İslâm karşıtlığı

Minare yasağı, İslâmı dışlama

“Le Figaro” gazetesinin yaptığı sondaj ve İsviçre TSR speakeri Darius’ün TV haberine dayanarak (3.12.2009), Avrupa’da minareli , minaresiz, tüm camileri ve İslâmın varlığını, ve de buralara yerleşmiş olan Müslümanları istemeyenlerin oranı: Almanyada %80; İtalyada %67; Fransada %46; İspanyada çok yüksek; İsviçrede simdilik %57.5, ve böyle sıralanıyor. Hrıstiyan (judeo-chrétien) tarih kültüründen oluşan Avrupa insanının şuur altında yatan değer yargısı ölçütlemesi küllenmiş gibi görünse de, altındaki kor hep canlı. Bizden, bizim gibi olanlarla, bizden olmayanlar farkı!

Özgürlük, eşitlik, insan hakları, yönetim biçimi ve ideal olarak Demokrasi hep kendileri için. Çünkü uygarlık, ancak bu sayılan ilkeleri özümsemiş uygar insana layıktır. Emperiyalist ülkelerin bu ortak dünya görüşü, özünde pek de yanlış sayılmaz. Ama her gittikleri ülkede, medeniyetlerinden hiçbir iz bırakmasızın, sadece sömürü emellerini gerçekleştirdiler.

Günümüzde de, insan haklarının evrenselliği, demokrasinin yaygınlaşması, özgürlük ve eşitlik kavramlarının tüm dünya ülkelerine tanınan bir hak gibi gösterilmesi, aslında bir aldatmaca.

Başta küresel krizin doğurduğu sosyal yıpranma, geçim sıkıntısı, işsizlik, o küllenmiş gibi görünen ateşten kor’u canlandırdı. İsviçre’nin aşırı sağcı partisi UDC bundan yararlandı, bir de o külleri üfüren Tayyip bey’in “Demokrasi bizim için, amacımıza ulaşmada, sadece bir araçtır” ve “Minareler süngümüz, camiler kışla, müminler askerlerimiz” beyanı UDC’ye bulunmaz bir malzeme sağladı. Ve şimdi, İsviçre dışındaki ülkerlerde de İslâma ve Müslümanlara düşmanlık alevlendi. Yönetenler ve demokratik kurumların çabaları, halktan gelen bu güçlü dalgayı önleyebilecek mi?