Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '18

 
Kategori
Deneme
 

Hikaye...

Hikaye...
 

Atakent / Samsun... Karadeniz / Fotoğraf bana aittir.


Ömür dediğin nedir ki? Harcanıp gidiyor. Para mıdır ki? Harcanıp gider, ömür! İster, paranın esiri olsun, isterse olmasın, ömür dediğin harcanıp gidiyor. Her giden ömür, giderken yanında hikâyesini de birlikte götürüyor.

Ana rahmine düşen bir spermle oluşan ömür! Gökyüzünde, maviliklere kanat açan bir kuş, yeryüzünde, su da yüzen bir balık olur. Ömür denilen hikâye’n… Hikâyenle var olur, yok olursun bu dünyadan. Geçen zaman içinde, acısıyla, tatlısıyla bir ömrün hikaye’sini oluştururken ;  ama kendince- iraden içinde- ama, istemediğin- iraden dışında- şekillenir ve yaşarsın. Sonuçta her iki şekilde de oluşan ve yaşanılan ömür, senin hikâyendir.

Yaşam denilen süreçte, hayat oluştururken ; yürekte ki kibrit çöplerini yakan ateşe yenik düşersin. Koca yürek küllerin esiridir artık! Küllerinden yepyeni kibrit çöpleri oluşturmaktan geçer hikâyen. Neşen, sevincin sevgi seline dönüşür, mutluluğun resmini yaparsın, kendince.

Her ömrün hikâyesi farklı, yaşanılmışlıkta / yaşanılmamışlıkta saklı oluşur / sona erer. En önemlisi, hayallerin ve düşüncelerin doğrultusunda, yüreğindeki kibrit çöplerini ateşleyebilmektir. İnsana yaraşır bir ömür yaşadım diyebilmek için.

Bazen olmaz, istediğin gibi gelişmez ömrünün hikâyesi, iraden dışı oluşur her şey, alıp götürür / sürüklenir durursun, yaşamın azgın dalgaları içinde. Bir de bakmışsın, bir ömür keşkelerin ve pişmanlıkların esaretine teslim! Ne yapsan ne etsen de nafiledir. Değiştiremezsin. Geç kalınmışsa bir şeylere eğer, yakalamak zordur! Ömrün yetmez! Sadece, derin, derin ah! Çeker dalar gidersin, hikâyenin çıkmaz sokaklarında kaybolursun. Kısaca, hayat geç kalmayı affetmez, ömrünce.

Asıl bu coğrafya içinde yaşanılan savaşın, yaşam ve hayat hikâyelerine ne demeli? Bir taraftan patlayan bombalar, ateş, barut ve kan içindeki ömürlere… Hikâyeden çok roman olur herhalde tüm bu yaşanılanlar.

Savaşın soğukluğu içindeki yaşamlar, hiçbir canlının istemeyeceği türden hikâyeleri içinde barındırır. Hem de ömür boyu hafızalardan silinmeyecek hikâyeleri içerir. Bakmaya, dokunmaya kıyamadığın, büyüttüğün, saksılara sığdıramadığın çiçeklerin, sarıp sarmaya doyamadığın güzelliğin, amansız /âmâsız sevdiğin, dağ yıkan, hikâyesi…

Ve sonra… Hikâyen devam eder. Bir ömür. Ya hayallerin de şekillenir, özlemlerin. Ya bir şarkının bir mısrasında hayat bulur.

Ya da…

Karda donmak üzeresin, ama uyumak sana daha tatlı geliyor, uyursan öleceğinin farkında değilsin.

Veya  

….“ Sen dizime yattın, ben hikâye anlattım ve büyüdün…”

Hikâye’nin tümü bundan ibarettir…

https://www.youtube.com/watch?v=P6ZKW3xzK7I

 

Sedat Çalışkan

 
Toplam blog
: 27
: 180
Kayıt tarihi
: 13.03.09
 
 

Zaman Tüneli : 1961 doğumlu, Emekli. Hayattan değil mesleğinden. Yaşama tutunmak için, yosun tutm..