Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '09

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Kadıköy'de ürküten yangını kim çıkardı

Kadıköy'de ürküten yangını kim çıkardı
 

foto: ezgi umut


Bu ne sevgi ah bu ne ıstırap diye başlayan güzel bir şarkı vardır. İşte benim İstanbul 'a aşkımı en iyi anlatan şarkıymış. Sözcüklerinin alakası yok ama öyle buyurdu sağ yanımdaki peri. Malumunuz melekler sevgili Sabiha Hanım'ın . Perilere de razıyım emin olun,-üstelik sağ yanımdaki epeycene romantiktir, hani melankoli derecesine vardıracak kadar- ama periler pek bi kıskanç oluyorlar bazen.

Neden mi? Birazdan anlaşılacak sanırım.

İstanbul'u seviyorum ayrı kalsam bi kaç gün için bile olsa gözümde tütüyor. İşte bi yolculuk sonrası biraz deniz havası alalım dostlarla, arkadaşlarla üç, beş sohbet yapalım diye indik Kadıköy'e. Bir baktım ki tam kaymakamlığın karşısında, çınar ağaçlarının hemen de yanında tuhaf bir yangın çıkmış. Aslında biraz önce yayımladığım BİR BAŞKA PUSLU GECE bloğum da taslak halinde kafamda yazılıyor. Hava şöyle kirli, böyle kirli derken, birden dumanlar yayılmaya başlamasın mı meydanın tam ortasından. Hayal görüyorum sandım. - Bakın şimdi de havai fişlek atıyorlar ben bu yazıyı yazarken ve saat 23.12 ama kimin umuru. Uyuyan mı var, hasta mı var, çocuk mu var, zihinsel engelli mi var da korkuyor , sonra aman da güzelim kuşlar nasıl ürküyor da gece yarısı tüneklerinden kaçışıyor sağa sola, korkuyor yazıktır vicdansızlıktır ya da çok imanlı birisiyse de kafasında günahtır gibi ince düşünceler bu toplumda filizlenemez. Bu havai fişek olayına da artık kızmaya başlıyorum. Hepimizin yaptığı aa gelin gelin aha ne güzel patlıyor fişekler ah makinemi bulsam da çeksem filan olmuyor mu çoklukla. İstisnalar kaideyi pek de bozmaz ama istinaları çoğaltmak gerekiyor ki kaideler, kırılıp bozulsun.

Zaten bir arkadaşımız yazmıştı güzel bir blogdu. Adile Sultan Kasrı ve Öğretmen Evi'nin bulunduğu ve bölgenin ciğeri konumundaki parkın nasıl yağma Hasan'ın böreği olarak yağmalanmaya çalışıldığını ki zaten o koru aynı zamanda ciğer ve göğüs hastalıkları hastanesinin bahçesidir kardeşler. Yani hem hastanenin hem de bizim ciğerimizi kesiyorlar. Muhteşem bir de öykü okumuştum geçenlerde bu havai fişeklerin ne menem şeyler olduğuna dair, yazarını da not ettiydim bir yere. Bulursam ekleyeceğim. Yani sevineceksen sevin kardeşim de niye tüm dünyayı gürültü yaparak rahatsız ediyorsun. Ayrıca o fişekler de havamızı kirletiyor. Bunu da hatırlatayım. Şükür ki kesildiler.

Şimdi ne diyorduk, Kadıköy'de tam da Beşiktaş'tan gelen vapurların yanaştığı iskelenin 10 metre ilerisinde akşam üzeri müthiş bi yangın çıktı. Önce sinsi sinsi gri pusu andıran dumanlar çıkıyor koca kağıt konteynerinden. Ben makineyi kaptım.

"Fotoğraf çekecek, fotoğraf çekecek ezgi hanım" diye kıkırdıyor solumdaki peri.

"Sonra da haber yazacak ve haberi Milliyet İnternet Ana Sayfa'da sergilenmeye layık bulunacak hani bir bloğçunun kendisine kalp para veren taksi şoförü haberine benzer şekilde bilmem kaç bin reytinglere ulaşacak dakkasında yani, pışşt"

Alay ediyor benle çulsuz peri. Neyse sağımdaki peri de ona dirsek mi attı yoksa çimdik mi artık bilemeyeceğim kesti sesini densiz yaratık.

Ben gidene kadar da yangın söndü. Döndüm masaya. İstanbul'dayım ya artık arkadaşlara hava atıyorum. Uşak Çivril' e bayıldımlar, Işıklı şelalelerini gördükler, hatta dağda ceylan avlayanların izini bile sürdükler, Bekilli'nin havasında insan yaşı iki misli uzarlar falan. Evliya Çelebi okumalarına hazırlık yapıyorum. Mitolojiden sonra ona geçeceğim de.

