Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '12

 
Kategori
Güncel
 

Kabak tadında bir Ramazan hikayesi

Kabak tadında bir Ramazan hikayesi
 

Zeytin ağacında kabak. İnanmazsan bir daha bak


Medyamız Ramazan'ı çift taraflı sunar.

Bir tarafında Kur'an ve dini içerikli kitaplar dağıtır, ramazan sayfaları hazırlar; diğer tarafında oruç yüzünden çıkan kavgalardan sözeder.

Her ramazanda yiyen, içen, sigara tüttüren insanların dövüldüğü, sövüldüğü, kovulduğu hatta öldürüldüğü ile ilgili iddialar dile getirir.

Araştırmalar sonunda bu haberlerden çoğunun anlatıldığı gibi olmadığı anlaşılır ama yazık ki, maksat hasıl olmuş, mizanseni hazırlayan amacına ulaşmıştır.

Şüphesiz ki bu ülkede dindarlardan hoşlanmayan, her vesileyle onları karalamak isteyen bir kesim mevcuttur. Bunlar, müslüman dindarları zor durumda bırakmayı, onları tehlikeli ve saldırgan tipler olarak lanse etmeyi  görev edinmiştir.

Her Ramazan bir veya bir kaç tane kavga haberi yaparak ortalığı karıştırır, bu mübarek ayda oruç tutan müslümanların huzurunu kaçırırlar. "Vay kâfir, oruç tutmazsın ha! diye saldırdı" gibi başlıklarla haber üretirler.

Bunların kim olduklarını, neden böyle bir vazife yüklendiklerini bilmiyorum. Bildiğim, özellikle medyanın bir kısmında bu tiplerden mebzul miktarda bulunduğudur. Bu şahıslar yayınladıkları yakıştırma ve çarpıtma haberlerle okuyucularını ciddi biçimde etkilemekte üstelik onları, oruç tutanların şiddet yanlısı, saldırgan kimseler olduğuna ikna etmeyi başarmaktadır.

Halbuki, medyadaki bu haberlerin doğruluğuna inanan kişilerin çoğunun oruç tutan arkadaşları, akrabaları veya komşuları vardır. Bunların, yıllardır birlikte yaşadıkları kimselerle oruç kavgası etmediklerini hatırlamamaları "Eğer haber doğruysa oruçlu komşularımız bize niye saldırmıyor?" diye düşünememeleri şaşırtıcıdır.

Şimdi, bu Ramazan ayının hit olayına geliyorum. Malatya'nın Doğanşehir İlçesi'ne bağlı Sürgü Beldesi'nde, Ramazan Davulcusu ile Evli ailesi arasında bir kavga çıkıyor. 28. 07. 2012 günü, 3 yıl önce Adıyaman'dan gelip kasabaya yerleşen ailenin reisi, Davulcu Mustafa Evşi'ye, "burada, davul çalamayacağını" söylüyor. O da "Görevi gereği çalmak zorunda olduğunu" ifade ediyor. Derken tartışma kavgaya dönüşüyor ve davulcu, Hasan ve Serhat Evli tarafından bir güzel dövülüyor.

Aslında bu ikiye bir pozisyonu adil bir durum değil. Bire bir olsaydı belki davulcu galip gelecek olay bu kadar büyümeyecekti. Ancak büyüyor üstelik, hem şuçlu hem güçlü olanların lehine dönüyor. Bununla da kalmıyor medyada, sünni ve alevi kavgası biçiminde sunuluyor.

29.07.2012 günü tartaklanan davulcunun akrabalarının çağrısıyla 150 civarında belde sakini Evli ailesinin ikametgahının önünde toplanıyor ve bir takım sloganlar atıyor. İddialara göre evi taşlıyor. Yukarıda da bahsettiğim gibi olay, bir kısım medyanın ve olayla ilgili rapor hazırlayan CHP'li vekilerin yansıttığı gibi "alevilere yönelik" bir kalkışma değil. Ramazan Davulcusu'nu darp eden aileye karşı bir tepki...

Zafer Bilgin adlı vatandaş, bu olayın Evli Ailesi'nin ilk vukuatı olmadığını söylüyor. Bu aile, beldeye yerleşeli üç yıl olmuş ve her sene ramazan davulcusuyla tartışmışlar. İlk ikisinde pek ilgilenen olmamış ama üçüncüde köylünün sabrı taşmış.

Kalabalığın Evli Ailesi'nin oturduğu binanın etrafında toplanması, sloganlar atması, camları taşlaması tasvip edilir bir davranış değildir. Ancak kitle psikolojisiyle hareket eden toplulukların daha ileri gitmesi, faciayla sonuçlanacak eylemlerde bulunması da mümkündür. Burada istenmeyen sonuçlar doğuracak bir eylemin meydana gelmemesi, kalabalığın aileye zarar vermeden dağılması veya dağıtılması bir şanstır.

