Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '08

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Arabesk

Arabesk
 

Kaç kişi uykusunun en güzel yerinde hayatının prensi veya prensesi ile birlikte iken patronunun, müdürünün ya da amirinin hayaliyle uyanıp işe gidiyor? Ya da işyerine geldiği halde daha uykudan kalkmamış arkadaşlarınızla veya astlarınızla birlikte olmak için can atıyorsunuz? Üstlerinizle, astlarınızla veya arkadaşlarınızla probleminiz yoksa bile en azından müşterilerinizle de mi sorununuz yok?

Bütün saydığım olumsuzluklara rağmen sabahları bir parça müzik benim gibi bazı insanları kendine getirebilir. Benim için sabahları uyanmanın en güzel yollarından birisi tatlı bir müzik eşliğinde uyanmak olabilir. Eğer alelacele hazırlanıp evden çıkıyorsanız ve özel arabanız yoksa sabah keyfinizi minibüs veya otobüs şoförü yerine getirebilir.

Geçenlerde sabah vakti yola koyulmak için İstanbul’daki minibüslerden birini tercih ettim. Herkes sessiz sakin bir şekilde sallanarak yoluna devam ediyordu. Şoförü gözüm biraz kesti, bir iki sohbetten sonra bütün cesaretimi toplayıp “ya kaptan, radyoyu açar mısın” dedim. Kaptan biraz mahcup bir şekilde “bazı yolculardan şikayet geliyor” dedi. Aslında kendisi de açmak istiyor, beni kırmak istemiyordu. Kaptana “Rahatsız olan olursa kapatırız” deyip ona son bir cesareti verdikten sonra fazla ısrar etmedi ve radyoyu açtı. Hangi istasyon olduğunu bilmiyorum ama ilk şarkımız güzel bir sanat müziği idi, seçtiği kanalda pek sorun yok gibi gözüküyordu. Ancak ikinci şarkı arabesk olunca bütün sabah hayallerim suya düştü.

Eh, serde erkeklik var, hem adama radyoyu açtır, hem de ikinci parçada kapattırmak olmayacaktı. Yolcular da benim cesaretimi gösterip, ağızlarını açabilecek kadar uyanabilmiş değillerdi. Sonunda kaptan yine gelebilecek eleştirilerden çekinerek radyoyu motorun sesinden duyulamayacak kadar kısarak bu soruna da bir çözüm getirdi. Böylece benim sabah vakti müzik keyfim kursağımda kalmış oldu.

Eğer ben minibüs şoförü olsaydım, arabeskçiler dışında bütün herkes müzik adına bayram ederdi ama iş arabeske gelince akan sular duruyordu. Hani kapı gıcırtısından oynayan ben, arabeski duyunca bütün kanım donmuş gibi oluyordu. Eskiden dinleyenlere “kendilerini zehirliyorlar” diye çok kızıyordum ama zamanla kızmanın bir işe yaramadığını görüp sadece sabır katsayımı geliştirmenin dayanılmaz hafifliğini hissetmeye başladım. Burada hangi tür arabeskten söz ettiğimin anlaşıldığını düşündüğüm için tanım detayına girmiyorum ama içinde kendine acıyan sözler taşıyan şarkılardan söz ediyorum.

Eğer acı çekmek istiyorsan git bunu kendi kendine yap ama acı alma zevkini (bana göre kendi kendine işkenceyi) başkalarına yapma. İsteyen istediği zevki yaşayabilir ama bunu ancak başkasını rahatsız etmeyecek şekilde yaparsa karşı çıkan olmayacaktır.

Sabah veya akşam arabesk dinleyip de zevk alanları anlayamıyorum. Bu yazıyı okuyanlardan küçük bir isteğim var. Eğer arabesk dinliyorsanız kendinizi başarılı buluyor musunuz? Veya çevrenize baktığınızda arabesk dinleyip de başarılı olan kaç kişi tanıyorsunuz? Müzik dünyasında arabesk ile geçinenler dışında, eğer arabesk dinliyor ve kendinizi belli bir noktada başarılı görüyorsanız lütfen düşüncelerinizi benimle veya diğer insanlarla paylaşın.

Kendisine acı çektirerek başarıya ulaşmış insanların çoğunlukta olduğunu sanmıyorum. Biraz daha ileri gitmek gerekirse böyle insanlar varsa da onların iş hayatı dışında “gerçek yaşamda başarılı” olduklarını sanmıyorum. Ne dersiniz dostlar, yanılıyor muyum?

 
Toplam blog
: 64
: 968
Kayıt tarihi
: 28.10.07
 
 

Mülkiye İşletme mezunuyum ve aynı zamanda Sakarya Üniversitesi Maliye Bömlümünde doktora öğrencis..