- Kategori
- Kültür - Sanat
Hoşça kal!
Iskartaya ayrılmış taş, yuvası dağıtılmış kuş, okyanuslara küs balık yalnızlığı var içimde.
Memeden erken kesilmiş bebenin, yar kucağından sökülüp alınmış tazenin, huzurevine terk edilmiş bir ananın, feryatları yankılanır içimde.
Kapılıp bir rüzgarın esaretine, kan gülleri giyinip, tebdil-i kıyafet yerine, çıplak tenime, çılgın, deli dolu, engel tanımaz bir istekle, soluğu dağlarında aldığım, yamaçlarından sevinçler devşirip hülyalara daldığım, şaşılası uçarı çılgın sevinçlerimin, sırtından hançerlenmiş ihaneti kanar içimde. İçine, içine...
Güneşinde al yanaklı, kiraz dudaklı şiirler yazdığım, rüzgarında salıncaklar kurup destan düzdüğüm, maviliklerine yelken açıp inciler dizdiğim, al yanaklı, gül dudaklı, rüzgar saçlı gürbüz sevinçlerimin, yerinde yeller esen hüznü pusar içimde.
Erken gelen bahara kanıp, dallarını al pembe çiçeklerle donatıp, tam da meyveye duracakken çiçeklerini insafsız bir fırtınaya kaptırıp, pişmanlığına ağıt yakan şeftali ağacının gelinlik kızı ağlar içimde.
Ne uçarı sevinçlerime kol kanat, güneş yüzlü konuklarım var artık eksenimde, ne de maviliklerinde hayaller büyüttüğüm sebebi hayallerim.
Demek ki....
Sen baharları vurgun yemiş bir ağıtsın artık.
Sen, notaları hüzne durmuş bir kağıtsın artık.
Hoşça kal sevinçlerim, hoşça kal.
Bir dahaki bahara kadar...
Sevgiyle…
Umutla…
Dostça kal…