Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '07

 
Kategori
İstanbul
 

İstanbul' lu II.

İstanbul' lu II.
 

Anlatımımıza kaldığımız yerden devam edelim. Belki diyeceksiniz o günler ne güzelmiş diye. Nerede o günler de, diyebilirsiniz. İstanbul'un belki biraz olsun çehresi değişti. Yollar köprüler, 20 katlı binalar. İnsanın gözü herşeye çok çabuk alışır. O günleri seven insanlar bu günleri de sever. Belki o günleri bu kadar güzel kılan şey çok kültürlülük ve insanın değerinin olmasıydı. Belki o şehrin güzelliğini; O şehri yaratan insanlarıydı. Kaideleri saygının bir işareti idi.

Bir ufacık kağıt parçası ile çok şey anlatabiliyordunuz. Kartvizit'den bahsetmiştim. Örneğin ziyareti tevdi etttiğiniz yerde, bulamadığınız kişiye bırakacağınız notun bile bir usulü adabı vardı , eğer o zatı muhterem sizden büyük bir kişi ise kartvizitin sağ kösesini içe doğru kıvırırdınız.Eğer o bir hanfendi ise sol kösesi içe kıvrılırdı ki, bu bir tıpkı öne doğru basınızla verilen bir selamin gösterisi idi.

Temizlik konusu ilk önce evin sokak kapısından başlardı. Ziyaret edeceğiniz evin sokak kapısının temizliği o evin içinin de en az o kadar temiz olduğunun işareti idi.Peki bu güzel insanlar çok mu zengindi? Hayır tam aksine çoğunluk maddi yönden orta halli, hatta onun altında olan kişilerdi. Arada bir fark vardı onlar bunun farkına varmazlardı. Bunun tek nedeni; hali vakti yerinde olan insanlar, zenginliklerini teşhir etmezlerdi. Mahalle bakkalları tıpkı bu günkü muhtarlar gibiydi. Herkezin yaşam tarzlarını bilirlerdi. Memur sınıfının defterleri aylık, esnaf sınıfın defterleri günlük, yövmiyeci sınıfının defteri haftalık olurdu. Bir de kimsesiz, yetim dul sınıfı vardı ki onların defterleri ise boş olurdu. O defter o mahallenin tıpkı bir namusu idi.

Önümüz ramazan, onu ayrı çok yönlü yazmak istiyorum, ama burada biraz değinmek istiyorum. Bu şehrin camileri o zamanlar o insanlar için bu günlere, hiç benzemeyen bir değer taşıyordu .Ne demek istediğimi belki anlamışsınızdır. Hanımefendilerin Ramazan günlerinde yaşam tarzları değişirdi. Günün ağar yükünü iftardan sonra çıkarırlardı.

Hem orucun hem de iftar hazırlıkları, iftardan sonra 3 lü 5 li guruplarla cami ziyaretleri ile üzerlerinden atarlardı. Her gün ayrı bir camiiye gidilirdi. Teravi namazlarını kılarlardı. Gecenin çok sesliği onların yorgunluklarını alırdı. İlerdeki sohbetlerde bayram ve büyüklerin ziyaretlerini de anlatmaya çalışacağım.

Yardımlaşmanin adı " ah kardeş filanca şey pişirdim kokmuştur" veya "bizimki sağ olsun bana almış olmuyor. Gel bir sen dene. Çocuk iste çarçabuk büyüyor. Bir kere giydiler olmuyor artık, belki seninkilerine olur."

O kıyafet esasında hiç giyilmemişti.

Bir de lokantalar vardı. Baver kardeş bir yorumunda ayva tatlısı yediği bir yerden bahsetmişti. Orada bile halen son masaya müsteri alınmaz. Lokantaların son masalarının müsterileri Tanrı müsterileri idi. Onların garsonları ise o mekanın sahibi idi. Servisi bizzat kendileri yapar. Sonunda hesabın bereket olduğuna inanan o kisi, o masanın müsterisini bizzat kapıya kadar uğurlar, tekrar bekleriz diyerek selamlardı.

Delikanlı olmak, .ocuk olmak, aile babası olmak. Oturduğu sokaktaki yaşamda çok yönlü rajon isterdi. Her sokağın bir abisi vardı. O ne derse o olurdu. Sıkı mı onun dışında bir hareket edebilelim. Karnemizi aldığımız zaman ilk önce o görürdü, alacağımız ceza, ilk önce ondan olurdu. Sokakta oyunumuzun bile kaideleri ondan sorulurdu. Sonra bir gün olur o agbi evlenir, aile babası olur, onun yerini bir başka agbiler alırdı.

Onların o sokaktaki uçan kuştan bile haberleri olurdu. Bir gün o sokağın aile babalarının o agbimizin nasıl kulağını çektiğine gizlice şahit olmuştum. Onu sorumlulukları bir başka yerden omuzlarına yüklenmişti. O insanlar en az iki lisan bilirlerdi. Bir de şimdi daha iyi anlayabildiğim konu muhitlerin birbiri ile yarışması idi. Aklımda kalan çok şey daha var ama tadı burada kalsın. Belki o eski İstanbul'lu insanları ziyaret etmek istersiniz. Sizi yolunuzdan alakoyaıyayım. Beni dinlediğiniz için hürmetle önünüzde eğilirim.Kalın sağlıcakla bütün iyilikler gönlünüzce olsun.

Beni sevdin İstanbul

Bense sevgine cevap veremedim.

Beni kollarinda büyüttün Istanbul

Bense degerini bilemedim.

Simdi orada dimdik, ayakta Istanbul,

Bense seni icime us'uma kilitledim.

Saygılarımla.

 
Toplam blog
: 271
: 1289
Kayıt tarihi
: 20.02.07
 
 

Bütün canlıları seven, kendi penceresinden yaşamı anlamaya çalışan, onlardan bir şeyler öğrenmek ist..