Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Ülkem! İki teker üstünde ve çeyrek asır

Ülkem! İki teker üstünde ve çeyrek asır
 

29.Ekim 1982 günlerden Cuma, Türkiye Almanya Avusturya’dan çok uzaklarda bir nikâh töreni. Yakınlar yok, hediyeler yok! Sitemler var!

“Ne işiniz var oralarda? Düğün dernek yapmadınız ki…”
Ya balayı ya DD! İkisini birden bütçe taşıyamazdı!
Teselli ettik kendimizi, yakınları ve büyükleri ”Gümüşlü yıllarda inşallah”

Amma aceleciymiş şu gümüşlü yıllar, pat karşımıza dikiliverdiler! Mübarek, maraton koşucuları! Büyüklerden arda kalanların sayısı çok azaldı, yakınların bir kısmı yine çok uzaklarda!

Bir telaş aldı, baba oğlu “Nerde nasıl ne gibi bir kutlama olsun, sen karar vermelisin” “Anne artık karar versen diyorum, işten izin almam gerekiyor, evrenkent başlamadan, eylül ayı içinde olmalı ne olacaksa! Merak etme ben tüylü çocuklara iyi bakarım, hadi evet mi? Yoksa evet mi?”

Benim bölgemde kuzuların sessizliği! Oğul suskun, sıra babasında! “ Mısır? Dubai?” “Şaka mı yapıyorsun? Mısır bu mevsimde çok sıcak, Dubai’ ye gitmek için evi barkı mı satacağız? İstemem olmaz”

Ne istediğimi bilmesine biliyorum da… Nasıl diyeceğim derken, son kararımı açıklayıverdim bir akşam!

“Elim ayağım tutarken, beş yıldızlılarda vakit öldüremem, eşofmanla akşam yemeğine inilmez. Kahvaltı şu saatte, öğle yemeği, çay molası! Kısmet olursa, bastonlu sezona erteleyelim biz yıldızlıları ne dersiniz?”

“Hımm, hıhı” Nidaları yükselince, bomba gibi gerekçelerimi sıraya dizdim. Ülkemi tanımak istiyorum. Gökçe Bozca adalarını Kazlı dağlarını, Assos Behram kalesini, Salihli ve kaplıcalarını, Kırkağaç kavununu, Akşehir gölünü, Konya Ilgın kaplıcalarını, çocukluğumda bir sene ziyaret edebildiğim Aksaray’da ( O zamanlar Niğde’ye bağlı fakat herkesin ağzında Konya / Aksaray) Zafer ilkokulunu, Kapadokya bölgesini görmek istiyorum!

Kimdir? Hacı Bektaşi Veli ve Balım Sultan! Biraz olsun tanımak, bahçesinde 700 küsur yaşında üç ayrı çeşit dut veren ağacına dokunmak istiyorum! Karşımda erkekler dut yemiş bülbül gibi! Ben soluk almadan açıklamalarıma devam ederken, oğlun gözleri endişeli, babasının çakmak çakmak!”Emin misin o kadar yolu motosikletle? Yorulursun! Omuzların boynun kulağın ağrıyordu hani” “ Ağrılar devam eder, bizde yolumuza ılıcaları neden kattım sanıyorsun programımıza” Oylama sonucu: Zafer benim oldu!

21.Eylül.2007 Cuma öğle saati düşüyoruz yollara, Aliağa, Ayvalık, Altınoluk, Edremit peşimize takılan rüzgârdan kurtulamıyoruz. Motosiklet (250kg.) 3 tıka basa dolu çanta, eşim ve ben toplam 400 kiloyu aşan bir ağırlık, delicesine esen yel bizle basketbol oynuyor! Behramkaleye geldiğimizde, eldivenim elimden uçuveriyor! Duruyoruz, eldivenimin peşinden yamaç aşağı koşuşturma hava çok serin. Kale beni ürpertiyor, orta çağ sendromuna giriyorum. Her nedense korkarım ben bu zaman döneminden. Veba, cadılar şövalyeler sanki etrafımı birden çeviriveriyorlar!

O meşhur meyhaneye uğramıyoruz, karnımız aç! Adamım zaten içki kullanmaz! Assos limanına dik yoldan inerken, yüreğim bedenimde yer değiştiriyor, hızlı hızlı soluduğumu fark eden eşim( Kasklara monte edilen telsiz vasıtasıyla iletişim kurabiliyoruz) “ her şey yolunda mı?” diye soruyor.

