Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kelimeler sıkışta kaldı...

Kelimeler sıkışta kaldı...
 

Gazetelerden


La passione filmi aklımdan geçiyor, Chris Rea ve Shirly Bassey ile beraber Do you own a Ferrari parçası derinden etkilemeye devam ediyor. Film ile özdeşleşmiş bir müzik, yaprakların döküldüğü sonbahar günü sahnesi aklımda. Merdivenin başında siyah elbiseli sarışın bir kadın, elinde çantası geri dönüp köşke bakıyor ve sonra merdivenlerden aşağı inerek arabaya biniyor. Biraz gözyaşı, çokca mutluluk, belki de sevda….

İnsan geçtiği seneler içinde çok kişiyle tanışıyor dostluklar ve arkadaşlıklar kuruyor. Ama bu zaman dilimi içinde insanlar koşuştura koşuştura çevresini unutuyor. Kısa dönemli arkadaşlıklar, bazen basit ve sade merhabalar, buhranlı metropollerin yazgısı içinde kavrulup gidiyor. Çok hoş bir seda aslında eski arkadaşlara rastlayıp konuşmak, ve dövünmek neden görüşemedik diye.

Biliyorum, kendi kendinize soruyorsunuz, merdivenlerden inen siyah elbiseli kadınla anılardaki arkadaşlıkların ne alakası var diye. Var, hem de çok alakası var.

Anılar torbasının içine girip kaybolduğumuzda, o torbadan elimiz boş çıkmayız. Muhakkak birkaç anıyla berber bir iki arkadaşa rastlarız orada. Yüzümüzde bir gülümseme, gözlerimiz gökyüzünde anlamsızlaşırız dışarıdan bakan biri için. Hatta komik bir hal alırız. Ama işte o anın içinde aslında biz eski arkadaşlarımızı, onlarla olan olayları tekrar yaşar, biraz gülümserken biraz da gözlerime yaş oturur. Yaşımız kaç olursa olsun, bitmez tükenmez yaşam arzumuz bizi dünyaya bağlar koparmamacasına.

Sabredin birazdan siyah elbiseli kadın da ortaya çıkacak zaten.

Yaşam savaşı içinde, günler günleri kovalarken, hepimiz sırtımızda birer yaşam küfesi, hastalıklar, ölümler, doğumlar, evlilikler, torun (kim bilir) gibi, kimi zaman tatsız kimi zaman çok tatlı olaylar zinciri içinde, bir oraya bir buraya koşturur dururuz. Ufak dinlenme noktalarında ise işte, anılarımız oluşur.

Askerden döndüğümde kendimi büyük bir kamu kuruluşunda çalışır buldum. Kamunun getirdiği ağır bürokratik çarklar altında ezilmeden iş yapmaya çalışır hayatımızı idame ettirirdik. Bu soğuk bir ortamıdır. Ancak benim oraya gelmemle beraber beni çok sıcak, ama gerçekten çok sıcak karşılayan insanlar oldu. Ve onlarla o kadar güzel bir dostluk, arkadaşlık kurduk ki, kötü zamanımızda birbirimizden haberdar olduk, mutlu günlerimizi paylaştık. Kimi zaman ağlaştık Ama gerçek şu ki çok ama çok gülüştük. Benim hayatımda yerleri o kadar derinde ki, kimse oradan söküp alamaz ve bilirim ki kalp kalbe karşıdır her zaman.

İşte o arkadaşlarımdan ikisi, bu gün evlendi. Onların mutluluğu benim de mutluluğum oldu. Zaten haberi duyduğumda çok sevinmiştim. Ben sevinç gösterebilen biri değilimdir. Ama onlar adına o kadar çok sevindim ki, bu sevincimi bu yazıyla sizlerle paylaşmak istedim. Ama yazarken bile kelimelerin yetersizliğine yanıyorum.

İşte, merdivenlerden inen siyah elbiseli sarışın, filmde prensesi canlandırıyordu, ve geriye doğru geçmişe bakarken birden merdivenlerden aşağı inerek aşağıda bekleyen prensin arabasına biniyordu.

Sizi çok ama çok seviyorum. Hayat size verebildiğinin en fazlasını, mutluluğun en üst basamağını, coşkunun en derinini, sevginin en tepesini ve yaşamın en paylaşılabilenini vermesini temenni ediyorum.

Size mutluluklar diliyorum sevgili arkadaşlarım.

 
Toplam blog
: 51
: 628
Kayıt tarihi
: 12.04.07
 
 

Hayatı farklı gözle bakmayı seven, haksızlığa tahammül edemeyen, olaylara sessiz kalıp yerinde mü..