Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '09

 
Kategori
Siyaset
 

Hükümetlerin görevi

İnsan varlığının, olaylar karşısında, savunduğu her görüş, gösterdiği her reaksiyon, ortaya koyduğu her tavır ve hareket, bireyin yaşam karşısındaki tutumunu belirler. İnsan varlığının ortaya koyduğu bütün tepki ve davranışlar, bilimsel bilginin kuramsal ve pratik bütün verileri ile tespit edilmiş olup, kişisel psikoloji ve sosyal psikolojinin araştırma sahası içinde yer alır. Bireyin toplum karşısında, devletin önünde, kişisel ve toplumsal yaşamında, gelişen ve değişen olaylara karşı verdiği tepkiden, muhtemel gelişmeler karşısında takınacağı tavır, cereyan eden hadiselere gösterdiği duyarlılık gibi bütün hususlar, bilimsel bilginin sınırları dâhilinde incelenmiş ve analiz edilmiş hususlardır. Kişinin, bireysel gelişimi, çaba harcama eforu, iş görme kabiliyetinden, kavrama yetisi, öngörü ve yeteneklerine kadar bütün hususlar bireysel ve sosyal psikolojinin teori ve uygulamaları ile tespit edilmiştir. Buraya kadar vurgulamış olduğum, değerlendirmenin ışığında, ülkemizin geleceği, toplumsal hayatımızın gelişmesi, sağlıklı yarınlarımız için, bilimsel bilginin teorik ve pratik sentez, analiz ve çözümlemelerinden yararlanmak akıl ve sağduyunun gereği değil midir? Empati ya da özdeşleşme, başkasının gözü ile görebilmek, başkasının kulakları ile duyabilmek, başkasının kalbiyle hissedebilmek olarak tanımlanmaktadır. Birbirimizi anlamaya, hayatı anlamlı kılmaya, barışı tesis etmeye bu sosyal duygudan çokça yararlanmamız gerekmektedir. Bu sosyal duygu, kendiliğinden gelişmediğine göre, bunun devlet eliyle, bir yöntem içerisinde verilmesi icap etmektedir. Bu eğitim sosyalleşmenin gereği olarak verilmelidir, aidiyet duygusunun geliştirilmesi için verilmelidir, devlete bağlılığı arttırmak için verilmelidir, kişinin sağlığı, mutluluğu ve başarısı için verilmelidir. Aksi halde birey, kendini bir bütünün parçası olarak görme, aidiyet duygusunu hissedememe sorununu yaşar. Kişinin, yaşadığı topraklarda, kendini kenara itilmiş hissetmesi, devletini, sahiplik duygusunu hâkim olması gereken üst değerleri özümseyememesi bir eksiklikse şayet, bunun tedavisi mevcut eğitim modellerinin topyekûn ele alınması ile mümkündür. Aidiyet duygusunu özümseyememiş kesimlerde meydana gelen bu eksikliğin yanı sıra, hayatlarına dair rahatlığı, konforu, mutlu yaşama bilincini de algılayamama sorunları da mevcuttur. Mevcut ekonomik yeterliliğin elverişli olmadığını görmesine ve hissetmesine rağmen, güçsüzlüğü güce dönüştürmek için daha çok çocuk yapma becerisi, aidiyet hissetmediği toprakları ele geçirme güdüsü, devlete başkaldırı, kurulu nizama etik olarak saygısızlık, kan dökme, kanunları çiğneme, hukuku ihlal etme, insan haklarına saygı göstermeme ve benzeri örnekler, bir tür akıl ve sağduyu eksikliği anlamına gelir. Akıl ve sağduyudan uzak bu kesimlerin ait olduğu, içinde yaşadığı toplumun ve devletin, başına bela olması, çorap örmesi bir süreliğine mümkündür. Ancak uzun vadede, millet denen o büyük maşeri vicdan, maziden atiye uzanan hars ve kültürünün engin tecrübesiyle, bu çirkinlikleri, bunu yapan kesimlere kusturacağı da, tarihi delillerle sabittir. Devlet, kurulu olduğu coğrafyada, yaşlı Dünya’mızın bir noktasında, hayatını idame ettiren vatandaşlarının akıl ve ruh sağlığını gözetmek, en iyi şekilde korumak, aidiyet duygusunu geliştirmek, dokuya uyumu kolaylaştırmak için bireysel ve sosyal psikolojinin bütün verilerinden, tecrübelerinden yararlanmak, Dünya’daki örneklerinden esinlenerek sentez ve analizler yaparak toplumsal mutabakatı sağlamakla görevlidir. Bu görev de hükümetlerindir.

 
Toplam blog
: 135
: 1323
Kayıt tarihi
: 29.09.07
 
 

Ali Emir KARAALİ, Rize Doğumlu, 1978 Rize Lisesi Mezunu, (1988)T.C. Anodolu Üniversitesi   'İşlet..