Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '08

 
Kategori
Deneme
 

Kavuniçi

Kavuniçi
 

Kavuniçi, Bitmeyen Enerji


Günlük iş koşuşturmasından sonra en büyük keyfi bürosundan batan güneşi seyretmekti. Günler kısalmış, saat dokuzlarda kararan hava artık yedilerde kararmaya başlamıştı. Güneş kocaman binaların arasından aslında çoktan batmış, bulutlara rengini vermişti. Havadaki bulutlar güneşin son ışıklarını kavuniçi renkleriyle yansıtıyordu.

Dolaptan bir bardak meyve suyu aldı ve elindeki kitabı okumaya başladı. Ara sıra başını kaldırarak bulutlardaki renk cümbüşünü izliyordu. Aslında kitap okurken aklı bugün yapamadığı satışa takılmıştı. “Keşke adamla gidip direk olarak konuşsaydım” diye düşünüyordu. Telefonla satışı bağladığını düşündüğü için oldukça rahattı. Gitmeye bile gerek kalmadığını düşünürken müşterinin akrabası satışı almıştı. Bari bir telefon edebilirlerdi, ancak kendisi aradığında sekretere bıraktıkları nottan durumu öğreniyordu ki kaçırdığı satıştan ziyade en çok ağırına giden de buydu.

Gittiği bir müşterisinde 133 lirası kalmıştı. Karşı tarafı pek fazla bilmediği halde gidip aradığı yeri taşınmış olmalarına rağmen bulmuştu. Müşterisinin de durumu pek parlak değildi. İşyerini değiştirmiş olmasından pek de mutlu gözükmüyordu. Önceki makbuzları verip parayı istediğinde “önümüzdeki hafta” yanıtını almak hiç de hoşuna gitmemişti. İnsanların bu kadar parayı verememeleri değil, dürüst olmamaları canını sıkıyordu. Bu kadar az bir para için müşterisi “önümüzdeki hafta ben getiririm” demek yerine “gelin, alın” diyordu. Dört aydır duran para için birkaç kez aramış, sonrasında kalkıp gittiğinde böyle bir cevapla karşılaşmıştı. Bu insanlarla çalışmak insana hiç de zevk vermiyordu.

İnsanlara güvenmek istiyordu ama piyasa her zaman için güven, saygı ve dürüstlük duygularıyla çalışmıyordu. Karşısındaki insana saygısından da bir şeyler söyleyemiyordu ama sonra “neden bunları söylemedim” diye kendi kendine söyleniyordu. Bir dahaki sefere diyerek kendi kendine söz veriyordu ama bir dahaki seferlerde de bu pişkin insanlara karşı yine bir şey söyleyemiyordu.

Birazdan bu ışıklar yerini otobandaki yol lambalarına bırakacaktı. Okuduğu kitabın yedinci bölümünü bitirdiğinde akşam çoktan kararmıştı. Belki dışarıda buluşup bir şeyler yer içeriz, efkar dağıtırız diyerek akşam için arkadaşlarında birini aradı. Arkadaşı işleri nedeniyle gelemeyeceğini söyledi. Dışarı çıkmaktan vazgeçip yarının programını yapmaya koyuldu.

Işıklar tüm yolu aydınlatıyordu. Yolda aydınlatma lambaları ile farların kavuniçi ve sarı ışıkları hakimdi. Karşı tarafta ise arabaların arka lambalarının kırmızı ışıkları muzır noktalar gibi görünüyordu. Gece için muzır neşriyat başlayacakmış gibi bir duygu veriyordu insana. Kimisi evinin yolunu tutarken kimisi de bu saatlerde işine gidiyordu.

Biraz televizyon seyredip yatmaya hazırlandı. Yarın yeni satışlar yapabilmek umuduyla yavaş yavaş uykuya daldı.

 
Toplam blog
: 64
: 968
Kayıt tarihi
: 28.10.07
 
 

Mülkiye İşletme mezunuyum ve aynı zamanda Sakarya Üniversitesi Maliye Bömlümünde doktora öğrencis..