Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Herşey zıddıyla var...

Herşey zıddıyla var...
 

Bir adam sokağa tükürdü. Bir kadın yanındaki ufacık çocuğuna bir tokat patlattı. Bir kaç genç adam parktaki ağacın dallarını kırarak içlerindeki isyanı gösterdiler birbirlerine. İki genç kız yüzlerindeki masumiyeti paramparça eden parlak kırmızı dudaklarla anlaşılmaz bir şeyler söyleyip geçip gittiler. Sokak tükürür gibi attı onları üzerinden.

Geçip gittim ve bir daha orada olmak istemedim. Başımı iki yana sallayıp yürümeye devam ettim. Düşüncelerimi başka yöne kaydırmak için uğraştım ama az önceki sahneler yanıp sönen flaşlar gibi birbirini izleyerek beynimin kıvrımlarında dolanmaya devam ettiler.

Vakit öğleni buldu. Gereksiz bir dolu laf, gereksiz ve yapılması gerektiğine inanılan işler,geçmeyen saatler, önümde parlayan ekran, masamda tüm masumiyetiyle okunmayı bekleyen kitabım, yüksek ökçeler yüzünden bana terliklerimi özleten ayakkabılarım, gazete boyalarından kirlenmiş beyaz gömleğim, hala geçmeyen saatler, öğle sonrası sessizliği, insanların gözlerindeki bıkkınlık ve huzursuzluk.

Vakit doldu. Boş ve hüzünlü bir günün ardından kaldırımların taşlarını sayarak yürüyen bir ben. Huzursuz. Nedenini bilmeyen ben."Kaldırımdan daha görülmeye değer bir şeyler var sokakta kaldır kafanı" dedim kendime.Ama sabahki gördüklerimden sonra ikna etmem biraz vakit aldı kendimi. Bu ikna çabası neden? O görüntülerin gerçek olmadığına, gerçek olsa bile zıddının da mevcut olacağına inanma çabası mı? Umut mu? Neden insanların yaptıkları beni bu kadar etkiliyor? Neden bu kadar kızıyorum ya da neden beni gülümsetiyor yaptıkları? Ben ki kendimi münzevi ilan etmiş, pılımı pırtımı toparlayıp kaçmış biriyim hala içinde bulunduğum bu toplumun üyeleri tarafından nasıl bu kadar incitilmeyi becerebiliyorum? Neden "ne halleri varsa görsünler" diyemiyor neden omuz silkip geçemiyorum?

Başım yukarda yürüyorum.Ama çenem gökyüzüne doğru değil. Gözlerim tam hayatın içine odaklı.Deliler gibi tarıyorum. "Herşey zıddıyla var" diyorum. Bu akşamki iç huzuru için o zıtlıkları görmeye ihtiyacım var.

Parka bakıyorum umutsuzca. Ellili yaşlarda bir adam, bankta oturuyor, elinde gazetesi dünyayı unutmuş gibi. Bir. İşte sabahki adamın zıddı. İki lise öğrencisi geliyor karşımdan. Sırtlarında ağır çantalar. Boyasız masum dudakları ellerindeki Reşat Nuri Güntekin romanı üzerine bir kaç laf ediyor. "Bu gece mutlaka okuyacağım" diyor diğerine "Başka kitapların varsa getirir misin?" .İki. Evet herşey zıddıyla var. İşte buna inanmam için bir sebep daha. Ellerinde basketbol topu, bir grup kan ter içinde genç adam. Yüzlerinde zaferin gülümseyişi. Coşku ve heyecan saçarak yürüyorlar. Ve üç. Sokak bir anne gibi kucaklıyor onları.

Artık kaniyim. Her şey zıddıyla var....

Resim: Paul Klee

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..