Solumdaki peri haydi çekeceksen çek diye bağırdı kulağıma. AAA bi de baktım, demin sönen yerde resmen yangn çıkmış. Kapkara dumanlar ve korkunç kırmızı alevler çizgi filmin kötü karakteri Marmalot çıkacak sanki içinden. O sırada bir cankurtaran ambülansı siren çala çala geldi yangının yanında park etti yani yakınında. Allah allah dedim Herhalde itfaiyeye diye ambülansa telefon ettiler.

Yani şehrin göbeğinde, herkesin gözü önünde, alev alev yangın dakikalarca sürdü. İtfaiye de koşarak benim 5 dakikada gideceğim uzaklıkta. Aman da ne güzel haber olacak itfaiye yerine ambülans geldi filanlar, sonra küçük yangın söndürücü ile İDO görevlileri miydi belediyeciler mi, polisler mi artık söndürmeye uğraşanlar.

Kare kare çektim ama tembellikten biraz geç veriyorum yayına. 15 dakikada anca söndü. Bir yandan da o güzelim ağaçlar tutuşacak diye tedirgin oluyorum. Ambülansa şaşkın şakın bakarken, Beşiktaş'tan mı Adalar'dan mı artık bilmiyorum bi vapur yanaştı. O sırada sedyeli sağlık görevlileri vapura doğru koşuyorlardı. Sonra bir genç kız vardı sedyede.

Arkadaşım dedi ki "Birisi denizdeyken vapurda kalp krizi geçirse ölür yahu."

Benim cırcır böceği de üstelemsin mi? "Sanki karada kalp krizi geçirse ölmeyecek de." diyor ama arkadaşım allahtan ağır işitir de duymadı.Ama yiğidi öldür hakkını ver demek geldi solumdaki periye. yani şimdi doğru söylemiyor mu?

İşte kent yaşamının tuhaf kargaşasını yazdım. Hele de İstanbul böyle, temiz havayı kirletmek için herkes elinden geleni ardına koymuyor kardeşler. Sahildeki deniz ve yosun kokusunu sırf çarşı içindeki kokoreççileri taklit eden balık büfeleri yüzünden unutmuşken, anlaşılan o ki arasıra kağıt konteynerlerinde çıkacak olası yangın kokularına da alışacağız.

Evet, benim hatırıma mobese geliyor. Acaba mobeseden o kağıt yığınına kibrit ya da yanıcı şeyi atan kişiyi bulamazlar mı diye. Kırk yılın başı iyi bi işte kullanılmış olurlar böylece kameralar. Ama belki de kötü bir niyetin eseri değildi yangın, kimbilir? Belki de gelen kağıtların arasındaydı yanıcı madde. Belki şehri çöpten kurtarmak isteyen fedakar bir çöpçünün marifetiydi bu yangın. Bu çöpçülerin mutlaka bağlı oldukları neresi ise bu konuda aydınlatılmaları gerekir. Çünkü BİR BAŞKA PUSLU GECE adlı bloğumda da yazdım bu konuda ne kadar dertli olduğumu.... Belki biri son sigarasını sigara kutusununda basarak söndürdü ve kutuyu attı kağıt konteynırına sözüm ona katkı olsun diye yani iyilikten.

Belki de en doğrusu kağıt konteynırlarının sokaklardan kaldırılması. Herkes evinde, dükkanında torbalarda biriktirse kağıdını ve kağıt toplayıcılar evleri, dükkanları dolaşsa daha mı iyi olur?

ezgi umut 2009 8 22

"Bir Başka Puslu Gece" adlı bloğumun linkini de vereyim.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=198706

Diğer puslu bloğumu; "Bir Puslu Gece" bloğumu okumak isteyenler için link:

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=82878


Önemli not: Fotoğraf seçerken dikkatimi çekti. Birinin ağaçlarla derdi olmalı. Dikkat edin konteynerin arkasındaki ağacın karşılaştığı tahlikeyi ve diğer ağacın budanma şakline bakılacak olursa, ölümcül bir budama ile kentten koparılmaya çalışıldığı görülür. Oradaki ağaçları kim istemez? Hepsi yani öylesi bir yangın ve o öldüren budama hepsi de cehaletten mi kaynaklanıyor acaba?


<ımg border="0" alt="" src="http://i.milliyet.com.tr/Banner/bbog_40tl.gif" width="300" height="60">


 
Toplam blog
: 566
: 1338
Kayıt tarihi
: 11.07.06
 
 

Edebiyatla ilgileniyorum. Ayrıca amatörce belgesel film çalışmaları yapıyorum ve kültürel etkinlikle..