Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ocak '09

 
Kategori
Tarih
 

İttihat Terakki zihniyeti ve CHP

İttihat Terakki zihniyeti ve CHP
 

CHP, İttihat ve Terakki zihniyetinden etkilenmiş midir?


Başlarken :

Bloğumun başlığına bakıp da, bu da nerden çıktı demeyin sakın...

Bu benim düşüncem değil; bu, şimdiye kadar medyadan edindiğim bilgilerden ulaştığım bir tespittir. Zaman zaman, medyada CHP'nin, "İttihat ve Terakki zihniyeti" sahibi olduğu ve bu zihniyet doğrultusunda politika yaptığı söylenir. CHP'de, bir önceki bloğumda da yazdığım gibi, herhalde sahip olduğu bazı bilgi ve belgelere dayanarak "Ergenekon" yanlısı tavır sergiliyor. Düz bir mantıkla gidersek, buradan "Ergenekon"un da "İttihat ve Terakki zihniyeti"ne sahip olduğu düşüncesine ulaşabilir miyiz, bilmem.

Şimdi, ben sizlere, Cumartesi ve Pazar günü, 10'dan fazla kitap karıştırarak "İttihat ve Terakki" hakkında bulabildiklerimi aktarmaya çalışacağım. CHP ve Ergenekon'un İttihat ve Terakki zihniyeti ile olan ya da olmayan ilgisine sizler karar verin.

İttihat ve Terakki, II.Meşrytiyet Dönemi içinde yer alan ve bir süre için Osmanlı'ın siyasal ve toplumsal yaşamına farklı bir yön veren bir yönetimdir. Bu nedenle önce, II.Meşrutiyet düşüncesine kısaca bir göz atmak gerekir diye düşünüyorum.


II.MEŞRUTİYET DÜŞÜNCESİ :

İkinci Meşrutiyet Dönemi, Türk siyasi tarihinde, siyasal olduğu kadar toplumsal ve kültürel yönden de üzerinde en çok durulan ve tartşılan bir kesit olmuştur. Yerli ve yabancı birçok gözlemci ve yazarlar, döneme ve dönemin yöneticilerine farklı açılardan bakarak değişik yorumlar yapmışlar, dönemin başarısı ve başarısızlığı üzerinde görüşler bildirmişlerdir. Bunlardan bazıları :

* Yusuf Hikmet Bayur : İkinci Meşrutiyet'in, ilanı ilanı ile doğurduğu umutlar, uygulaması ile boşa çıkmıştır(1).

* Bernard Lewis : Meşrutiyeti savunanların az, zayıf ve yeteneksizdirler(2).

* Mümtaz Turhan : Meşrutiyetçiler arasında düşünce birliği olmadığından, İkinci Meşrutiyet başarısızlık, acı ve hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştır(3).(İttihatçıların çoğu Saraylı ve laik olmayan bir düzen içinde çalışmaya hazırdılar)(4)

* İsmet Parmaksızoğlu : Birbirine ters akımlar arasında Meşrutiyet yönetimi boğulmuştur(5).

Aynı noktada birleşen bu düşünür ve yazarlar, siyasal ve toplumsal görüşleri farklı olan insanlardır. İkinci Meşrutiyet hakkında hiç mi iyi düşünen yok mu diye sorarsanız, "olmaz olur mu" diye yanıtlarım sizi.


Benim düşüncem-1 :

Ne kadar önemlidir, bilemem ama İkinci Meşrutiyet Dönemi için genel düşüncem şu: Bütün olumlu ve olumsuz yanlarıyla bu dönem, önceki yüzyıllara ait gözlem ve düşüncelerin ve deneyimlerin birikerek, bir sonraki dönemde(Atatürk Dönemi'nde), olması gerekeni olur duruma getirecek yönetici ve aydınlara, taban oluşturması bakımından önemlidir. Çünkü Türk düşüncesi, siyasal ve sosyal eyleme bağlı olarak Batı düşüncesinin başlıca özelliklerini tanımıştır.


