Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '10

 
Kategori
İnternet
 

İnternet Bağımlılığı

İnternet Bağımlılığı
 

Onsuz yaşam düşünemeyecek,bir tek gün bile onsuz olamayacak hasta, zavallı insanlar...


Son 7-8 yıldır, internet hayatımızın her alanında bizlerle... Eğitimden sağlığa, emniyette, askerlikte , akla gelen her alanda ondan yararlanıyoruz.İnternet sayesinde, evimizde de her konuda bilgileniyor, iletişim kuruyor, gazete okuyoruz.

Bilgisayarın henüz bu kadar gündemde olmaya başlamadığı, tahminen on yıl kadar önce tetris denilen, dijital oyunlar oynanan küçük bir alet vardı .Küçük, büyük hemen herkesin elindeydi...Kısa sürdü popülerliği ama ilginç görüntülere sahne olmasına neden oluyordu bu alet. Koca koca insanlar; devlet dairelerinde, okullarda, sokakta, ellerinden bırakmıyorlardı bunu.Oynayan kişiye bir şey sorsan "dur, şu oyunu bitireyim de..." diyordu.

Sonra cep telefonu yaygınlaştı.Eller, bu sefer mesaj çekmek, vara yoğa haberleşmek için bu yeni cihazdaydı...Bilgisayar önceleri, çocuklar için oyun aracıydı.İnternet tahtına kurulunca, genç-yaşlı, kültür düzeyi farklı her düşünceden insan, onun büyüsüne kapılmaktan kendilerini alamadılar.

Çağımızın bu, son hastalığına, izdivaç programı yapan, tiyatro sanatçısı Zuhal Topal da, programında değindi."Bir arkadaşın doğum gününü kutlamak üzere toplanmıştık.Güya birlikte konuşulacak, hoşca vakit geçirilecek; herkes bir köşeye çekilmiş, elinde cep telefonu, birileriyle mesajlaşıyor " ..."Ya da, bir yere konuk gidiliyor, herkes bilgisayarın başına üşüşüyor" diyerek, bu konudaki şaşkınlığını dile getirdi. Buna sebeb olarak söylediği gerekçeye, şahsen katılmıyorum.Zuhal Hanım, insanların, sevgi açlığı nedeniyle internet ve cep telefonuna bu kadar bağımlı oldukları düşüncesindeydi.Eğer böyle olsaydı, neden gençler, sevgilileri veya partnerleri ile buluşmalarından sonra, birbirlerinden ayrılmalarını takip eden ilk saatlerde hemen internete sarılıp oradan sabahlara kadar iletişimlerini sürdürüyorlar.Ya da, normal arkadaş olanlar , iş arkadaşları, sınıf arkadaşları, gerçek yaşamda birbirini seven insanlar da, gerçek yaşamdaki konuşmalarını sanal alemde sürdürmek gereğini duyuyorlar.

Bence insanımız, kendini anlatma, ifade etme açlığı içinde. Bizim çocukluğumuzda, insanlar bu kadar çok konuşmazlardı, konuşmaktan daha fazla karşısındakidakini dinleyen insanlar çoğunluktaydı. Çoğumuzun hastalığı, konuşmak...Öğretmenler olarak, okullarda en çok bundan şikayet ederiz.Öğrencilerin derste sürekli konuşmalarından...Ama bir veli toplantısında görürüz ki, anne babalar, çocuklarından çok konuşuyor, birbirlerini dinlemeden hep kendilerinin dinlenmesini isteyerek...Otobüslerde, resmi dairelerde, sokakta; dikkat edin, ne kadar çok konuşuyor insanlar.Mecliste bile, konuşmacı eğer, çok sivri şeyler söylememişse milletvekilleri çenebaz kadınlar için söylenen"mahalle kadınları" görüntülerini aratmıyorlar.Benim görüşüme göre, insanlar gerçek hayatta yeterince kendilerini ifade edemediklerini düşündükleri için; af buyrun "az önce tuvalete gittim, yemek yedim, şunu yaptım, bunu tuttum diyerek, bu gereksinimlerini internette karşılamaya çalışmaktalar...

Bunun dışında, karısından/kocasından şikayeti olanlar, gerçek yaşamda çeşitli nedenlerle yapamadıkları, "kaçamaklarını" sanal alemde yapabilme olanağına kavuşup, bir anlamda, tatmin sağlıyorlar.

