Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '09

 
Kategori
Küresel Isınma
 

Kara Elmas'ın Marifetleri...

Kara Elmas'ın Marifetleri...
 

Son zamanlarda çok moda olan, özellikle de Büyükşehir Belediyelerinin hatta bazı vali ve kaymakamların dağıtmaktan haz aldığı bir yakıttan; kömür ya da diğer adıyla “Kara Elmas”tan söz etmek istiyorum .

Yeterli miktarda yanıcı organik bileşikler ihtiva eden doğal hallerde veya bazı değişikliklerden sonra yakacak olarak kullanılabilen kayaçlara “mineral yakıtlar” adı verilmektedir. Bütün yanabilen mineraller yakıtlar sınıfına dahil edilmezler. Oksijen içeren bir ortamda yanabilmesine rağmen yakıt olarak kullanılamayan kükürt gibi minerallerde vardır. Mineral yakıtların ortak özellikleri organik kökenli olmaları ve belirli oranlarda karbon, hidrojen ,oksijen ve azot ihtiva etmeleridir. Bu elementlerden en önemlisi karbon’dur.

“Fosil yakıtlar” da denilen mineral yakıtları; kömür, bitümlü şeyller (bitümlü şistler) ve petroller (doğal gaz dahil olmak üzere) üç büyük grupta toplamak mümkündür. Bilimsel açısından hiç birine “mineral” denilemez. Zira gerçek mineraller “doğal olarak oluşan ve belirli bir kimyasal bileşime sahip bulunan homojen, kristalin inorganik maddelerdir” Yakıtlar pek çok yönden bu tanıma uymazlar. Örn; herhangi bir irice kömür parçasında kendisini meydana getiren elementler kimyasal bir formülle ifade edilebilseler dahi bu parça homojen değildir.

Geleneksel Sınıflamaya Göre;

Kömürler; Havanın oksijeni ile doğrudan doğruya yanabilirler. Bunlar %55-95 arasında serbest veya bileşim halinde karbon içeren , katı, organik kökenli kayaçlar olup yandıklarında değişik miktarda ve bileşimde kül bırakırlar. Genel olarak bitki kökenlidirler. Renkleri kahverengiden siyaha kadar değişir. Gelişme derecelerine göre gözle veya mikroskopla ayırt edilebilen iyi veya kötü muhafaza edilmiş bitkisel artıklar içerirler. Kendi aralarında turba, linyit, taş kömürü, antrasit gibi sınıflara ayrılmaktadır. Bitümlü Şeyller; Kömüre nazaran karbon miktarı az fakat içerdikleri inorganik mineral maddeleri çok daha fazla olan bitümlü şeyler genellikle killi ama kayaca emprenye olmuş organik maddelerden ibarettir. Genellikle kahverengidirler. Petroller; Gaz, sıvı ya da katı halde bulunabilen hidrokarbürler olup genellikle bir hazne kayaç içersinde birikmiş halde bulunurlar. Sıvı hidrokarbürler ekonomik yönden en önemlileridir. Bazen ayrı bir yakıt türüymüş gibi gözükseler de sözü edilen asfaltitler gerçekte sıvı ya da katı halde bulunan bir petroldür. Ancak önemli bir ekonomik potansiyele sahip olduklarından, işletilmeleri ve arıtılmaları ayrı bir teknolojiyi gerektirdiğinden asfaltitler ayrı bir türmüş gibi düşünülebilir.

Malum yukarıda da belirttiğim gibi özellikle kömür belediyelerin göz bebeği haline geldi. Kömür’ün bu kadar revaçta olduğu günlerde sık sık hava kirliliğinin artmasıyla ilgili fotoğraflar da yazılı basında yer almakta... Her ne kadar Belediye Başkanları hava kirliliği olmadığını iddia etseler de. Türkiye genelde fosil yakıtlar açısından özellikle de kömür açısından zengin bir ülke olmasına rağmen kömür rezervlerinin büyük çoğunluğu linyittir. Linyit kömürü genç damardır. Çabuk yanmasına rağmen kullanıldıkları yerlerin uzun süreli sıcak kalmasını sağlayamaz.. Bunun en büyük nedenlerinden biri de genç damarlar olmalarından dolayı içerdikleri nem oranının daha fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Kömürle ilgili verilecek pek çok bilgi bulunmakta. Ancak göz ardı ettiğimiz başka bir noktaya daha değinmek istemekteyim.

Küresel Isınma, hava kirliliği, kuraklık, buzulların erimesi şu günlerde dolaylı ya da dolaysız sürekli karşımıza çıkmakta. Ama küresel ısınmadan bahsederken sorumlu olarak başka şeyleri göstermeye çalışmaktayız. Oysaki küresel ısınmanın en büyük sebeplerinden biri de biz yani insanoğlunun ta kendisi.

Küresel ısınma dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük tehdit. İklim felaketlerine bağlı olarak şimdiden her yıl binlerce insan hayatını kaybediyor, su sıkıntısı pek çok ülkenin öncelikli meselesi haline geldi ve besin fiyatları öncelikle yoksulları etkileyecek biçimde artış gösteriyor. Birleşmiş Milletler raporlarına göre böyle devam ederse milyarlarca insan iklim felaketlerinden ciddi biçimde etkilenebilir.

