Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '11

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Kayseri ; gökdelenlerin kuşatmasında...

Kayseri ; gökdelenlerin kuşatmasında...
 

Kayseri: Tarlalarına gökdelenler ekilmiş şehir...

...

Evleri yüksek kurdular,

Cama, betona boğdular.

Usumuzdaydı unuttuk;

Topraktan uzakta kaldı,

Toprağa bağlı olanlar.

Gülten Akın

Altmışlı yılların ortasında, Pazarören Öğretmen Okulunu kazandığım zaman, ailem şehirli olmaya karar verince Kayserili oluvermiştik... Böylece, ucundan kıyısından Kayseri’ye tutunmaya başlamıştık... Artık yaz tatillerinde ailemin yanındaydım... Ticarete bile atılmıştım...

“Has marul, sürahi marul

Has bahçenin gülü marul” diye bağırışım, hâlâ Kayseri sokaklarında yankılanıyor mu acaba!

Şimdilerde gökdelenlerin ekildiği tarlalara, o zamanlar marullar, naneler, ıspanak, pırasa ve lahanalar ekiliyordu...

Şehrin neresinden bakarsanız bakın, Erciyes dağı tüm heybetiyle size pozunu veriyordu... Gözüm üstünüzde ha... der gibi her yerden gözetliyordu bizi...

Bir taraftan Gesi bağlarında dolanırken, bir taraftan da Erkilet Güzeli bağlar bozuyordu...

Bahçeli evleriyle, Yenimahallesiyle, taştan yapılı Rum ve Ermeni evleriyle bir başkaydı Kayseri sokakları... Selçuklulardan kalma Kümbetleri, hanları, hamamları, kervansarayları, camileri, kiliseleri ve kaleleriyle tarih ve kültür kokuyordu... Bir tiyatro sahnesinin capcanlı bir sahnesi gibiydi kent...

Marulla başlayan ticari hayatımda başarısız sonuçlar aldığım ortaya çıkmıştı. Bundan adam olmaz dediler ve bari okusun da memur olsun dediler... Ben de okudum, memur oldum...

Memur olunca, ne ileri gidebiliyorsunuz ne geri kalıyorsunuz ne de kendinizi geliştirebiliyorsunuz!

Memur olmam, uzun sürelerle Kayseri’den de ayrı kalmam demekti...

Bu ayrılık yıllarca sürdü...

Kayseri’ye ara sıra gelişlerimde her defasında içimden bir şeyler eksildi... Sanki bir şeyler kaybetmişim de bulamıyormuşum hissini bir türlü içimden atamadım... Gökdelenler, üstüme üstüme geliyor gibiydiler... Soluksuz kaldığımı duyumsadığım çok oldu... O Kayseri’nin esen rüzgârlarından eser kalmamış gibiydi... Küsüp şehri terk etmişlerdi sanki... Boğulacak gibi olduğunuz zaman bunu daha iyi anlıyorsunuz... Çocukluğumda uçurtmalar uçurttuğum o günlerin geride kalmış olmasına anılarım ve gökdelenli çocuklar adına çok üzüldüm. Erciyes Dağı’da artık pozunu vermiyordu... Sevdiği insanlarla arasına gökdelenlerden beton perdeler gerilmişti... O’nun da içinde bir şeyler kırılmış ve şehre küsmüş gibiydi... Marul tarlalarıma, gökdelenler ekilmişti... Tarihi eserler, mekânlar şehri terk etmiş veya şehrin bir köşesine sinmiş, gibiydiler...

Bazılarına göre bir güzellik, gelişmişlik ve siyasi bir başarı olarak görülen gökdelenleri hiç sevemedim... Gökdelenler, sanki köklerimi, bağlarımı, anılarımı bir yerlerden koparmış gibiydiler...

Şimdi çok uzaklardayım. Ara sıra uğrayışlarımda da içimdeki kırılmaların devam etmesi beni üzüyor... Gökdelenler çiğnemiş olsa da marul tarlalarımı ve anılarımı şimdi uzak sevmelere kurgulansa da yüreğim, Kayseri’mizi seviyorum...

Şair Gülten Akın, dizelerinde sanki Kayseri’yi anlatmış gibidir...

Evleri yüksek kurdular,

Bakışlar uzakta kaldı.

Uzakta kaldı dostluklar.

Sana selâmlarımı yolluyorum, çocukluğumun ve gençliğimin kenti...

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1410
: 1053
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Emekli öğretmenim ve  emeklemeye devam ediyorum.  Emeklilik yaşamın sonu değil, yaşama yeni amaçl..