Bir kısım medyanın, ramazan davulcusu ile alevi bir ailenin kavgasıdan ibaret olan bu hadiseyi, "oruç tutan sünnilerin oruç tutmayan alevilere saldırması" şeklinde vermesi anlaşılabilir değildir. Olmayan bir şeyi varmış gibi göstermek kime yarar sağlar, kimi rahatlatır bilmiyorum. Sanki bana bu ülkede, sünniler alevilere saldırsa, kavga çıksa, kan aksa zil takıp oynayacak birileri varmış gibi geliyor.

Ailenin avukatlarından Ali Hamamcı, "yaşanan olayın bir vahşet ve soykırım girişimi olduğunu düşündüklerini" söylemiş. Ortada bunu çağrıştıracak bir girişim yok. Olan, davulcuyu döven aileye karşı basit ve sıradan bir tepki. Öğrenci Kolektifleri'nin en basit eylemi bile bunu yüze katlar. Doğrusu ben avukatın, böyle bir sonuca nasıl ulaştığını anlayamadım. Müvekkilleri, yıllardır Ramazan davulu çalınan sokakta sadece üç yıldır oturuyor ve her yıl bir davulcuyu taciz ediyor. Avukat ise nezaketi, tahrik edilmiş insanlardan bekliyor! Aslında bu anlayışı Ramazan'ın, orucun, sahurun hassas konular olduğunu hesaba katmadan davulcuyu taciz eden Evli ailesinden beklemesi lazımdı.

Avukat ayrıca, "Aile bireyleri ve özellikle de çocuklar, psikolojik olarak bir travma geçirmişlerdir. 29-30 Temmuz gecesi yaşanan olay anında evin büyük bireyleri bile korkudan altlarına işemişler(dir)." demiş.

Avukatın, aile bireylerinin ve çocukların (aslında çocuklarda aile bireyidir) travma geçirdikleri, hatta altlarına işedikleri iddiası doğru olabilir. Korku ve panik içinde olan insanlar normal dışı davranışlar sergileyebilir. Yine de ben, üç yıldır ramazan davulcusuyla tartışan ona, "burada davul çalamazsın!" diye kafa tutacak kadar cesareti olan kimselerin böylesine denge bozukluğu yaşayacağına ihtimal vermiyorum.

Bir de "Bu insanın korkudan hayvanlaşmasıdır. Dışarıdakiler hayvan değilse, içeridekilerin hayvanlaşması mümkün olmaz" şeklinde bir cümle sarfetmiş. Böylece dışarıdakilerle beraber içeridekileri de hayvana benzetmiş. Şimdi eylemde bulunanlardan ya da müvekkillerinden biri, "Bu avukat bana hayvan dedi" diye dava açsa ne olur?  Acaba kim kaybeder, kim kazanır?

Alevi vatandaş Hasan Erbasan, "Ben burada doğdum, bugüne kadar burada böyle bir olay yaşanmadı. Olay bir yaramaz adam (Hasan Evli) nedeniyle çıktı. Sürgü'nün insanı bize hiç bu güne kadar, "Niye oruç tutmadınız!" dememiştir.

Sünni Celal Avcı ise, "Ben kıraathane işletiyorum. İsteyene çay veriyorum. Burada kimseye oruç tutacaksın diye baskı yapılmıyor" demiş.

Her fırsatta yazıyor ve anlatmaya çalışıyorum. Malatya, Sıvas, Çorum vs. Buralara sünni ve aleviler dün yerleşmedi. Bu, Sürgü'de yaşanan ilk ramazan da değil. Peki neden yıllardır sulh ve sükun içinde sürüp giden hayat, belli dönemlerde kavgaya ve karmaşaya dönüşüyor? Çünkü birileri böyle istiyor. Çünkü birileri cepheleşmeden çıkar sağlıyor. Eğer biz, geleceğini gerilim üzerine oturtanları ve bundan nemalananları göremezsek bu oltaya daha çok geliriz. Yangına körükle gideceğimize daha makul düşünsek ve en azından, Evli Ailesi'nin bu kasabaya geliş sebebini öğrensek daha hayırlı bir iş yapmış oluruz.

Bu birileri dediğim kitle durmaksızın, "2000 yılında terör bitmişti, Ak Parti geldi, onlara yüz verdi, terör azdı" gibi garip ve mesnetsiz iddialar ortaya atıyor. Yahu teröristin istediği zaten taviz değil miydi? Yüz buldukça yumuşaması gerekmez miydi? Kavga edeceğine makul taleplerde bulunmayı, yani  kürtçe tv., kürtçe konuşma, dağdan inene af derken, özerkliğe ve daha ileriye giden yolları açmayı yeğlemez miydi? Nasılsa karşısında saf ve cömert bir iktidar yok muydu? Peki neden azdı ve kudurdu? Neden tüm hızıyla kan dökmeye devam ediyor? Çünkü PKK'nın, kürtler ve onların haklarıyla bir alâkası yoktur! O, iç ve dış şer odaklarının taşeronluğunu yapmaktadır.
 
Sonuç: Olayları gerçekliğiyle değil de ideolojimizle değerlendirirsek asla doğru sonuca ulaşamayız.

Resim: Bana aittir.

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..