Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '12

 
Kategori
Blog
 

İ'lerin üzerine nokta koyalım mı?

İ'lerin üzerine nokta koyalım mı?
 

Bir istatistikçinin işi sayılarladır ama sayılar sadece matematiksel verileri yansıtmaz; sayılar aynı zamanda yol da gösterirler! Kuşkusuz, bulunduğu yeri bilmeyen nereye gideceğini de kestiremez! Milliyet Blog Sitesi de bir “yerdir”; bir deniz kazasında sığındığımız ıssız ada da! Kabul edersiniz ki, yapılacak ilk iş “keşfe” çıkmaktır! (MB yönetimi “Bir tıkla üye ol” dediyse o kadar da değil yani.)

Daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi; Milliyet Blog Sitesi’ni (sadece) bir “paylaşım” yeri olarak tanımlamak gerçekleri yansıtmaz. Keşfe çıkamayacak oranda tembel, merak duygusu gelişmemiş, geçmişten habersiz, geleceği de sezemeyen ve günübirlik yaşayan bir zihniyetin tanımıdır o! Ayakları yere basmayan laf ebelerinin işidir yani!

(Ara not: 13 Nisan 2006, Milliyet Blog Sitesi’nin doğum günüdür! Biliyor muydunuz?)

Ne diyorduk efendim?

Merak; insanı güzelliklere de ulaştırır, çirkinliklere de! Merak sayesinde bulunmuştur ”tekerlek”, “Kuduz aşısı”, ve de elinizden tespih gibi düşürmediğiniz o “cep telefonları”. Meraktır insanı “araştırmaya” yönelten!. Ve evet, doğru… Meraklı olur istatistikçiler, biraz da tartışmacı!

(Ara Not: Güzide sitemizin “ilk” üyesi Beşir Tayfur ‘dur efendim. Biliyor muydunuz?)

Dile getirdikçe (neden bilmem)alınanlar olur, darılanlar olur… Ama hiç kuşkusuz sitemiz beyaz yakalılardan oluşan bir “Memur sitesidir”.  Bu bir saptamadır sonuçta ama gözleme dayalı bir saptamadır. Üyelerin siyasi görüşleri “tutucu” olmakla beraber yaşam tarzları özgürlükçü, yani “liberaldir ”bu sitede. İnançlarına, giyimlerine, kuşamlarına karışılmasına haklı olarak tepki gösterirler. “Tam bağımsızlık” söylemi dillerinden düşmez ve ülkelerine “Kuzey Kore” modelini uygun görürler lakin “tüketim” konusundaki “tercihleri”  hep dış kaynaklı (liberal) ürünlerdir.

(Ara Not: MB’de üye sayısı bakımından İstanbul başı çeker ama Bayburt ilimizden tek bir üye bile yoktur. Biliyor muydunuz?)

Şimdi kimi üyeler tutup “Kumaşımız Sümerbank’tan, ayakkabımız Beykoz’dan olsaydı ama ülke olarak tam bağımsız olsaydık” diyebilirler tabii.  Liberal ekonomilerin ürünü olan bilgisayarların başına geçip “nostalji” yapmak pek kolay olsa gerek!

Ama şunu da kabul etmek gerekir ki; memur ağırlıklı sitemizde “yaşam biçimleri” ile “siyasi eğilim ler” birbirine oldukça tezat ve dikkati çekecek oranda çelişkilidir.

Benzin pahalı olduğundan kapınızın önünde yatsa da arabalarınız var artık. Opel, Ford, Toyota… Bosch ve Siemens marka çamaşır makineleri ev hanımlarının vazgeçilmezi! Cep telefonunda favorimiz Nokya! Parfümler Fransa’dan, fistanlar London’dan, Milano'dan! Parayı bulan topçu ve popçular altlarına Murat 124 çekmiyorlar malumunuz! “Eyi muz çikitadır elbette! Evde beslediğiniz Fifi (kuçukuçunuz yani) bile ithal mama yiyor, varın gerisini siz düşünün.

Ama “nereden geliyor bu değirmenin suyu” diye de sormak lazım yani! Sormadan olmaz ki!

“Tam bağımsızlık” söylemi ilk bakışta kulağa hoş geliyor be dostlar. Hem sonra “tam bağımsız” kaç ülke kaldı ki günümüz dünyasında? Almanya bile delik deşik; ne sınır kaldı, ne mınır!

Ayrıca ülkemiz de bir türlü “İran’a” dönüşmedi nedense! Tayt üzerine minicik tunikler giyiyor türbanlı kızlarımız. Göğüsleri şeklen de olsa ortaya çıkaran daracık giysiler tercih ediliyor. Kaşlar bakımlı, gözler her daim sürmeli! Farkında değil misiniz?

Biliyorum; “ ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal her bakımdan liberaldi” desem bana kızacaksınız. Ama haklısınız! Onun gülerken çekilmiş resimlerini bile şu son zamanlarda görebildiniz.

Kim bilir daha neler göreceksiniz!

Avrupa’daki yaşam tarzına imrendiğini, maskeli balolara katıldığını, bütün bunların ülkesinde de olmasını arzu ettiğini nereden bileceksiniz?

“Tam bağımsız” Kuzey Kore’de internet de yok, biliyorsunuz, değil mi?

Şimdi bir “ara not” daha yazsam ve “Biliyor muydunuz” diye sorsam yersiz kaçacak tabii!

Ama gelin ve kabul edin artık. Siz üye olduğunuz bu siteyi bile tanımıyorsunuz. Bırakın tanımayı, merak bile etmiyorsunuz! Tıpkı ülkenizin tarihini, nereden gelip ne yöne gittiğini bilmediğiniz ve merak etmediğiniz gibi!

O yüzde 8 büyüme hızını gerçekleştirenlerin oy hakkını tartıştığınız “bidon kafalılar” ve “ göbeğini kaşıyanlar” olduğunu söylesem ne dersiniz?

Bugünkü refahınızı kimlere borçlu olduğunuzu söylesem mesela!

Atatürk, "Memurlar bu milletin efendisidir" dememiş ki!

Hani siz onun izindeydiniz?

***

İnsanın dünya görüşünü yaşam biçimi belirler.

Aksi bir durum sadece “tutarsızlıktır”!

İnsan “ulusalcı/milliyetçi” olabilir. “Muhafazakâr” olabilir! Sizin o çok meşhur tabirinizle “Liboş” da olabilir!

Ama “Ulusalcı Liboş” olunmaz be dostlar! Vallahi de olunmaz, billahi de olunmaz!

Gördüğünüz gibi klişe sloganlar atmak…

Hepsinden önemlisi; balkonlara bayrak asmak…

Gazi'yi hasretle anmak!

Bir şeyleri değiştiremiyor.

Yeni, yepyeni şeyler söylemek lazım!

İnsanın kendini tanıması ve hepsinden önce tutarlı bir şekilde tanımlaması gerekir!

Bu işi de Culduz’un sırtına yüklemeyin lütfen!

Olmaz mı?

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..