Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '10

 
Kategori
Siyaset
 

İleri demokrasi anlayışı

İleri demokrasi anlayışı
 

Başbakanımız “Ulusa Sesleniş” konuşmasında güzel ve önemli şeyler söyledi. En önemli sözü de demokrasi konusundaydı. Tayyip Bey vesayet altında bir demokrasi istemiyordu. Aynen batıdaki örneklerinde görüldüğü gibi ileri bir demokrasi istiyordu. Bu isteğe katılmamak, bu sözleri kabullenmemek mümkün mü?..

Ancak aynı gün söylediği bazı sözler Başbakanımızın ileri demokrasi söylemiyle neyi kast ettiği konusunda kafamızda şüpheler yarattı. Hükümet aleyhine yazan köşe yazarlarını bizzat patronlarına şikayet etti. Şikayet ederken hem patronlara göz dağı verdi, hem de ileri demokrasi anlayışını açık seçik ortaya koydu.

Tayyip Bey lafı hiç eğip bükmeden isteğini açık açık belirtti.

“Gazete patronları ‘bunları köşe yazarları yazıyor, onların düşünceleridir’ diyemez. Gazetenin sahibi sen değil misin? Yazdırma kardeşim.”

Yani lafın sağa sola çekilecek bir yanı yok.

“Yazarlarınızın terbiyesini verin. Sakın ola ki hükümetimizi eleştirmesinler. Bu işte demokrasi falan olmaz. Israr edenleri kapının önüne koyun. Aksi halde…”

Bu sözler ve bu düşünce kabul edilebilir değildir. Tek tip basın ve tek tip toplum yaratma denemeleri yakın tarihte başka ülkelerde denenmiş ve o ülke insanlarına çok acı tecrübeler yaşatmıştır.

***

Türkiye’nin bütünlüğünden söz ediyorsunuz. Farklı etnik kökenleri, farklı kültürleri zenginliğimiz olarak ortaya koyup hoşgörüyü hakim kılarak birlikte yaşamanın güzelliklerini dile getiriyorsunuz. Ama en ufak bir eleştiriye de tahammül edemiyorsunuz. Sayın Başbakan, bu ülkenin yarısından fazlası size oy vermedi. Bugün seçim olsa ve siz birinci parti olsanız bile yine ülke insanının çoğunluğu size oy vermeyecek. Ne yapacaksınız, onların hepsini “ötekiler” olarak dışlayacak mısınız?

***

Bir şey daha var; ileri demokrasilerde kapalı kapılar ardında pazarlık hissi uyandıracak konuşmalar yapılmaz. Cumhurbaşkanımızın daveti üzerine Köşk’te buluşan Başbakanımız ve Genel Kurmay Başkanımız bu görüşmeye ilk kez çantalarla gittiler. Bu çantalarda neler vardı?

O toplantıda taraflar hangi iddia ya da bilgileri ortaya koydular? Aylardır kafası karıştırılıp adeta bilgi kirliliğinde boğulan aziz milletimizin bilgi edinme hakkı yok mudur?

***

İki eski kuvvet komutanı “delilleri karartma ya da yok etme, izini kaybettirme ihtimali bulunmadığı” gibi mazeretler söz konusu edilerek tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Çok da iyi yapıldı. Bu ülkede hırsızlar, tecavüzcüler, katiller bile tutuksuz yargılanırken devlete böylesine önemli hizmetler gerçekleştirmiş komutanların sadece iddia ve şüphelere dayanarak tutuklu yargılanması zaten çok da doğru gelmiyordu.

Ama tutuklanan diğer paşaların durumu beni şaşırttı. Onların kaçma ya da delil karartma tehlikesi mi var? Yani bir emekli orgeneralin kaçma tehlikesi yok da diğerinin mi var?

Başta Haberal olmak üzere, aylardır tutuklu olan bilim adamlarının ve sivil toplum liderlerinin kaçma ihtimalleri ya da delilleri yok etme ihtimalleri mi vardır?

***

Son söz; ileri demokrasilerin dayanağı hukuk sistemindeki adalet ve eşitlik anlayışıdır.

Not: 25-26 Şubat tarihi, 1992 yılında Hocalı’da Ermenilerin binlerce Azeri’yi katlettikleri vahşetin yıldönümüdür. Sürekli olarak “Sözde Ermeni soykırımı” masallarına destek veren sözde aydınlarımızdan bu soydaşlarımızı da yad etmelerini bekledim. Görülüyor ki, gözü ve kulağı ABD’nin talimatlarında olanlar için insani duygular ya da tarihi gerçeklerin o kadar da önemi yokmuş.

Bu vesileyle katliam kurbanı şehitlerimizi rahmetle anıyor, yıllardır adeta sürgün hayatı yaşayan Yukarı Karabağ’lı soydaşlarımızın vatan hasretlerinin en kısa zamanda sona ermesini diliyorum.

 
Toplam blog
: 114
: 548
Kayıt tarihi
: 18.11.09
 
 

Emekli öğretmenim. Üç yıldır Söke Ekspres gazetesinde günlük yazılar yazıyorum. 2008 Yılında röpo..