Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '08

 
Kategori
Blog
 

İki yıllık serüvenim

İki yıllık serüvenim
 

Sayın Mustafa Mumcu'ya teşekkürlerimle...


Bugün 21 Haziran... Yazın en uzun günü... İki yıl önce yine böyle bir 21 Haziran günü "Milliyet Blog" diye bir dostla tanıştım. Nasıl karşılaştığımı tam hatırlamıyorum. Sanırım internette gezinirken "Milliyet" ve "Blog" kelimelerini yan yana görünce heyecanlandım.

O zamana kadar Güncem'e ve Ekşi Sözlük'e takılırken birden kendimi burada buldum. Alelacele ilk yazımı yazdım, fakat tabii ki gönderemedim. Çünkü önce üye olmam gerekiyormuş...

Bir sürü sorular cevaplar... Aklıma geleni yazdım... Bir an evvel yazımı göndermek istiyordum. Bunları nasıl olsa sonra düzeltirim, daha düzgün anlamlı şeyler yazarım dedim.

Nihayet gönderebildim...

Bakıyorum yayınlanmamış, bakıyorum yayınlanmamış, bakıyorum yayınlanmamış....

Hepiniz benzeri heyecanı yaşadığınız için beni anlıyorsunuz sanırım... Öyle uzun geldi ki bana bu süre, haftalar, aylar geçti sandım. Oysa ertesi gün yayına girmişti...

İşte o gün bu gündür, Milliyet Blog hayatımın vazgeçilmezleri arasına girdi.

Bugün burada iki yılımı doldurmuş oluyorum.

Bu arada anasayfamdaki bilgileri değiştiremediğimi de belirteyim. Öyle benim zannettiğim gibi basit değilmiş. Editörlere mail atmak gerekiyormuş, kaç kere attım ama değişen bir şey olmadı. Ben de artık vazgeçtim. Beni tanıyan tanıdı zaten, boşver dedim.

Gerçi gün geçtikçe Milliyet Blog gelişti, tanındı, yazar sayımız arttı da arttı. Şu an itibariyle tam 3472 kişiyiz...

*****

Milliyet gazetesinin düzenlediği ilk bloggerler toplantısına büyük bir heyecan duyarak katıldım. O zamanlar yanlış hatırlamıyorsam 800 kişi kadardık. Gelenler 150 kişi civarındaydı.

Daha sonra kendi aramızda bölgesel, yöresel, toplantılar düzenledik. Ben bunlardan İzmir ve geçen yıl ki İnönü toplantılarına katıldım. Katılımcı sayısı hemen hepsinde 30-35 civarındaydı.

Ama birbirlerini yazılarından tanıyan arkadaşlar, kafadengi bulduklarıyla mail, telefon, msn gibi araçlarla özel olarak tanıştılar ve özel dostluklar oluşturdular.

Çok fazla girişken olmadığım için benim tanıdıklarım ve tanıştıklarım sınırlı kaldı.

*****

İki yıllık Milliyet Blog deneyimimde dikkatimi çeken konulara gelince...

Burasını ben tipik bir "Küçük Türkiye" olarak nitelendiriyorum. Böyle olması da çok doğal ve çok normal. Çünkü burada katılımcı olmak için bir tahdit yok... Sözgelimi eğitim durumuna bir sınır getirilmiyor. Gelir düzeyimiz de sorulmuyor. Yaş haddi de yok. Renk, ırk ve cinsiyet ayırımı zaten yok.

O zaman yurdumun her tür insanı, parmaklarını klavyeye koymayı becerebilen herkes, burada yazı yazabiliyor. O zaman da ortaya kendiliğinden bir Türkiye kesiti çıkıyor.

Her partiden, her görüşten insan var. Dindarlarımız, ateistlerimiz, laiklerimiz, demokratlarımız, cumhuriyetçilerimiz, feministlerimiz aynen yerlerini almış durumda.

Magazine merak salanlar, cinselliği ön plana çıkaranlar, okunma, tıklanma yarışına girenler, ağır abiler, agresifler... Ama en önemlisi çok güzel yazı yazanlar, yazdıklarını okumaktan zevk aldığım çok değerli yazarlar var...

*****

Gereksiz şeylere boşuboşuna çok fazla zaman ve enerji harcayan Türkiyemin insanları burada da bu özelliği aynen sergiliyorlar. Ayrıntılar ve hiçbir kıymet taşımayan yüzeysellikler öylesine ön plana çıkıyor ki bazan, hem şaşırıyorum, hem üzülüyorum.

Bu bizim yaşam tarzımız olmuş âdeta... Halbuki artık bunun önüne geçmemiz lazım. İçeriklerin daha önemli olduğunu farketmeliyiz.

Bir de peşin hükümlülükten biraz olsun vazgeçebilsek diyorum ama, bunun ne kadar zor olduğunu da biliyorum.

Sanırım bunun için birbirimizle daha çok konuşmamız, usulünce daha çok tartışmamız lazım. Bu tartışmanın içinde kırgınlık, kızgınlık, taşkınlık olmayacağını söylememe gerek yok herhalde...

Böyle bir atmosfer oluşmasını çok isterdim. Ancak benim gibi düşünen pek yok herhalde... Belki de ben yanlış düşünüyorum, bilmiyorum.

Arkadaşlarımız bunun yerine, peşin hükümle herkesi kategorize etmeyi ve bir araya geldiklerinde de nedense sadece içki içmeyi düşünüyorlar. Dışarıdan bakan da zanneder ki, başka zaman içki içmek yasak, ya da kimse böyle bir imkân bulamıyor.

*****

Evet, iki yılın muhasebesini yaptığımda ana hatlarıyla söylemek istediğim bunlar...

Üç bin küsur yazardan kaçına yorum yazmışım, kaçı bana mesaj atmış gibi istatistik yapma ihtiyacı duymadım. Elbette tanıdığım ve tanımaktan mutluluk duyduğum bazı arkadaşlar var. Fakat genel anlamda şu an yazı yazanların hepsine eşit mesafedeyim. Hepsi benim gözümde değerli birer insan.

İnsanların düşünen bir canlı olduğunu tekrar hatırlatmama gerek yok. Düşünerek yanlış yapanları, düşünmeden doğru yapanlara tercih ederim.

Önümüzdeki günlerde belki daha pek çok kimseyle yüz yüze tanışma imkânı bulacağım. Fırsat buldukça, vaktim oldukça, Milliyet Blog durdukça ve bana imkân tanıdıkça burada düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Kimseye kızmaya, kırılmaya, hele bu yüzden buradan ayrılmaya niyetim yok.

Yeter ki sağlığım(ız) yerinde olsun.

Selam ve saygılarımla...
 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..