Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '09

 
Kategori
Deneme
 

İnadım İnat (2)

Hayat bir sınavdır derler ya... Hayat bir sınav mı gerçekten? Benim merak ettiğim hayata karşı sınavı kazanan var mı? Yoksa hayat ve zaman hepimizi içine almış kendi oyununu yazmış ve bizi başrolde oynatmaya devam mı ediyor hala çözmüş değilim. Artık ne geçen zamana dur diyebiliyorum, yeter biraz nefes al ne bu acele... Ne de hayatın verdiği oyunu oynamak istiyorum, onun kurallarınla artık bu bir isyan mı yoksa yaşananlara sitem mi? BİLMİYORUM...

Zaten bu oyunu oynarken en hoşlandığım yanı, hayat oyunundaki perde molaları... İşte verilen bu molalarda oyunun 2. perdesine geçmeden, az da olsa nefes aldığımı hissedebilmenin, kendime vakit ayırabilmenin mutluluğunu yaşıyorum.

Böyle bir hayat molası sırasında kendimi geçmişte ve geçmişin içinde yaşananlarda buldum. Keyfim olduğu zamanlarda, hayatta kendime torpil geçtiğim zamanlarda bile kendimi, kendi kişisel eleştirilerime maruz bırakırdım. Aslında kendime karşı haksızlık ettiğimi çok sonra anladım ama... Madem bu görev verildi, vadesi belli olmayan, zamanı gelince elinden tamamen alınan yada emekli eden ve bu emeklilik hallerinde bile çeşitli oyunlarıda içine koyup, elinize verilen bir ikramiye gibidir... Bu paketin içinde ne arasanız vardır; Yaşlılık, halsizlik, hastalık, yanlızlık, sevgisizlik, ve en kötüsü de artık hayat oyunuda oynayabilceğiniz fazla bir rolünüzün olmaması yani işe yarayamama duygusu vardır. Onca dönen oyunlardan sonra figüran olmayı yakıştıramamak vardır hayatta...

İşte böyle zamanlarda bana verilen, bu oyuna nasıl bir doğaçlama katmalıyım ki, elimdeki verileri sevimli hale sokmalı ve oyunuma mutlu bir yüzle devam etmeliyim diye düşünürüm.

Ve aslında herşeyin hayat ile barışık olmakla değil, kendin ile barışık olmakla ilgili olduğunu düşünürüm. Ve aslında bizi yönlendirenin beyin gücümüz değil, beyin gücümüzün yardımıyla gönderilen, his gücümüzün olduğunu kabul etmekle başlarım. Çünkü bunun haricinde direnmenin hiç bir anlamı yoktur. Hayatta yaşanan ne olursa olsun, çoğunun sonucu (bilmeden desek bile) ki bilerek oynadığımız elimize verilen oyun replikleridir bunlar tek şanssızlılığımız karşımızdaki oyuncuların belli olup olmaması, rollerin hele ki aşk ve sevgi konusunda ne derece eşit dağıltıldığını, kimin daha çok sevilip kimin sevilmeyeceği, önceden yazılmış olsada karşımızdakinin oyun gücüne bağlı olduğunu kabul etme imkanımızın olmayışıdır. Ve yazılanlara kendimizi o kadar çok kaptırır ve rolümüze o kadar adepte ederiz ki kendimizi hayatın oyun olduğunu, yaşananların sadece hayal gücünden ileri gitmeyeceğini, ölümsüz sevgilerin sadece yazılanlarda olduğunu unutuveririz bir an... Sonra da perdenin sonuna yaklaştığımızda bunları kader, kısmet, nasip diye kavramlara bağlar kendimizi teselli ederiz.

Halbu ki bu ne yukarıda saydıklarım; kader, kısmet v.b. Ne de alınyazısıdır... Bu bir roldür hayatta herkezin birbirine oynadığı, bile bile oynamak istediği... Genelde perdeler tamamlanmasada oyun yarım bırakılsa da hep bir taraf perdeyi tamamlamaya çalışır.Tamamlarda öyle böyle... Ve her nedense bunu hep mutlu bir sonla bitermeyi arzularız, sonları öyle yazılmasada...

VE herşeye rağmen hayatta gene bir rol kapmak ister heycanla... Bizim buralarda buna hayata karşı inadına yaşamak denir. Ve inadına yaşamayı daha önceki yazımda yazdığım ve e-maileme gelen yazının tamamını ; Hayatta yaşayıpta henüz ifade olamamış bir sürü duyguya tercüman olup ilham alınacak bir yazıyı paylaşarak bitirmek isterim....

"İNADINA YAŞAMAK İSTİYENLER İÇİN"

Bu cümleyi eminim çok söyleyen vardır. Hatta söylemekle kalmayıp inadına yaşayanlar da çoğunluktadır eminim. Bu mücadelenin gücüdür, sabrın sonucudur. Her yıkılışa rağmen ayakta kalmanın gücüdür ve herşeyden önce umudun, yaşama sevincinin gücüdür.

"İnadına yaşayacağım seni hayat, karşıma daha ne çıkaracaksın bilmiyorum. Ama sana inat yaşayacağım işte. Hem de inatla, iyi niyetle, sevgi ile umutla ve hiç geriye bakmadan, yılmadan pes etmeyeceğim. İnadına helal lokma yiyeceğim. Aç kalsamda uzanmayacak elim kolay kazanca, yalansız, riyasız, hak kapıları bulacağım elbet... Bitecek bu günler ve yine güçleneceğim. Her sevdanın sonunda canımı yaksan da, vefasız sevgili seveceğim yine de inatla...

Biliyorum yanlış ben de değil, ben sevmeyi seçerek en güzel duyguyu yaşıyorum, ve gönlümce yaşatıyorum elimden geldiğince... Bunu hak etmiyorsa sevdiğim , bunu taşıyamıyorsa hakkıyla GİTMEKTE ÖZGÜRDÜR.

Giden kaybedendir aslında... Ben inatla yine seveceğim... Pamuklara saracağım yine kalbimi, kırıklarını onaracağım, onu hak edecek birini bekleyeceğim sabırla...

Ve inatla inadına seveceğim yine.. Yok uğraşmayın boşuna sokamazsın içime nefret duygularını, kötü düşünmemi istemeyin benden, içimdeki çoçuğu yaşatmak için çok uğraştım ben. İyi niyetimi korumak uğruna çok bedeller ödedim. Menfaat, çıkar, kin, nefret kötü duyguları sokmayacağım içime uğraşmayın . İnadına saf kalacağım bu kirli dünya da İNADINA İŞTE... İçimde ki çocuğu ağlatmayın artık yeter, siz ne kadar ağlatsanızda onu inadına avutacağım ben, hayellerimi vereceğim ona pembe düşlerini hiç yok etmeden...

Güneşmin önüne kara bulutlar gelse de zaman zaman dağıtacağım inadına... Sağlığım, neşem, gülen yüzüm, dostlarım inadına yaşayacağım bu zenginliklerle...

Her gün tazelenirim ben demlenirim her acının sonunda... Ve yine dopdolu yüreğimle , yine bol kepçe...

Tüketmeyeceğim işte... Tükenmeyeceksiniz... Gönül bağımda sevgi, dost sohbetlerimde neşe her daimartacak gün geçtikçe inadına yaşamakla...

İNADINA YAŞAYACAĞIM İŞTE....

 
Toplam blog
: 227
: 543
Kayıt tarihi
: 16.01.08
 
 

Fazla söyleyecek bir şey yok herkes gibiyim. Artık... Bazı acılar faydalıdır. Önce üzer, sonra he..