Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '12

 
Kategori
Siyaset
 

Kemalizm, Atatürkçülük okuması...

Kemalizm, Atatürkçülük okuması...
 

Deniz Gezmiş, Samsun'dan Ankara'ya; Tam bağımsızlık yürüyüşü...


1923 yılında Atatürk, “Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm programlarının umdesi(prensibi) şu iki esastır.”(3) Der.

Tam bağımsızlık ve hakimiyetin kayıtsız şartsız milletin olduğu’ vurgusu cumhuriyetin ve TBMM’nin  temel alacağı ana prensiplerdir.

İstiklali tam, bila kaydüşart hakimiyeti milliye...

Yani, “Hakimiyet bila kaydüşart milletindir.Ve arzu ve iradei hakiki milliyi tatbik eder ve ancak bu sayede millet mukadderatına sahip olur”(1)

Yani, TBMM milletin iradesini tatbik eder ve geleceğine sahip olur.

Bu bağlamda bakıldığında ‘Kemalizm’in, yani CHP ideologlarının oluşturduğu  Kâmâlizm’in Atatürk’ün; “İstiklali tam, bila kaydüşart hakimiyeti milliye..(Tam bağımsızlık ve egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu)”  ilkesi ile  alakası yoktur.

***

Çünkü,“Kemalist” İnönü ve CHP’siAtatürk’ün“ABD ve Büyük devletlerle anlaşmalara girmeyin, bağımsızlığınızı kaybedersiniz..” vasiyetini çiğneyerek ve de doğası gereği ‘Kemalizm’ ile uyguladığı politikaları örterek, ABD ile anlaşmalar yapmakta sakınca görmemiştir. Programında ‘Kâmâlizm’ yazan CHP, Atatürk’ün “Tam Bağımsızlık..” ilkesini  terk etmiştir.

ABD ile yapılan ilk ikili anlaşma,  23 Şubat 1945 tarihinde imzalandı. Borç alma ve kiralamalarla ilgili olan bu anlaşma TBMM’de 4780 sayıyla yasalaştı. Anlaşmanın temel özelliği, adının Karşılıklı Yardım Anlaşması olmasına karşın, ABD isteklerinin Türkiye tarafından kabul edilmesi ve Türkiye’yi ağır yükümlülükler altına sokmasıydı. Anlaşmada, ‘Koruyucu Hükümler’ olarak yer alan maddelerle, Türkiye’nin değil ABD’nin ‘hakları’ korunuyordu. Anlaşmanın II. maddesi şöyleydi: TC hükümeti, sağlamakla görevli olduğu hizmetleri, kolaylıkları ya da bilgileri ABD’ye teslim edecektir.’ Böyle bir maddenin bağımsız iki ülke arasında yapılan bir anlaşmada yer alması, örneği olan bir uygulama değildir. TC hükümeti, ABD'ye hizmet sunmakla görevli olacak ve bu görevin sınırı da belli olmayacaktı.”(4) (Daha fazlası için buraya tıklayınız.)

Kemalist İnönü ve CHP’sinin Atatürk’ün ölümünden sadece  iki ay geçmesine rağmen, ABD, İngiltere ve Fransa ile üçlü “Ticaret ve İşbirliği Anlaşması”nı  ocak 1939’da imzalanmıştır. Kuruluşu Lozan’da tescil edilen Türkiye’nin iktisadi bağımsızlığı inceden, inceye örselenmeye başlamıştır. (5)

Wikipediadan alıntıyla devam edelim!“Kemalizm” terimi ise 1930’larda kullanılmaya başlanmıştır. 1934’de Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı, Türk kültürü ve Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıtmaya yönelik olarak La Turquie Kemaliste (Kemalist Türkiye) dergisini yayımlamaya başlamıştır. Mustafa Kemal’in kurduğu bu düşünce sistemi, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 9 Mayıs 1935’te toplanan IV. Kurultayı’nda kabul edilen 1935 Programı’nda da “Kâmâlizm” olarak geçmiştir.(2)

Kemalizm CHP’nin 1935’te  programına girerek geçmiş yazılarımda söz ettiğim “Atatürk’süz Atatürkçülük” olarak  adlandırdığım ‘Kemalizm’, bir başka anlatımla ‘İnönü Atatürkçülüğü’  tedavüle girer.