İTTİHAT VE TERAKKİ VE DÜŞÜNCESİ :

İkinci Meşrutiyet Dönemi'nin, aynı zamanda Türk siyasi yaşamında "özgürlük getirmek" amacıyla iktidarı ele geçirenlerin, özgürlük yerine "dikta yönetimi"ni kurmalarının bir örneği olduğu da söylenebilmektedir. Ancak, aşağıda örneklerini vereceğim sözlerin, İkinci Meşrytiyet Dönemi'nin genel değerledirmesi içinde yalnızca "İttihat ve Terakki" için söylendiğini vurgulamak isterim.

* Mustafa Kemal Atatürk : İttihat ve Terakki liderleri, hükümet kuvvetini, yasallık prensiplerine aykırı olarak, şahıslarında toplamışlar ve asker kuvvetine dayanarak zor ve şiddet kullanmışlardır(6).

* Nail Kubalı : Hürriyet mücadelesi yapanlar, iktidara geçince hürriyete karşı olmuşlardır(7).

* Bahri Savcı : İttihat ve Terakki, kendi dikta rejimine karşı uyanan hürriyetçi hareketleri ortadan kaldırmıştır(8).

* Cevdet Perin : Özgürlük için yapılan savaşımların ardından siyasal kadrolar, diktatörlüğe dönüşmüş, basının yozlaşarak tahrikçi ve yıkıcı bir görünüm aldığı bu kargaşa ve anarşi ortamında, bilimsel ve kültürel hareketler olmamıştır(9).

İttihat ve Terakki Dönemi için yukarıda verdiğim örenekler de, aynen İkinci Meşrutiyet Dönemi için söylenenler gibi olumsuz. Ama, Atatürk dışında, bu olumsuzlukları ifade edenler de, zamanlarında Atatürk düşüncesini benimsemiş insanlardır. Bütün bu olumsuzluklara rağmen İttihat Terakki'nin olumlu yanları da vardı elbette.


İTTİHATÇILIĞA KARŞI DURUŞ YEMİNLE BELGELENİYOR :

Bloğumu bitirmeden önce, Sıvas Kongresi'nin açılışında kongre üyelerince imza edilen ve zabıtlara geçen bir yemin metnini, vatanın kurtuluşu için yola çıkanların İttihatçılara bakışı olarak sizlere aktarmak isterim. Yemin metni aynen şöyledir:

"__ Saadet ve selameti vatan ve nilletten başka hiçbir maksadı şahsi takip etmeyeceğime, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ihyasına çalışmayacağıma, mevcut fruku siyasiyeden hiçbirinin emeli siyasiyesine hadim olmayacağıma vallahi billahi..."(10).

Sonra, vatan kurtuldu, Büyük Millet Meclisi açıldı. Yurdun çeşitli yerlerinden gelen milletvekilleri Meclis'i doldurdu. Milletvekillerinin sayısı 338 idi; ama Meclis'in 23 Nisan 1920 günü toplanan birinci oturumuna ancak 115 milletvekili katılabildi.

Bu milletvekillerinden 50'si "kalpaklı", 41'i "fesli" ve 21'i de "sarıklı" idi. Bunlar arasında, Sıvas Kongresi'nin açılış günü, "İttihat ve Terakki Cemiyet'nin ihyasına çalışmayacağına" dair yemin eden acaba kaç milletvekili vardı? Bu konuda, herhangi bir bilgiye ulaşamadım; ama şunu söyleyebilirim ki, "23 Nisan günü, bu milletvekillerin toplandıklar meclis binası, İttihat ve Terakki'ye ait kulüp binası olarak inşa edilen bir bina idi(11).

Büyük Millet Meclisi çalışmaya başlar başlamaz Meclis içinde değişik eğilimli siyasi gruplaşmalar oldu ve çatışmalar başladı. Mustafa Kemal'in önderliğindeki "Müdafaa-i Hukuk Grubu", bana göre (kalpaklılar), zaman zaman yapılan oylamalarda ve seçimlerde azınlıkta kalmalarına rağmen, genellikle siyasi girişimi elde bulunduruyor ve gelişmelere yön verebiliyordu...Yine bana göre, (fesliler ve sarıklılar) muhalefet görevi yürütüyorlar ve oldukça da önemli bir güce sahip bulunuyorlardı. Ama bu güçleri, istedikleri şekilde muhalefet yapmalarına yetmiyordu.