Küresel ısınmaya biz neden olmaktayız. Durum böyle olunca da bu sorunun çözümü de yine bize düşmekte. Kömür 1/3’lük bir oranla dünyadaki karbondioksitin en büyük sorumlusu ve en kirli fosil yakıt.

Türkiye, hızla artan karbondioksit salımlarıyla, tüm OECD ve geçiş ekonomisi ülkeleri arasında birinci sırada yer almakta. Enerji politikaları yürütülürken iklim değişikliği göz ardı edilmekte.

Ve şimdi iklimimiz açısından daha da büyük bir tehditle karşı karşıyayız. Çeşitli enerji şirketleri yeni kömürlü termik santraller yapmak üzere kolları sıvadı. Maalesef, bugün Türkiye’de yapım ya da planlama aşamasında 47 yeni kömürlü termik santral bulunmakta. Sonuç olarak hem iklimimiz değişebilir hem de havamız, suyumuz, toprağımız geri dönüşsüz biçimde kirlenebilir. Kömüre bağımlı ülkeler yüzünden gezegenimizin iklimi hızla değişmekte.

Türkiye de bir çoğu ithal kömürle çalışacak 40 kömürlü termik santral nedeniyle bu bağımlı ülkelerden biri olmaya aday. Ancak kömüre bağımlı olan ülkeleri bekleyen bazı acı gerçekler var. Toprağın ve suyun zehirlenmesi, olası asit yağmurları ve erozyon bunlardan sadece bir kaçı...

Kömür iklim değişikliğine neden olan en tehlikeli yakıttır. İçerdiği yüksek miktardaki karbon nedeniyle termik santrallerde kömür kullanmak en çok karbondioksit kirliliğine yol açan enerji üretim şeklidir. Tüm dünyada kömür santrallerinden sadece bir yılda 7 milyar ton karbondioksit salımı gerçekleşmekte olup,

