Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '09

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

IMF, Dünya Bankası ve gidişat….

IMF, Dünya Bankası ve gidişat….
 

Son iki gündür İstanbulda yapılan IMF-Dünya bankası yoplantılarında yapılan konuşmalara, alınması önerilen tedbirlere baktıkça gidişin hiçde iyi olmadığı, iyiye yönelik bir çabanın gündemde olmadığı su yüzüne çıktı. Bu konuda dünkü yazımızda örneklerle IMF ve Dünya bankasının halkların refahı, sürdürülebilir asgari refahın temini anlamında sınıfta kaldıklarını, bunlarla gidilecek yolun sonunda felaket olacağını belirtmiştik.

Ekonominin olmazsa olmaz şartı, üretim – tüketim dengesidir. Eğer ürettiğiniz değer tükettiğinizden fazla ise refahınız yükseliyor demektir. Yok değil ise refahta bir düşüş var demektir. Değerden kastımız, mal, hizmet, bilgi olabilir. Bütün bunların paraya dönüşü tüketimden fazla olmalıdır. Değilse her başka kriter aldatmacadan öte gidemez.

Bu çizgi ışığında yapılan araştırmalar IMF politikalarının, dünyadaki bir avuç zenginin oluşturduğu saadet zincirlerinin korunmasına yönelik olduğu görülmektedir.

Amerika'dan doğarak yayılan bu global krizin nasıl çıktığını bir hatırlayalım. Özet olarak ABD düşen üretim değerini dengeleme adına bankaların kredi pompalayarak hayali değer üretimine göz yummuş, bir süre geçerli olan bu formül sonunda dünyanın elinde patlayan bir bombaya dönüşmüştür.

Ancak bu durum ne IMF in ne de onun politikalarını ekonomilerine egemen kılanların ders almasına yetmemiştir. Yetmemiştir diyoruz, zira ülkemizdeki icraatlar maalesef bu yönde. Üretim arttırıcı olmayan her önlem günü kurtarmaya yöneliktir ve gelecekte faturası daha ağır olarak önümüze çıkacaktır. Yakın geçmişte önlem adı altında yürürlüğe konulan ÖTV ve KDV indiriminin üretimi arttırmayacağı kesindi. Sadece bir kesimin elindeki stokların biraz erimesini sağladı o kadar. Yani tabir yerinde ise kısa bir süre günü kurtardı. Görünen o ki gerek IMF gerekse onun politikalarını sürdürenlerin çabası krizden çıkılmaya yetmiyecektir. Günlük iniş çıkışların dışında işsizlik artacak, fakirlik fazlalaşacaktır. Toplantılarda yapılan konuşmalarda değinilen, “sırf bu nedenle savaş bile çıkabilir” cümlesi yabana atılmamalıdır.

Bizim ülkemizde zor durumlarda kenetlenme refleksi yüksektir. İnsanımız yeterki güvensin. Gereği kadar sıkıntıya dayanır. Çevrenize baktığınızda, işsiz kalmış genellikle genç ailelerden büyük bölümünün ana-babası ile birlikte yaşamaya başladığını görmek mümkün. Ancak bu sıkıntıların çekilebilir olması için ileri dönük bir umudun olması gerekir ki maalesef IMF politikalarına sımsıkı sarılmış hükümet böyle bir umudu vermiyor.

Yarın ne olacak? “Bu süreçte temel sorunlar ağırlaşacak ve öncelikler farklılaşacak çaresizlik büyüdükçe korumacı anlayış güçlenecektir. Dünya Bankası Başkanı da haklıdır öncelikler değişmeli; sağlık, eğitim ve gıda gibi harcama yardımları daha fazla ihmal edilmemeli, gelişmelerin tümüyle kontrolden çıkmasına izin verilmemelidir..” Peki tam da Dünya bankası başkanı bile bunları itiraf ederken, insanlarımızın sağlık hizmetlerine katkısının arttırılmasının yürürlüğe konması ne demektir? Olsa olsa “hayır arkadaş halk ne olursa olsun ben saadet zincirini koruyacağım” demek değil midir?

Bütçe gelirlerimizin büyük bir bölümü (yaklaşık %70) dolaylı vergilerden karşılanıyor. Bu durumda halkın her gün daha çok tüketmesi gerekir. Elde tüketecek bir şey olmayınca gelsin krediler. Bu gün hala bankalar kredi verme yarışında tüketim için. Bu krediler geri nasıl ödenecek soran yok. Kredi kartlarındaki borç miktarları bile bizim geleceği çoktan tükettiğimizi gösteriyor. Maalesef deniz bitti.

Ancak bu kara tablodan kurtulma imkanı tabii ki var. Hiç vakit kaybetmeden ekonomik kurtuluş savaşı ilan edilmeli, gerçekçi kalkınma ve büyüme planları yapılıp tavizsiz uygulanmalıdır. Bunun içinde olmazsa olmaz en büyük unsur yönetime güvendir. Bu da dün “kriz bize uğramayacak, teğet geçecek.” Bu gün “Çok ağır bedeller ödedik” diyebilenlerle olmaz.

Çarşamba, 7/10/2009

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..