Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '19

 
Kategori
Öykü
 

İki Kadın Arasındaki Medcezir -6

Kendi hikayemi rüşdünü ispat etmiş, ayakları yere sağlam basan mücadeleci bir birey olarak ve de arkadaşım Ayşegül'ün yardımı ile yazmıştım, Ayşegül'ün hikayesi ise; Tüm başkaldırışına rağmen bir muamma, başka türlü, neyse kendi hikayeme geri dönelim. 
 
Yaşımın bu denli küçük olması, olayların akışı ile beni olgunlaştırmıştı fakat iç huzurumun karışıklığı nedeniyle yanlış yapmama neden olmamalıydı ama nereye sığınacağımı da bilmiyordum. Evliliğin benim için kaçış yolu olmadığını bilmeme rağmen köye gelen yabancı satıcılardan dahi medet umar olmuştum, endişeli halimi gören komşular, bana evlilik için alınan hediyelerden kaynaklı olduğunu düşünüp,
- Çocuk işte iki parça üst başa tav olup gitti.
Neye nasıl düşüneceğim kimin umurundaydı ki, kendimi söz hakkı olmayan ailesi kayıp bir yetim olarak görüyordum. Teyzemi kendime rakip görmeye başlamış, aramızdaki medcezir sinyallerinin hangi boyutta olacağının hesabını yapmaya başlamıştım. Benim evden gidişim onun mutluluğu olmayacaktı, anne yarısı olmak bu değildi, madem ki korumacı teyze sıfatından yoksundu o halde şeytani, öç alma duygumdan nasibini almalıydı!  
 
Son bir hafta kala bizim köyün meydanında sanki düğün evi var gibi eve haber salan muhtar üvey anneme seslenip,
- Koca gelin, hele küçük gelin kızını damadın aldığı pahalı uzun fistanları giydir de köy meydanına getir misafirler görecekler.
Sözde beni bir gün önceden göreceklerdi. Artık, anne demeye dilim varmazdı teyzemin yüzünde güller açmasına da, müsaade etmesem de, suyuna gitmeliydim. 
- Neden bir hafta önce de demedim. Eve her gün eti, sütü, meyvesi, sebzesi, anneme babama üst baş, borcunu öde diye gönderilen paracıklar ve aklıma gelmeyen bir sürü terane. Çocuk ruhumun ezikliğini sırtımda yük olmayacaktı direnecektim, ta ki gücümün yettiği yere kadar. Onların gözü beni görmeyecek kadar kör olmuştu demek. İçimdeki ses başka kardeşimin olmadığına sevinmişti ancak intikam duygum da bir yandan gelişiyordu. İnsanın küçükken görüp geçirdikleri, ileri ki yaşantısına nefreti yaya biliyormuş, bunu öğrendim. 
 
Neden küçücük bedenim, benden 20  yaş büyük bir adamın koynunda ne yapacağımı bilmeden, nihayete ersindi ki? Babam yaşındaki o adamdan çok korkuyordum. Köpeğin havlamasıyla belli ki biri gelmişti, aniden oda kapısı açılıp komşumuz Iraz teyze,
- Hadin gari, bekleyip dururlar. 
Annem,
- İyi ya Iraz, al kızı götür, ben sonra gelirim. Damadın aldıklarını odaya yerleştireyim de. Meydana giderken, Iraz kadın,
- Kız, o kaynanan olacak kadın anangile çok mal maşat vermiş, vallahi pahalıya gittin Zeynep, benim kıza da böyle bir yer olaydı, iyiydi.
Komşu kadının çenesi açılmış, ta köyün ortasına gelene kadar çok konuşmuştu ki hepsini anlayamamış, kadının yüzüne ağzımı gözümü buruşturarak bakmıştım.
 
Beni bekleyenler, gördüklerinde ''küçük gelin geliyor'' diyerek alkışlamaya başladılar. Kadın ve kızların ellerinde küçük hediyeler vardı.Beni süsleyip püsleyerek sandalyeye oturttular. Sandalyeye oturduğumdan itibaren, sorulan onlarca soru beni şaşkına çevirmişti. Saçımı sevenler mi, dua et diyenler mi, damadı sevdin mi, başlık parası ne aldı ebeveynlerin diyen mi? 15 yaşında ki kızların; Bize dua et ki, yavuklu-muza varalım demelerine içerlemiş, kıskanmıştım. Kadın ve kızların istekleri hiç bitmiyor, arka arkaya dileklerini adeta türbeye gitmiş gibi sıralıyorlardı! Gebe kadınların kız mı yoksa 
erkek mi olsun duası mı? Yaşlı ninelerden bir kaçı, kulağıma fısıldayarak; Ay hali olup olmadığımı sorunca utanıp gözlerimle yok dercesine kaşlarımı kaldırdım,  başımı sıvazlayıp; Hadi bakalım, yaşlı olan bizlere de sağlık için dua et, küçük gelin demişlerdi. 
 
 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..