Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ekim '12

 
Kategori
Güncel
 

İlgilileri için ...

İlgilileri için ...
 

Benim Ülkem...


İçinde yaşadığımız, ilkokul 3. Sınıfta “cennet vatanımız”dediğimiz, 3 tarafı denizlerle çevrili resmi adı; “Türkiye Cumhuriyeti” olan ülke bizim ülkemiz. Demokratik, laik, üniter ve anayasal bir cumhuriyetiz ve Avrupa’daki ve/veya dünyadaki çeşitli topluluklara üye olarak ( Avrupa Konseyi, NATO, OECD, AGİT ve G-20) batıyla bütünleşmişiz. Ama bu vazgeçilmez bütünleşmeden evine aş, çocuğuna üst baş götürmek için sokakta “araba camı silme bezi” satan adamın haberi yok !!! Ama biz bütünleşiriz ! Biz ayrıca; Türk Konseyi, Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Örgütü, bla bla v.b. gibi örgütlere üye olarak Ortadoğu ile, Ortaasya’daki Türk devletleri ile ve Afrika ülkeleri ile yakın kültürel, politik, ekonomik ve endüstriyel ilişkiler geliştirmiş bir ülkeyiz. Ama , ay sonunda elektrik faturasını ödeyemeyen vatandaşın umurunda bile değil bütün bu topluluklar !! “Jeopolitik” olarak çok önemli bir konumdadır ülkemiz ve kafamız kızarsa kapatıveririz Boğazları !!! yapılan anlaşmalardan, meyhanede asgari ücretle günde 12 saat çalışan garsonun haberi yoktur. Bolluk bereket ülkesiyiz biz. Madenin, tarımın, hayvancılığın hası bizde. En kolay boykot eden ülkeyiz ürünleri, şirketleri, ülkeleri. Dönen oyunlardan, yapılan kısıtlamalardan, Gümrük Birliği’nden ; telaşla girdiği, işe yetişeceği için yalvar yakar sıra aldığı bankada maaşının yatmadığını öğrenince yıkılan 20 yaşındaki kuryenin haberi yoktur. Zaten hiçbir zaman olmayacaktır. Çünkü o kurye buz tutmuş yokuşta Beşiktaş’a inerken kaza geçirip ölmüştür !!! Onun maaşını zamanında yatırmayan kurum da sosyal sorumluluktan, ISO’ya, toplam kalite yönetiminden, performans değerlemeye kadar her alanda ya....ça adını duyurmaya çalışır. Sitesindeki İnsan Kaynakları veya Bize Katılın bölümünde hala ; 23 yaşının geçmemiş, esnek çalışma saatlerine uyumlu, A2 ehliyete sahip, pozitif, güler yüzlü, ekip çalışmasına yatkın, “yetiştirilmek üzere” “genç” personel arar !!!

Belki de o kuryenin ilk maaşıydı ve bu yüzden hesapta olmamasına bu kadar şaşırıp üzülmüştü ve tepkisini banka memuruna “abi be emin misin, bi daha baksan” diyerek dile getirmişti. “Maalesef beyefendi eminimé cevabına rağmen “abi vallaha mı” demişti birde. Kendisinin zamanında ve yerinde gösterdiği emeğinin karşılığının, zamanında ve yerinde olmamasına inanamamıştı. Çünkü o Doğu’nun bir ilinden çalışmaya gelmişti. Emek olmadan yemek olmayacağını biliyordu.

Türkiye Cumhuriyeti’nde üniversitelerin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerinde bölümlerin çoğunda İş ve sosyal Güvenlik Hukuku, Davranış Bilimleri ve İletişim dersleri okutulur. Biz o zamanlar her şeyin böyle güllük-gülistanlık olduğunu, ücretlendirmede, çalışma saatlerinde, izinlerde her şeyin tıkırında gittiğini, iletişimin; bilginin karşılıklı anlaşılma durumu olduğunu ve bu yüzden “iletim” değil de iletişim olduğunu öğrendik.

Bize herşeyi yanlış öğrettiler. Topraklarımızı ve insanlarımızı sevmeyi de. Bizi önce etnik kökenlerimize ayırdılar sonra da birbirimizin üzerine kışkırttılar. Şimdi şirketin tuvaletinden bile insanlar, Türk-Kürt, Alevi-Sünni durumları için tartışıyorlar. Nedensiz. Bize mesele çıkarmayı öğrettiler. Zaten sadece bunu doğru öğrettiler. Biz Türkler-Kürtler kendi vatanımızda kendi insanımızla “mesele” yaşamayı, boş beleş naralar atmayı öğrendik. Biz vatanını, insanını sevmeyi ; sağcılık ve solculukla, eş tuttuk. Sağcılar vatanseverdi, solcular Allahsız vatan haini olduk. Ülkemizi insanımızı sevmeyi, menfaatler ve vaadler ile öğrettiler bize. Biz menfaatsiz ve vaadesiz sevemedik hiçbir şeyi.

Biz Türk’üz. Turizm siteleri ve broşürlerinde sıcakkanlılığımız ve misafirperverliğimiz ile övünür; ama, “mum dibine ışık vermez” atasözünün de en iyi şekilde hakkını veririz . Biz Türk’üz. Türkülerimizde, el emeği ile dokunan halılarımızda özlemlerimiz, acılarımız, umutlarımız, geçmişimiz vardır. Hüsenik’ten yola çıkar bir aşık. Muş’un yolu yokuştur. Urfa’nın dağlarında bir ceylan gezer. Ama ona da yoktur “özgürlük bu dağlarda” her an avlanabilir. Biz öylesine “insansever” bir ülkeyiz ki, kanlı elleriyle bizlere koşan teröristlere sığınma hakkı veririz. Biz öylesine ” insansavar” bir ülkeyiz ki umuda ışık olan aydınlarımızı ülkeden süreriz. Ama onlar yine “yanmak isterler.” Yoksa nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.

Ben bir Türk’üm. Dünyanın başka bir yerinde başka bir isimle doğmadığım için sevindiğim zamanlar oldu. Ama ülkem ile ülkem adına üzüldüğüm zamanlarda  

 
Toplam blog
: 10
: 205
Kayıt tarihi
: 06.08.12
 
 

    ..