Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '10

 
Kategori
Siyaset
 

Islak imza: Size yalan söylediler

Islak imza: Size yalan söylediler
 

Altında Deniz Albay Dursun Çiçek’in imzası bulunan, resmi adıyla “İrticayla Mücadele Eylem Planı”, bilinen adıyla “AKP’yi ve Gülen’i Bitirme Planı” haberi Taraf gazetesinde yayınlandığında bu habere herkes kendi meşrebince yaklaşmış ve yorumlamıştı. Planın içeriği dehşet vericiydi. Kendisine ülkenin savunması ve vatandaşların can güvenliği emanet edilmiş olan bir kurumun bazı görevlileri, bu görevlerini bir yana bırakmış, demokratik bir seçimde seçmenlerin yarıya yakınının oyunu alarak yönetime gelmiş bir hükümeti darbeyle devirmek için ülkede kargaşa yaratmaya çalışıyormuş. Bunun için psikolojik “kara propaganda” yapılacak, Ergenekon davası düşürülecek, ülkede şeriat tehlikesi olduğunu kanıtlamak için sahte deliller yaratılacak, bir dini cemaatin mensuplarının evlerine silah yerleştirilerek bu cemaatin silahlı bir örgüt olduğu gösterilecekmiş.

Plan, çoğumuza, “bu ülkede bunca provokasyon yaşanmış, yok yere onca kan dökülmüş, toplum bu kadar acı çekmişken, ülkenin güvenliğinden sorumlu kurumlar bu çağda hâlâ böyle işlerle mi uğraşıyor?” dedirtecek derecede korkunç ve şaşkınlık vericiydi. Ancak yine de neticede o an için sadece bir gazete haberiydi. Belge sahte olabilirdi. Ya da belgede yanlışlık, eksiklik, manipülasyon olabilirdi. Yayınlayan gazete yanıltılmış olabilirdi. Normal bir ülkede normal bir medya, kamuoyunu aydınlatmak için bu haberi alıp araştırır, doğruluğunu “check” ettirir ve ulaştığı sonucu okurlarıyla, izleyicileriyle paylaşırdı. Yorumcu durumundaki yazarlar da ortadaki verilere bakarak bu olayı kendi vicdani kanaatince yorumlardı.

Ama böyle olmadı. O planı hazırlayanların medyadaki fikirdaşlarından oluşan koro hemen o bilindik şarkısına başladı. Belgenin sahte olup olmadığını araştıracakları yerde oturdukları yerden ahkâm keserek bu haberi yalanlamak, değerini düşürmek için propaganda yaptılar. Yok efendim imza “ıslak” değilmiş. Koronun yeteneksiz mizahçıları bu ıslaklık lafı üzerine epey espri ürettiler. Onlara destek veren bir CHP milletvekili, ABD’de “ıslak imza taklit makinesi” üretildiğini, bu makinelerden iki tanesinin Türkiye’ye satıldığını iddia etti. Yani CHP milletvekili, bu belgenin altında imzası bulunan kişilerce değil, orduyu yıpratmak isteyenler tarafından dışarıda üretilip servis edildiğini söylemek istiyordu. Ancak bu makinelerin Türkiye’de kime satıldığı, şu anda kimler tarafından kullanıldığı konusunda hiçbir kanıt sunmadı, sunmaya gerek görmedi. Buna rağmen bu kişinin medyadaki kafadarları hemen bu iddianın üzerine atlayıp bunu bir tez haline getirdi.

Onunla da sınırlı kalmadı. Belgeyi çürütmek için daha nice yalanlar üretildi. Belgeyi ofisinde yakalatan sanık, o belgenin polis tarafından yerleştirildiğini iddia etti. Ancak ofisinde yapılan arama saniye saniye videoya kaydedilmişti ve bulunan deliller avukatlarına tek tek imzalatılmıştı. Polis bu görüntüleri basına verdi. Sonraki günlerde Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, düzenlediği basın toplantısında, konuyu araştırdıklarını, karargâh içinde böyle bir plan hazırlanmadığı kanaatine vardıklarını ve söz konusu belgenin kendileri için hukuksal açıdan bir “kâğıt parçası” olduğunu, bu nedenle planda imzası bulunduğu öne sürülen kişiler hakkında bir soruşturma açmaya gerek görmediklerini söyledi.