Müdafaa-ı Hukuk Grubu, Cumhuriyeti ilanından önce 9 Eylül 1923'te, "Halk Fırkası" adıyla, siyasal bir partiye dönüştü. Bu partinin ilkeleri, bir seçim bildirgesi ile ortaya kondu. Bu bildirgede, "Egemenliğin kayıtsız şartsız ulusa ait olduğu, halkın kendi kendisini yöneteceği ve TBMM'nin, ulusun tek ve gerçek temsilcisi olduğu" belirtiliyordu.

Şimdi günümüzdeki CHP'ye bir bakalım. Önce "solcu"ydu, sonra "ulusal solcu" oldu. Her iki durumda da "demokrasi"yi biraz sollamasına rağmen tartışmasız bir şekilde "laik" olduğunu vurguladı. Cumhuriyetin tek koruyucusu olan partinin CHP olduğunu iddia etti. Ergenekon'un da, "ulusalcı ve cumhuriyetçi" olduğunu düşünerek ona taraf oldu.

CHP'nin darbeler ve darbe benzeri askeri müdahaleler konusunda da farklı düşündüğünü sanıyorum. CHP(İsmet İnönü zamanında) 27 Mayıs'ı adeta beklemiş ve arka çıkmış; 12 Eylül'e sıcak bakmamış; ama 28 Şubat'ı alkışlamıştır. Acaba diyorum, darbe seçici CHP'nin, Ergenekon'a taraf olmasının ardında yatan bu tür bir beklenti mi vardı ya da hala vardır?

Şimdi de, düz bir mantıkla bir sonuca varmaya çalışalım.

Yukarıda belirtiğim gibi, eski bir İttihatçı olan Atatürk diyor ki, "İttihat ve Terakki...asker kuvvetine dayanarak zor ve şiddet kullanmıştır". Atatürk'ün partisi olduğuna göre CHP de "zor ve şiddet" kullanarak iktidarı ele geçirmek istemez herhalde. O zaman, CHP'nin, şu anda görüldüğü kadarı ile "zor ve şiddet" yanlısı bir örgüte neden taraf oluyor?

Bu arada, kararınıza etkili olur mu, olmaz mı bilmem ama küçük bir not ilave edeyim: Sıvas Kongresi, başlarken "İttihat ve Teraki'nin ihyasına çalışmayacağım" şeklindeki yeminin imzalanması, Atatürk'ün dışlındadır ve Atatürk bu konuda hiçbir üyeye hiçbir telkinde bulunmamaıştır.

Umarım CHP'nin bu tavrı, gelecekte onu zor durumda bırakmaz. Ne de olsa, yöneticileri biraz yıpranmış da olsa, genelde köklü bir siyasi partidir ve biraz silkindiği zaman ülkeye yararlı olabilir.

Yazdıklarım karar vermenizde ne kadar etkili olur bilemiyorum ama, sizce CHP düşüncesinde, İttihat ve Terakki zihniyetinin etkisi var mıdır?


cdenizkent


_________________ :

(1) Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılap Tarihi-1, 1940, s.225
(2) Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu, 1988, s.210
(3) Mümtaz Turhan, Kültür Değişmeleri, 1987, s.192
(4) Sina Akişin, Türkiye Tarihi-4(Çağdaş Türkiye 1908-1980), 1989, s.13
(5) İsmet Parmaksızoğlu, Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi, 1982, s.15
(6) Falih Rıfkı Atay, Çankaya, 1984, s.64
(7) Nail Kubalı, Türk Devrim(İnkılap) Tarihi, 1973, s.86
(8) Bahri Savcı, Atatürk ve Çağdaş Türkiye, 1981, ss.117-118
(9) Cevdet Perin, Atatürk Kültür Devrimi, 1981, s.51
(10) Mazhar Müfit Kansu, Erzurum'dan Ölümüne Kadar ATATÜRK'le Beraber Cilt-I, 1988, s.219
(11) A.g.y. Cilt-II, s.570

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..