşin acı yanı ise, günaha teşvik için din adamı görünümlü günahkârların kendi ceplerini doldurmak için, insanları yakmayan ve kabir azabından kurtaran kefen icat edip satmalarıdır. Hem de fahiş bir fiyata.
Yakında Cennetin anahtarını da satarlarsa şaşırmam.

Belki biraz pahalı olur ama “o kadarcıkta olsun” diyecek çok sayıda günahkâr sabırsızlıkla bekliyordur.

Yeni bir yazıda buluşmak dileği ile…