Kervansaray otelinde soluğu alıyoruz, karnımızı doyurup sıcak bir duş alıyoruz. Dalgaları kışkırtan fırtına yavrusu” Benden kurtuluş yok dercesine uluyor! Eskilerde han olarak hizmet veren, bu mekânın odaları küçücük, tarih kokuyor.

Fırtına nedeniyle adalara feribot seferlerinin düzensiz olduğunu öğrenince, Gökçeada Bozcaada bir başka bahara erteleniyor. İçimiz sızlıyor olsa da rotamızı değiştirmek zorunda kalıyoruz!

Kazdağları kafasını dinlemek istiyor! Belki de bağrını sarı metal uğruna deşeceğimizi düşünerek fırtınadan yardım alarak, bizi yamaçlarına itiveriyor!

Gördüklerimiz yeterli olmasa da, yönümüzü iç Anadolu’ya çevirmeden, Bergama Gölmarmara üzerinden Salihli’ye geliyoruz iki gece kalarak, kaplıcalarda yorgunluk atıyoruz! Tesisin sorumlu müdürü Savaş Bey ve aslan gibi, yakışıklı oğullarını, yürek hoplatan motosikletlerini tanımak nasip oluyor!

Mavi gözlü Önder’e âşık değerli Savaş Bey’i tanımak için Salihli’ye gelmeğe, kendisiyle yapılacak sohbetlere değer! Ben çok mutlu oldum.

Kula, Afyon, Akşehir’den sonra Ilgın’da(Konya’ya 90 km. uzaklıkta) bir gece konaklıyoruz.

Ramazan ayı nedeniyle, İpek termal otelimiz ıssızca. Ilgın’ın şifalı sularına girmek, bedeni ruhu tazeliyor! Ben böyle bir doğa harikası görmedim. Sıvı kristaller! Tanrının bu ülkeye bir armağanı!

Konya çağdaş bir ilimiz, tramvayına hayran oldum! Her ilimizde olmalı. Koca koca ardından kara dumanlar salan şehir içi otobüsleri trafiği engelliyor.

Aksaray’da Zafer okulum yerinde duruyor, yeniden inşa edilmiş dediler.

Aksaray futbol takımının forma ve atkısını (siyah beyaz) oğlumuza hediye etmek için satın alıyoruz ve bu ilimizde de trafik sıkışık, arabalar ve yayalar aynı yolları tercih ediyorlar bu bizi biraz şaşırtıyor.

Kapadokya bölgesi bir başka âlem anlatmaya kelimeler yetmez, fakat beni ayrıca etkileyen iki noktaya değinmeliyim.

Yol kenarlarında “Dikkat kaplumbağa çıkabilir!” uyarı levhaları çok hoşuma gitti ve oldukça şaşırdım!

Bir diğeri de Göreme’ de günümüze kadar ayakta kalabilen duvar tavan süslemelerinde “yeşil” rengin hiç kullanılmaması…

Rehberine ısrarla “ İsa ve havarilerinin baş ve yüz kısımları neden tahribat görmüş” Sorusuna “Kirli havanın etkisi…” Yanıtını alan Alman öğrenci...

O resimler, bu ülkeye miras kalmış! Bazılarının kelime dağarcığını süsleyen deyimle “ Elin gâvurunun “ Bize bıraktıkları; bazen işe yarıyor! Kapadokya bölgesini tanımayan bir gayri Müslim, yok denebilir!

Gelsinler ziyaret etsinler, yöre halkı kalkınsın!

Ürgüp, geçtiğimiz mart ayında olumsuz bir olay yaşamış, bir gece kulübü sabaha karşı ansızın yuvarlanan devasa bir kayanın altında kalmış, üç kişi yaşamını yitirmiş!

Ürgüp’te gönül rahatlığıyla yemek alınacak yer. Han Çırağan restoran: Servis elemanları, yemekler harika! Sahibi Arif Bey güler yüzlü anlattığı öyküler canlı tarih sayfaları…Elli sene önce diktiği asmanın verdiği üzümler… Çok eskiden Hanım oynatılan ses geçirmeyen mağara şimdi loş ışıklı…Hâlâ yerinde duruyor!

“Ürgüp kısmet olursa yine geleceğiz” Diyerek, Kırşehir Kırıkkale Ankara üzerinden İzmir’e dönüyoruz!

Ülkemi iki teker üstünde seyrettim, kokladım bir kat daha benim oldu!
Çeyrek asır daha çok anlam kazandı ve aldığım en güzel armağan oldu!

29.Ekim Bayramı bizim evde çeyrek asırdan beri çifte Bayram olarak kutlanır!

Ne mutlu bana, bize, sizlere… Nazar değmesin ÜLKEME!

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..