Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '12

 
Kategori
Tarih
 

Karakol örgütü

Karakol örgütü
 

Örgüt Üyelerinden bazıları


Karakol Örgütü, amaçları uğruna, üyelerinin, kuran, silah ve bayrak üzerine yemin ettiği gizli bir örgüttü. Karakol Örgütü, ölüm dahil tüm koşullara boyun eğecek, örgütün ilkelerine bağlı, mücadele edecek üyelerden oluşmaktaydı. Vatanın kurtarılması yolunda verilecek gizli ve silahlı mücadelenin öncüleri istihbarat çalışmalarına silahlı eylemleri de eklemişlerdi.

Ülkenin işgale uğraması sadece bu örgütte değil, başka kurumlarda da büyük üzüntüye yol açmış, yarattığı toplumsal acı “Siyah” renk ile simgelenmişti. Mustafa Kemal, henüz Samsun’a gitmemişti. Anadolu ihtilalinin kıvılcımları ise yavaş yavaş düşünceden eyleme dönmek için yayılmayı bekliyordu. Fethi Bey vasıtasıyla yurdun kurtarılması yolunda mücadeleye hazırlanması ve İstanbul'dan Anadolu'ya silah ve adam kaçırmak için faaliyete geçen bu gizli örgüt, etkinlikleri ile en iyi sonucu vermiş, milli mücadelenin ilk basamağı olmuştur.

İlk Merkez Heyetini oluşturan, Kurmay Albay Kara Vasıf Bey, Kurmay Yarbay Edip Servet Bey, Kafkas Kumandanı Kemalettin Sami Paşa, Levazım Dairesi Sirkeci Askeri Sevkiyat Müdürü Binbaşı Ali Rıza Bey, Dava vekili Refik İsmail Bey ve Samsun Tayyare Cemiyeti Müfettişi Yüzbaşı Baha Sait Bey 1918 Kasımında bir araya gelmişti. Toplantı Refik İsmail Bey’in Sultanhamam’daki yazıhanesinde yapıldı ve teşkilatın idari yapısı ortaya kondu

Örgütün idare merkezi, Bab-ı Ali Caddesi’ndeki Resne Fotoğrafhanesi’nde Baha Sait Bey’in bürosu idi, Baha Sait Bey’in fikriyle “Karakol” teşkilat ismi olarak benimsendi. Tüzük ve programı Kara Vasıf Bey tarafından kaleme alınan teşkilatın Anadolu ile bağlantısını Kocaeli’nde kurulan “Menzil teşkilatı” sağlayacaktı. Örgütün Reisi Kara Vasıf Beydi. Ufak tefek, esmer, sağır, bir çocuk kadar saf gözleri ve konuşması vardı, “Milletimizi kurtarabilecek olan şey, kolaylıkla elde edilebilecek bir başarı değildir, ancak manevi kudretimiz, hürriyet aşkımız, hak ve adalete inancımız bizi kurtarabilir.” Derdi. Kara Vasıf Örgütün ruhu, Kemalettin Sami ise, eli, kolu ve yönetim cihazının başı idi.

Örgüt, İttihatçılık’tan yola çıkarak Talat Paşa’ya dayanmaktaydı. Örgütün kuruluşundan bilgi sahibi olan sadece Mustafa Kemal değildi. Balıkesir’deki Kolordu Kumandanı Yusuf İzzet Bey, Bursa’daki Fırka Kumandanı Bekir Sami Bey, İzmit’teki Fırka Kumandanı Rüştü Bey, Samsun ve Sivas Kolordu Kumandanları Refet ve Selahattin Paşalar da bu bilgiye sahiptiler.

Üyeler, Siyah bir Türk bayrağına sarılan Kuran-ı Kerim’e el basarak yemin etmişlerdi. Söyledikleri şunlardı: 1-Beşerin (İnsan) saadetini temin, milli istiklal ve hakları istihsal (elde etme) ve vatanın tamamını müdafaaya çalışan bir cemiyet vardır. İsmi “Karakol”dur. 2-Karakol’un maksadı, vicdani inanç ve vatanın haklarına ve menfaatlerine muhalif, her nevi istibdatı (baskı) kırmak esası dairesinde çalışan, bütün hükümetler ve cemaatler ile birlikte çalışmaktır. 3-Karakol, kuvvetini insaniyet aleminin en necibi (soylu) bulunan Sulhsever heyetlerin ve grupların milletlerarası müzaharetinden (destek) ve Türk-Müslüman aleminin yüreğinden ve maksadını kabul eden her fert ve cemiyetin yardımını alır. 4-Zaruret duyuldukça ihtilal silahına sarılacak ve kırılmaz bir azimle yumruğunu sallayacak, hür ölecek ve zelil (aşağılık) yaşamayacaklardı.

Kuruluş nizamnamesinde “milletin geleceği ve vatanın her açıdan bütünlüğünün koruması” vardı: “Karakol Cemiyeti, milletin vahdet (birlik), hürriyet ve hakimiyet-i mutlakasını ve vatanın, siyasi ve coğrafi ve iktisadi tamamını temin ve muhafazaya çalışır. İş bu mukaddesat-ı tabiiye-i milliye ve mülkiyeyi muhil (dokunan) her nevi ukud (koşullar), kuyut (kayıt) ve şurutu suret-i kat'iyede red ve yekun ad ve ilan eder.”

Teşkilat gizlilik esaslarına göre kurulmuş ve faaliyetlerini bu gizliliğin gerektirdiği biçimde sürdürmüştü. Üyeler hücrelerden mürekkep (oluşmuş), “kod”larla tanınmaktaydı. Ayrıca bazı şahısların kod isimleri bile vardı. Örneğin, Mustafa Kemal (Nuh), Şevket Galatalı (İsa), Kara Vasıf (Cengiz) ve Ali Fuat Cebesoy (Musa) olarak anılırdı.

Teşkilatın amacı dışına çıkanları yargılamak üzere yönetimden seçilecek üç üye görevlendirilecek ve kararlar başkanın onayından sonra gerçekleştirilecekti. Teşkilat, üyeler hakkında ölüm cezası bile verebilirdi. Teşkilatın temsil yetkisi başkana aitti ve önemli konular genel kurulun tartışma ve ekseriyet kararına bırakılmıştı.

Ülkemizin bugün ki durumuna baktığımızda ise Varlığımızın, Ulusal Kurtuluş Mücadelemizde kurulup, faaliyet gösteren ne ulvi Örgütlere borçlu olduğumuzu hüzünle, gururla yad ediyor insan.

Nizamettin BİBER

Uzman İnşaat Mühendisi

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..