1- Bu miktar dünyadaki yıllık karbondioksit salımlarının %41’ini oluşturur. Ayrıca kömür madenciliği de, karbondioksitten 20 kat güçlü olan metan gazının açığa çıkmasına neden olur. Kömür santralleri cıva kirliliğine sebep olur. Cıva insan vücuduna ciddi zararlar veren ve nesilden nesile geçebilen bir nörotoksindir. Ciıva bölgedeki su kaynaklarının kalitesinin düşmesine neden olur. Toprağı zehirler ve besin zincirine karışarak sayısız ölümcül hastalığa sebep olur. 2- Kömür santralleri yılda 1450 metrik ton yani %50’lik bir payla civa kirliliğinin en büyük sebebidir. Aynı zamanda Kömür, asit yağmurlarına sebep olur. Asit yağmurlarında ortaya çıkan duman tüm ekosistemi yok edebilir. Orta Avrupa’da kömür santrallerinin etrafında çok geniş alanları kapsayan orman kayıpları kaydedilmiştir. Birçok kömür santrali bulunan Çin’de 487 şehrin %54.5’ünde asit yağmuru gözlendi. Asit yağmurları ayrıca insanlarda astım ve akciğer kanseri başta olmak üzere sayısız hastalığa sebep olmakta. 3 -Kömür santralleri asit yağmuruna sebep olan kükürt dioksit ve azot oksit’in açığa çıkmasına neden olur. Ayrıca, kömür, küçük partiküller ve radyasyon yoluyla gerçekleşen hastalıklarında kaynağıdır. Kömür yakmak zararlı partiküllerin ve radyasyonun açığa çıkmasına neden olur. Bu parçacıklar ise akciğer fonksiyonlarında azalma, astım, kardiyo vasküler rahatsızlıklar ve bebek ölümlerine sebep olur 4-Yatağan’ın 50 köyünün 34’ünde radyasyon miktarının insan sağlığının kabul edebileceği sınırın çok üzerinde, küllerin atıldığı bölgelerde ise 19 kat daha fazla olduğu belirtilmiştir (Keskin ve Mert, 2002). Solunum sistemi hastalıkları Yatağan’da Muğla merkezine oranla iki kattan daha sık görülmektedir (TTB, 2000). Kömürün yanması sonucu açığa çıkan atık zehirlidir. Kömür yakıldığında ortaya çıkan artıklar ağır metaller ve zehirli maddeler içerir. Örneğin, insan sağlığına veya çevreye zarar verebilecek miktarlarda arsenik, kadmiyum, krom ve kurşun bulunabilir. Bu kirleticiler içme su kaynaklarına, yüzey su gövdelerine, bitkilere veya hayvanlara ulaştığında riskler meydana gelir. 5 -Kısırlık, kanser, prostat ve solunum sorunları, kardiyo vasküler ve nörolojik hasarlar, hipertansiyon, işitme bozukluğu bu maddelerin sebep olduğu hastalıklardan sadece bir kaçı. Kömür tatlı su kaynaklarını azaltır. Kömür santrallerinden yayılan zehirli maddeler bölgedeki tatlı suyu kirletir. Kömür madenciliği ise asit maden kanalizasyonu (AMD) yoluyla su kirliliğini tetikleyen nedenlerinden biridir. (AMD; minerallerin oksijen ve suya maruz kalması sonucunda oluşan ve ağır metal içeren atık su’dur). Bu zehirli su sızdığında sadece yeraltı sularını değil toprağı da zehirler. 6- Kömür santrallerinin kuraklığa sebep olmasının yanı sıra kömür madenciliği de her gün tahmini 70 milyonla, 260 milyon galon su gerektirmektedir. Kömür madenleri yaralanmalara ve ölümlere yol açar. Kömür madenciliği yerel halk ve madenciler üzerinde de olumsuz etkilere sahiptir. Kömür madenciliğinin yol açtığı ölümler tahmin edilenden kat kat fazladır. Örn; Çin’de 2006 yılında 3.000’e yakın kömür madeni kazası gerçekleşmiştir. 7- Bu kazalar 4.700 insanın ölümüne yol açtı. Ülkemizde ise sadece Zonguldak’ta 1955-2006 yılları arasında 2.670 işçi öldü, 319.792 işçi ise yaralandı Kömür madenciliği erozyona neden olur. Madencilik alanının yüzeyindeki bitki örtüsü yok edilir. Bu durum toprak erozyonunu tetikler. Açık kömür madenciliğinde yeraltındaki kömürün zayıf bağlantı yerlerine ulaşabilmek için dağların tepeleri patlatılır. Yeraltı madenciliği de çökebilecek yeraltı boşluklarına sebep olur. 8- Bu nedenle bölgede tarım potansiyelinde azalmaya sebep olur, akıntı rezervlerinde depolama kapasitesinde kayıplara yol açar, azalan nehir, kanal kapasiteleri yüzünden sel baskınlarını artar bu da beraberinde erozyonu tetikler. Kömür elektrik üretiminde verimsizdir ve çok fazla toplumsal maliyeti vardır. Diğer fosil yakıtlarla karşılaştırıldığında kömürün daha ucuz olduğu düşünülür. Oysa kömürün gizli maliyeti üçüncü kişilere yüklenen toplumsal maliyetlerden kaynaklanır. Aslında, kömürün gerçek maliyeti yerel topluluklar üzerine yüklediği sağlık problemleri, tarıma verdiği zararlar, su kaynaklarının azalması gibi sorunları içermektedir. 9- Türkiye’deki kömür rezervleri çoğunlukla linyit olarak sınıflandırılmaktadır; linyit en düşük karbon içeriğine ve en yüksek nem oranına sahip kömür türüdür. Kirletme oranı çok yüksektir ve enerji değeri çok düşüktür. Bu kömür santrallerini daha az verimli , elektriği ise daha pahalı konuma getirir ve toplumsal maliyetleri arttırır. Kömür fiyatları petrol fiyatlarına bağlı olarak sürekli artmaktadır. Yani, kömür ithal etmek çok anlamsızdır. Kömür ticaretinde önemli bir faktör de %70 oranla taşımacılıktır. Petrol fiyatlarının artışı, taşımacılıkta kullanılan yakıt olması dolayısıyla kömür fiyatlarını da arttırmaktadır. 10:-Küresel piyasalarda, 2000-2006 yılları arasında kömür fiyatları ikiye katlanmıştır. Mayıs 2007 ile Mayıs 2008 arasında Avrupa’daki peşin fiyat metrik ton başına 70 ABD Dolarından 150 Dolara yükselmiştir.

Tüm bunlar arka arkaya sıralandığında küresel ısınma ve benzeri olumsuzluklarda nasıl büyük bir payımız olduğu çok daha net olarak görülmekte.

Eğer, gerçek anlamda dumansız hava sahası istiyorsak. Bir an önce gerek ülkemiz gerekse dünyamızın iyiliği için alternatif enerji kaynaklarını kullanmaya başlamalıyız.

Yoksa, başladığı günden itibaren slogan olarak kullanılan Dumansız Hava Sahası sözü göz boyamaktan ve adam kandırmaktan öteye gidemez.

Ya da başka bir ifadeyle sadece sigara bırakmakla Dumansız Hava Sahası elde edilemez.






*Yakıtlar Jeolojisi – Prof. Dr. Mümin Köksoy

* İklim Değişikliği ve Enerji- Greenpeace

var gaJsHost = (("https:" == document.location.protocol) ? "https://ssl." : "http://www."); document.write(unescape("%3Cscript src='" + gaJsHost + "google-analytics.com/ga.js' type='text/javascript'%3E%3C/script%3E")); try { var pageTracker = _gat._getTracker("UA-7006964-1"); pageTracker._trackPageview(); } catch(err) {}

 
Toplam blog
: 226
: 1337
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

1960 İstanbul doğumluyum. Kitap okumayı, yazı yazmayı, resim yapmayı ve yabancı dil'den Türkçe'ye..