Televizyonun aile içi iletişimini, sekteye vurduğunu hep söylerdik.İnternet, ondan daha etkili olarak, söz konusu iletişimi tamamiyle ortadan kaldırdı.Televizyon izlerken hiç olmazsa, programla ilgili, iletişim kurulabiliyor ...

Konuyla ilgili olarak, Türkiye Yeşilay Genel Başkanı, Av.Muharrem Balcı, yaptığı basın açıklamasında, internet bağımlılığına en çok sosyal paylaşım sitelerinin sebeb olduğunu belirtiyor. Ankara Numune Hastanesi;alkol ve madde bağımlılığı, araştırma ve tedavi merkezi(amatem)şefi, doçent doktor, Ayşen Yörcan ise, internet bağımlılığını, "dijital zehir" olarak adlandırıyor.

14 Kasım 2010 tarihli Star Gazetesi'nde, konu ile ilgili olarak, Deniz Adnan Çoban'ın bilgilendiren yazısından alıntıları vermek istiyorum:

"İnternet bağımlılığı, hem kendisi bir ruhsal rahatsızlıktır hem de, bir ruhsal rahatsızlığın yansımasıdır.Yetersizlik duygusu, korkular, sosyal kaygı travmalar aşırı internet uğraşılarıyla kendini gösterebilmektedir.

Aşağıda belirtilen kriterler, internet ile ilgili bahsedilmiş olmakla beraber diğer teknolojik durumlar için de, geçerlidir :

-Kişinin gün içinde sürekli internetle ilgili düşünmesi, işini bir an önce bitirip internetin başına geçmeyi planlaması, oynadığı bir oyun varsa, zihninde hep o oyunu düşünmesi.

-İnternete girmediği zamanlarda, büyük sıkıntı yaşaması.

-İnterneti bırakmayı düşünmesi ile, kişinin aşırı derecede kendini huzursuz hissetmesi, çılgınca bir bunaltıya sebeb olması.

-İnternetin bir kaçış mekanizması olması...Ancak internet sorunu çözen değil, derinleştiren etken olur...Kişi dipsiz bir kuyuya düşmüş gibi, battıkça batar.

-Sürekli internetle meşgul olan kişinin eğitimi, işi aksar.İşlevselliği azalır, performansı düşer, insan ilişkilerinin bozulmasına neden olur.Sorumluluklarını yerine getiremez.

Bu durum; 6-12 aydan fazla devam ediyorsa, atılması gereken ilk adım , bir psikiyatri uzmanına veya psikoloğa baş vurmaktır. "

Ülkemizin; içerden ve dışardan çeşitli oyunlar, tuzaklarla parçalanmaya çalışıldığı, tarih boyunca bu tür çetin olaylardan alnımızın akıyla çıktığımız herkesin malumudur. Geçenlerde, televizyonda bir konuşmacı, " Eğer bu ülke, bugüne kadar ayakta kalabilmişse, bunu çok sağlam temeller üzerine kurulu, aile yapısına borçludur."dedi.Gerçekten, elimizde, ailemiz ve her şeye rağmen başka uluslarla karşılaştıralamayacak seviyede, içimizdeki insan sevgisi var. Kaybetmemek için daha bilinçli olmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Sanal dostlar, birer serap gibidir, çoğunlukla, tanıttıklarından çok farklıdırlar...Çevremizdeki gerçek dostlar, dostlukların sayısının çok olması ise, bizim elimizde. Onlar arkamızdaysa eğer, sanaldakilerin, gerçek dünyamızda sorun olmaları, söz konusu olamaz.

Burada sözünü ettiğim, ailesinden gizli, onların hoş görmeyeceği bir iletişim içinde olan insanların kurduğu sanal dostluklar...MB örneği; tüm dünyaya açık olarak paylaşılan düşünceler, duygular vastasıyla oluşturulan, gönül birlikteliklerini, ayrı tuttuğumu belirtmeme gerek yok sanırım...

 
Toplam blog
: 307
: 1382
Kayıt tarihi
: 08.08.07
 
 

Emekli Türkçe öğretmeniyim.Şimdi Marmara Üniversitesi bünyesinde bulunan, Atatürk Eğitim Enstitüsü ..