Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '08

 
Kategori
Mizah
 

Jean Claude Van Damme filmleri sevenler için

Jean Claude Van Damme filmleri sevenler için
 

www.sinemalar.com web sitesinden alınmıştır.


Jean Claude Van Damme (filmdeki adı Kurt), Tong Po tarafından amansızca dövülen ve spor hayatı sona erdirilen (yani dövmenin de bir sınırı vardır, bu Tong Po bildiğiniz öküz anlayacağınız) abisinin intikamını almak için tesadüfen karşılaştığı Çinli Muay-Thai boks üstadından hızlandırılmış ders alır (yok böyle bir işkence) ve sonundan abisinin kanını yerde koymaz ve Tong Poyu abisine dayak attığına pişman eder.

Bu filmin sonunun yazar tarafından hayal edilen saçma finali;

Çinli üstad düşünceliydi. “Abinin kanını yerde koymayacaksan dediğim her şeyi yapacaksın.” diyerek Kurtu resmen köpek etmişti.

Kız gibi vurma şu ağaca diyerek gaza getirip koca çınarı ayağıyla devirtmişti de Kurt garibim 2 gün yataktan kalkamamıştı ayağındaki morluklar yüzünden.

Karın kaslarını geliştireceğiz diye mekiğe alternatiftir deyip ağaçtan karnına kocaman kocaman Hindistan cevizlerini bırakmıştı da nerdeyse soluğunu kesecekti elemanın.

Daha hızlı koşsun diye şortunun paçasına ondan gizli et parçası koyup, mahallenin köpeklerine kovalatılması, elemanın iyice şamar oğlanı olması ise hiç hatırlanmaması gereken tatsız bir eğitim şekliydi.

Ya iki bacağını yana daha iyi açsın diye iki ağacın arasında kızının “yeter baba abartma artık” nidalarına rağmen çocuğu gerim gerim germesine ne demeli.

Şimdi Kurta nasıl söyleyecekti hasmının dövüş gününden bir gün önce banyo yaptıktan sonra ayağının kaydığını, kafasını çarptığını ve hakkın rahmetine kavuştuğunu. Kurt hasmının öldüğünü duyarsa aylardır sırf abisinin intikamını almak için katlandığı bu işkence ile karışık eğitimin cezasını çıkartmaz mıydı Çinli üstaddan. Hem çocuk dayak yemesin, üstad imajı zedelenmesin diye işi garantiye almak için kendinden bile iyi dövüşür hale getirmişti Kurtu.

Son bir kez cesaretini topladı ve “Kurt sana bir iyi bir de kötü haberim var” dedi. Kurt biliyordu bu haberleri ama dayanacak hali kalmamıştı. İçinden “Yok arkadaş ben haber maber dinlemeden tez elden şuradan koşarak kaçayım artık, yemişim eğitimini” diye düşündü. Ama diğer yandan ne kadar zulmetse de üstadıydı, o kadar aydır ekmeğini yemişti. Yetmemişti bir de kızını yemişti.(yiyişmişlerdi diyelim ki sanki tek taraflı yemiş gibi olmasın)

“Önce iyi haberi alabilir miyim üstadım” dedi. Üstad sevinçle “sen daha dövüşmeden maçı kazandın biliyor musun” dedi. Kurt anlamaya çalışıyordu. Acaba üstadı eğitimini tamamladığına ve bu maçı kazanacağına dair hiç şüphesi kalmadığına mı dikkat çekiyordu. Anlamamıştı ama kötü haber belki de anlamasına yardımcı olurdu. “Kötü haber nedir üstadım” dedi ve üstad korku ile kötü haberi verdi. Tong Po salağı dün akşam banyodan sonra kaymış, kafasını vurmuş ve hakkın rahmetine kavuşmuş dedi.

Kurt derin bir boşluğun içinde bulmuştu kendini. Hemen aklına abisinin menajeri geldi. Sanki Amerikada dövecek adam kalmamış gibi o bulmuştu bu Tong Po hayvanını. “Oğlum iyi araştırdın mı, bak onlar bizim gibi dövüşmezler” dediğinde nasıl da kendinden emin “Abi bizim kayınço Çinde bunun birkaç maçını izlemiş, sen çerez gibi yersin, ilk raundda yere serersin” diye vermişti gazı. Şimdi gidip menajeri öldürse, onca eğitim boşa gidecekti. Kendinden güçsüze vurmamaya yemin etmişti. Oysa ne hayalleri vardı. Hasmını ringde haşamat edip, maç videosunu hastanede abisine izletip, abi kanını yerde koymadık deyip birbirlerine sarılıp ağlayacaklardı.

Diğer yandan içten içe seviniyordu da. Acımasız eğitim o kadar yormuştu ki onu, dizinde derman kalmamıştı. Hani bugün maça gidiyoruz ama Allah sonumuzu hayır eğlesin diyerek gidiyordu müsabakaya. Hani çok pis dayak yersem üstad herhalde sahaya atlar diye içten içe boş planlar yapıyordu.

Kendini toparladı ve ağlamaklı bir sesle “Ee üstad ne diyelim, kader. Vakit sayılı, ben öldürecektim ama demek ki vakti dolmuş. Maçtan sonraya saklıyordum ama madem zamanı geldi benim de sana bir iyi bir de kötü haberim var. Kötü haber kızın artık bakire değil. İyi haber biz evlenmek istiyoruz. Ver elini öpeyim dedi”

Üstad bir anda kız babası triplerine girdi, Kurta hafiften gıcık oldu ama evlilik de hayır vardır deyip fazla uzun etmedi.”Madem gençler birbirini sevmiş, ben de verdim gitti” dedi. Çinli üstadın baba yadigarı köyün dışındaki barakasında gül gibi geçinip gittiler.

Bu da çocukluk yıllarında Jean Claude filmleriyle büyümüş bir Türk gencinin fantastik finalidir.

 
Toplam blog
: 20
: 1506
Kayıt tarihi
: 25.06.08
 
 

Yaklaşık olarak ayını şeyleri yaşıyoruz. Uyuyoruz, uyanıyoruz, yemek yiyouuz, temel ihtiyaçlarımızı ..