Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '10

 
Kategori
Anılar
 

İlkokul Öğretmeni

İlkokul Öğretmeni
 

“m” eki koymadım başlığım sonuna. Bu “m” ekinin sahiplik, iyelik göstermesi bir yana, bana daha çok, eklendiği kişiyi, olayı, yeri benimsemiş olduğumuz, sevdiğimiz, bizim olmasından gurur duyduğumuz anlamı veriyormuş gibi gelir. Onun için, kimi zaman kullanmak istemem.

İlkokul öğretmeni nereden geldi şimdi aklıma diye merak edebilirsiniz.. Aradan 40 sene geçmiş ilkokul günlerinden. (Yaşım çıkıyor ortaya) . Orhan Pamuk’un İSTANBUL kitabını okuyorum... Bu da ayrı konu... Onun için de ayrı bir yazı yazacagım. Hiç ama hiç aklıma gelmezdi kendisini seveceğim, neredeyse düne kadar hiç sevmemişken.

İSTANBUL adlı eserinde ilkokuldan ve öğretmenin sınıfın neredeyse üçte birini oluşturan çocukları sıklıkla aşağıladığından da bahsediyor birkaç sayfa boyunca. Nedenini anlamıyor çocuk kafasıyla, büyük kafasıyla da anlaşılacak bir şey değil bu zaten. Ama “zengin yoksul ayrımı yoktu” diyor. Oysa bizde vardı.

Okuduğum Çankaya İlkokulu’nda bizim öğretmen her gün, allahın her günü belirli fakir çocukları –biri hala gözlerimin önünde tahtaya kaldırır, herkesin gözü önünde saatlerce döverdi. Dakikaları saatler olarak algıladığımı sanmıyorum. Gerçekten saatlerce . Kulak çekmekten, ellere cetvelle vurmaktan hatta –şimdi kusacağım- başını tahtaya vurmaktan, ve tabii tokat da atmaktan söz ediyorum.... :( :( :(

Çok acı anılar... Kapıcı çocuğu idi. Ailesi gelip bir şey diyemezdi. Olasılıkla o çocuk(lar) da bu olanları ana babasına anlatmaz, anlatamazdı.. İlkokul denince bu gelir aklımda.. Ben çalışkan, akıllı, zeki idim. Fiske yemedim... Akıl almaz olan şu: O öğretmen muhakkak ki öğretmen okulunda okumuş idi. Kocası ölmüş idi... ve okulun “en iyi” öğretmeni idi. Bizler gibi iki oğlu vardı. Böyle bir kadın, bir öğretmen, hiç bilmez miydi ki söverek, döverek ve küçücük çocuğa her gün işkence ederek eğtiim olmaz! Eğitim olmadığı gibi o çocuğun ruhunda psikolojisinde açılan yaralar.... Bunları nasıl bilmez?! Öğretmen okulunda acaba böyle mi öğretiyorlardı: döverek eğitin. Dövme yöntemleri de: kulak çekmek, ele cetvelle vurmak, tek ayak üstünde durdurtmak, başına vurmak.... Nedir bunlar, tam anlamıyla işkence...

Bir kaç sene önce ilkokul arkadaşlarım izimi bulmuşlar, hoca da gelecek toplanıyoruz dediler, gitmedim. Ne diyeceğim 80 yaşındaki kadına? “Siz bazı öğrencilere ki hep fakir aile çocukları idiler -işkence ederdiniz allahın her günü ve saatlerce. Aklınıza geliyor mu hiç? Ve bundan vicdan azabı duyuyor musunuz? Sizce eğitim böyle olur muydu hiç???” mi diyecekim herkes eğlenirken..

Bir arkadaşa bundan bahsetmiştim “ben hiç öyle bir şey anımsamıyorum” demişti de ağzım açık kalmıştı. Her gün rutin hale gelen o işkence sahnelerini anımsamıyordu... Etkilendiğimiz olaylar ne kadar da farklı! İşte Orhan Pamuk da benzer bir öğretmenden bahsediyordu. Ama o bundan kötü etkilenmiş değil anladığıma göre. Ben ise anımsadığımn zaman hala isyan ediyor, kadının izini bulup yazmak istiyorum...

Sadece öğretmenler değil, anne babalar da dövmemeli sövmemeli, aşağılamamalı. O yaralar ömür boyu kalır o insanın ruhunda, psikolojisinde, ilişkilerinde... Hayatta başarı ve mutluluk çok zor ilk adımlar bu şekilde atıldığında....

 
Toplam blog
: 71
: 1180
Kayıt tarihi
: 24.08.07
 
 

Çevremizdeki kalite(sizlik) ile ilgili yazılarım. Çevremizi kuşatan beton binalar, insanlar, iliş..