Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '19

 
Kategori
Anılar
 

Kader böyle istiyor.

 Yazacağim konu okurlarım için çok fantastik gelebilir. Önce öykü olarak yazmak istedim. Sonra dedim ki neden gerçek bir olayı öykü olarak anlatayım.

 Aşağıda anlatacaklarımın hepsi gerçektir.

 Eşim Mazlum Göker ile 56 yıllık arkadaşlık ve 52 yıllık evliliğimiz vardı. Onu tanıdığımda ben 17, o da 19 yaşındaydı. Karakter olarak birbirinin zıttı gözükmemize rağmen bu uzun yıllları birbirimizi tamamlayarak kah gürültülü, kah mutlu geçirdik. Bu yıllarda yaptığımız en önemli işler yetiştirdiğimiz iki kızımız oldu. Her nekadar ufak konularda zaman zaman didişsek de kızlarımızın yetişmesi ve eğitimi konusunda hiç ayrı düşünmedik ve bu da iki özgüvenlı evlat sahibi olmamızı sağladı.Bu arada ufak bir ekleme yapayım. Çocuk yetiştiren eşler, çocuğunuzun eğitimi ve yetişmesi konusunda sözbirliği yaparsanız çok daha olumlu evlatlar yetiştiriyorsunuz.

 Son yıllarda Mazlum artık yaşımızın kemale erdiği, görevlerimizin bittiği ve yaşamın son demlerine geldiğimiz konusunda bir düşünceye kapıldı. Ben müsbet bir insanımdır ve yaşamda hep amaçlar koyarım önüme. Eşimin bu pesimist yaklaşımı bana çok ters geliyordu ve zaman zaman , hatta çoğu zaman bu konuda söyleşiler yapıyordum onunla. 

 Ben insanların hangi yaşta olursa olsun her zaman bir amacı olabileceğine , yapacak bir şeyler bulabileceğine, yaşamı daha eğlenceli bir hale getirebileceğine inanıyordum. Zaten böyle olmasam 72 yasında bir yıl içinde iki kitabım basılmazdı.

 Neyse konumuza dönelim.Mazlum son bir yıldır  hiçbir sağlık sorunu gözükmemesine rağmen , ölümden sık sık bahseder olmuştu.

 2019 yılı Nisan ayında büyük kızımın desteği ile izmirde katarakt ameliyatı olmaya karar verdi.Gözlerinin artık iyi görmediğini ve otomobil rahat kullanamadığını söylüyordu. Ben de katarat ameliyatı olur , etrafı daha net görürse içinde bulunduğu karamsar havadan kurtulur diye düşündüm.

 Neyse sağ gözü ameliyat oldu, iyileşti ve biz yaşadığımız Bodruma dönüp kaldığımız yerden yaşamımıza devam etmeye başladık. Bodrumda yaşamımız kafeler, arkadaşlar falan oldukça eğlenceli geçiyordu aslında.Ama Mazlum hep karamsardı.

 İzmir'deki göz doktorumuz bir ay sonra ikinci gözün de katarakt ameliyatı olması gerektiğini söyledi. Anlaşılan Mayıs ayında tekrar İzmir'e gelecektik. Mazlum bana ikinci ameliyata sen gelme  ben otobüsle gider gelirim dedi ve Metro Turizimden pazar gününe bilet aldı.O aralar ben çok yün örüyordum. Amerika'daki torunuma hırkalar, kazaklar, İzmir'deki torunuma bere, şal derken kolum tendisit oldu ve atel takıldı. Bu durumda beni bırakmayan eşim gidişini bir hafta sonraya erteledi ve bir bir sonraki pazar gününe aynı otobüse biletini değiştirdi.

 Tabii benim kolum iyileşmedi. İzmirdeki kızım neden beraber gelmiyorsunuz deyince biz de arabamızı kullanan bir dostumuzun yardımı ile bir kaç gün önceden İzmir'e geldik. Bu arada pazar günkü otobüs biletimizi iptal etmedik.

 O pazar günü Bodrum'dan kalıp İzmir'e gelecek olan Metro Turızme ait 10.00 otobüsü Milas yolunda dört takla attı ve 40 kişi yaralandı, 4 kişi vefat etti.Kazadan hemen sonra otobüs Şirketinden arayan bir yetkili 13 nolu koltukta oturan Mazlum Göker'in hangi hastanede olduğunu soruyordu bize. 

 Mazlum Göker o otobüse binmemiş ve kimbilir kim 13 numaralı koltukta oturmuş yaralanmış, belki de ölmüştü.

O gün ben Mazlum'a ' Bak sayemde yaşıyorsun, ben tendisit olmasam sen o otobüste belki yaralanacak belki de ölecektin, yaşamını gene bana borçlusun.' diye takıldım.

 O gün kazadan kurtulup Azraile nanik yapan Mazlum 7 ay sonra aynı nanığı yapamadı ve bizi bırakıp gitti. 

 Gelelim bu olayın muhasebesine. Eğer Mazlum mayıs ayında yaralansa veya ölseydı , aynı tarihlerde daha sonra birini kaybedeceği ikiz bebeklere  hamile olan küçük kızım Burcu kötü bir depresyon geçirecek ve belki bugün 2 aylık olan Henry Cardoso'yu da kaybedecekti. Düşünmek bile istemiyorum.

 Aynı tarihlerde büyük bir sınava hazırlanan Büyük torunum Ural Tütüncü belki sınava giremeyecekti.

 Herseyden önce Mazlum dördüncü torununun doğumunu, en büyük torununun da sınav kazandığını göremeyecekti.

 Demek ki yaşamda  bir denge var. Biz ne dersek diyelim o çark işliyor ve biz ona uyuyoruz.

 Gönül isterdi ki eşim daha uzun yıllar yaşasın, beraber el ele sahilde gezelim, torunlarımızın daha büyük başarılarını görelim. tek kız torunumuz İdil'in gelinlikli haline mutlu olalım.

 Ama kader bu kadarına izin vermiş. 7 Ay daha eşimi bize bağışladı  torununun doğumunu ve diğer torununun başarısını görsün diye. 

 Çok şükür........

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..