Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '20

 
Kategori
Blog
 

HerYazar Acık KafadanKontaktır

Bilimsel yazanları incelemedim. Sıraları gelmedi Henüz ama… İster edebiyata dair yazsın, ister bilim dışı konularda… İster sanatı anlatsın bir çırpıda, ister uzun uzun insan psikolojisinden, hayvan davranışlarından dem vursun. Neden bahsederse etsin; kendini yazar sayan/sanan, düzenli yazı üreten her Adem oğlu/ Havva kızı acık kafadan kontaktır!

Düşünsenize bir. İşi gücü gözlem yapmak, ayrıntı farketmek olan biri; hep sağlam, hep yerinde tutabilir mi aklını? Varı yoğu gırgır olan komedyen, iyi bir mizah yazarı ya da; kafayı hafiften kırmadan başarabilir mi, fark edebilir mi onca detayı? Tüm politik ayrıntıları, bütün iç/dış politik meseleleri 7/24 hafızasında tutan/tartan köşe yazarı; istese de beceremez ki; sıradan, ortalama insanın düz aklına varmayı. İlla ki hafiften üşütmüştür sermayesini. Beyni daima yerli yerinde duran adam/kadın yazar olmayı beceremez. En azından, - kendim de dahil – benim açımdan durum böyle.

Resmin, müziğin, sporun bin bir niteliğinden haberdar, insanın her halinin ayrıdında fert; tiyatroya, sinemaya ömrünü vakfetmiş, ruhunda sonsuz derdi, kederi yoğurmuş; hüznün her tonunu tatmış incelikle estetik gönüllüsü, eleştirmen, yazar çizer tayfası, karikatüristin bin bir çeşidi… Kafasını hafif çatlatmadıysa, yeterince kafadan kontak değilse eğer… Kimselerin göremediği, anlayamadığı işleri şıpın içselleştirip çözümleyemez.

Dünyayı içinden seyrettiği kişsel prizmasını eğri büğrü yanlarıyla besleyip, korkularıyla, kompleksleriyle köpürtmediyse/coşturamıyorsa herhangi bir yazı erbabı… Bilindik düşünce sınırlarını aşması/ vasatlarla dolup taşan hayal evrenlerini geride bırakması  imkansızdır.

Çok mantıklı, hep tutarlı, mütemadiyen uyumlu olmaya çabalayan; yazarlığa hiç heveslenmesin. Çünkü ister Türk edebiyatına bakın, ister Dünya edebiyatına… Dahi sınıfına konan/ konmuş tüm örnekler… Keçileri ni her vakit yerinde tutamamıştır. Zaman zaman istemeden kaçırmıştır onları ellerinden… Hatta biraz daha ileri gidip, şunu da söyleyebilirim rahatça: Kimi büyük edebiyatçı, hezeyanlar ülkesinde dolanırken, akıl gelgitlerinde savrulurken, yarı uyur yarı uyanık, bulanık ruh/bilinç hallerinde vermiştir sayısız eserini.

Hani şu ekranlarda kasıla kasıla ahkam kesenler var ya… Hani siyaset uzmanları, spor otoriteleri, ya da bilmem ne meselesinin nadir bulunan çözümleyicileri… Azıcık dikkatli bakıp, birazcık özenli projektör tutarsanız ruhlarına… Ne kafadan kontaklıklarını fark edeceksiniz o koca koca adamlarla kadınların… Hoş, içinizden, aranızdan “ Sen kendi alıklığınla, salaklığınla eğlen! Yazarlar neden kafadan kontak olsun kardeşim?!! “ diye celallenenler, had bildirenler (!) de çıkacaksa da… İddia ettiğim şeyin sayısız türü yazı aleminde mevcut.

Bence kafayı hafiften kırmamış, kafadan acık kontak olmayanların iyi yazar olmaları mümkün değil.

Kafamda taşıdığım çatlaklardandan, kontaklardan, kırık ve döküklerden ziyadesiyle memnunum. Ne kadar arızalı yanımız varsa o kadar insan oluruz ama… Dileyen dilediğine inanmakta serbesttir. Ben dedim diye, kafasına huni takacak aklı başında yazar olabileceğini düşünemem tabii ki.

Ve her fikir sahibini bağlar. Tıpkı bu yazıda da olduğu gibi…

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..