Başbuğ’un bu açıklaması medyadaki Ergenekon sempatizanı koro için bir işaret fişeği oldu. Yok efendim, bu belge polisteki F tipi örgütlenmenin, Fettoşçuların (Fetullah Gülen kasdediliyor) komplosuymuş, yok efendim Taraf gazetesi içinde emperyalistlerin, ABD’nin, Fetullahçıların, Sorosçuların ve daha bir sürü gizli gücün bulunduğu bir yapılanmanın aletiymiş, bu belgeler Taraf’a onlar tarafından servis ediliyormuş falan filan. Sıradan ulusalcıları kast etmiyorum, bunları yazıp çizenler koca koca gazetelerde köşeleri bulunan, yaşlı başlı adamlar. Artık bunların içinde bu belgenin gerçek olabileceğine inanan, araştırılmasını, soruşturulmasını isteyen kişilere söveni mi ararsın, insanlara “dangoz” diye hakaret edeni mi ararsın; hakaretler küfürler gırla…

Ancak kâğıt parçası diye geçiştirilen Plan’ın sonraki günlerde ıslak imzalı orijinali ortaya çıktı. Belgeyi gönderen de ordu içinden bir subaydı. Subay, gönderdiği mektupta, talep edilirse tanıklık da yapabileceğini söylüyordu. Bunun üzerine bu defa sivil savcılar devreye girdi; belgedeki imza Adli Tıp Kurumu’nda incelendi ve Adli Tıp belgedeki imzanın Albay Çiçek’e ait olduğu yönünde görüş bildirdi. Albay Çiçek tutuklandı sonra da itiraz üzerine tutuksuz yargılanmasına karar verildi. Davası sivil mahkemede sürerken askeri savcılık da olaya el koyup söz konusu belgeyi Jandarma Kriminal Laboratuvarı’na incelemeye gönderdi. Oradan gelen rapora göre de belgedeki imza Albay Çiçek’e aitti. Yani, şu andaki delillere göre, elde bulunan korkunç plan gerçekti. Bu planı Taraf gazetesi bir tarafından uydurmuş ya da “Fettoşçu çete” söz konusu albayın imzasını taklit edip sahte belge üretmiş değildi. Yani Taraf gazetesi değil, basındaki “Ergenekon muhipleri çetesi” yalan söylüyordu. Yalan söylemekle de yetinmiyor, normal gazetecilik görevini yapanlara bir de küfrediyorlardı. Bu haberi yayımlayan ve sahip çıkan meslektaşlarına “dangoz” diyorlardı örneğin.

Zaten işleri buydu. İşleri halka gerçeği anlatmak değil, ondan gerçeği saklamaktı. Vicdanının sesine göre yorum yapma gibi bir kaygıları yoktu; onların asli görevi gerçeği güçlülerin, iktidar odaklarının işaret ettiği şekilde çarpıtmaktı. Okurlarına gerçeği haber vermek ve gerçekleri yorumlamakla görevli olan, çalıştıkları medya organlarından bunun için maaş alan bu reziller, tam tersine hemen hemen her zaman, her konuda bu halkı yanıltmak, manipüle etmek için çalıştılar, hâlâ da çalışıyorlar. Bu halkı kolayca kandırılacak “bidon kafalı” bir koyunlar sürüsü olarak gördükleri için attıkları yalanı küçücük de olsa bir desteğe bağlama gereği bile duymuyorlar. Bu derecede vicdansız, edepsiz ve pervasızlar. Ve yüzsüzler. Ve kızaracak bir yüzleri bile yok. Söyledikleri hemen her şey yalan çıktığı halde çıkıp da bir defa bile “yanılmışız, yanıltılmışız, okurlarımızı da yanıltmışız” diyecek erdemden yoksunlar. Zaten öyle bir hasletleri olsa yalancılığı da içlerine sindiremezlerdi.

Ey masal dinlemek için değil, gerçeği öğrenmek için gazete alan, televizyonda haber izleyen okuyucu/izleyici,
Seni bir koyun olarak gören bu fareli köyün kavalcılarına dikkat et.
Bunlar seni kandırıyor.
Bunlar bir yalan ve talan düzeninin devamı için çalışıyorlar.
Bunlar sana yalan söylüyorlar.
Size yalan söylüyorlar.

Yeter! Yeme artık bu yalanları! Gözünü aç, beynini aç.

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..