Yukarıda ‘Kemalist CHP ve İnönü’ nün yaptığı anlaşmalardan örnekler verdim ki bu örnekler herhangi bir yurttaşın google sorup kolayca ulaşabileceği sonuçlar.

Sadece bunlar değil elbet ‘Kemalist CHP ve İnönü’nün  icraatları.

Anadolu aydınlanmasının temel taşlarından olan Köy Enstitüleri’nin kapatılması, İmam Hatip Liseleri’nin açılması (O günün koşullarında doğru bir uygulama olduğunu söylemeliyim. Köylerde cenaze kaldıracak İmam bulunmadığı rivayetlerle anlatılır.), çok partili hayata geçilirken ağa, şıh, şeyhlere tanına imtiyazlar...

Tartışmasız ‘Kemalist İnönü ve CHP’si tarafından gerçekleştirilen uygulamalardır. Kemalizm örtüsü ile ‘Milli Şeflik’, Atatürk’ün resmini Türk parasından çıkaracak kadar ‘Kâmâlist’ İnönü’nün  ‘otoriter’ yönetimi, Cumhuriyetin kurucu felsefesinin temel direkleri olan bağımsızlık, laiklik, aydınlanmacılık gibi ilkelerden ödün vermenin meşrulaştırılması için ‘Kemalizm’ ile toplumun gözünü bağlamıştır.

Yine Atatürk döneminde ortaya koyulan milli kültür anlayışı yerine, hümanist(liberal) anlayışın daha ön plana çıkması gözden kaçırılmaması gereken bir ayrıntıdır. Bu bağlamda,  ileride İnönü döneminde kapatılacak olan Köy Enstitüleri ve Halkevlerindeki eğitimin, hümanist(liberal) kültür çerçevesinde verilmeye başlanması ve bunun edebiyat, sanat, dil ve tarih anlayışına yansımaları da yadsınamaz. Günümüzün liberalleri, dincileri, Kemalistleri bu iklimde yetişir, hormonlanır!

İnönü döneminde Atatürk bir bakıma halktan izole edilmiştir;“1932 senesi ortalarında işlerin iyi gitmediğini gören Atatürk Hükümetin icraatlarını denetlemeye başlamıştı. Eylül ayının ilk haftasında Yalova’da dinlenirken, çalışmalarından memnun olmadığı İktisat Bakanı Mustafa Şeref Bey’i raporlu olduğu halde çağırtır. Bu zat Başbakan İnönü’nün başarılı gördüğü bakanlardan birisi olarak tanınıyordu. Akşam yemekte Atatürk neşeli tavırları ile dikkat çeker, ancak yemeğin sonlarına doğru sözü döndürüp dolaştırıp ahlak ve karakterine güvenilmeyenlere getirir ve Mustafa Şeref Bey’e hitaben Sanayi Umum Müdürünü nasıl tanıdığını sorar. Dürüst ve çalışkan olduğu cevabı karşısında son derece hiddetlenir. Onu hiç konuşturmadan epeyce azarlar. Ertesi gün Başvekil İsmet Paşa’nın gönlünü almak için yemeğe davet eder. Yemek saati geçtiği halde İsmet Paşa hayli geç kalır. Herkes yemeğe geçer, bir müddet sonra İsmet Paşa gelerek sağa sola bakmadan yerine geçer oturur. Atatürk’ün neşeli haline rağmen İsmet Paşa garsonlara akşam gazetesi getirterek çarşaf gibi açıp okumaya başlar. O günlerde İngiliz gazetelerinde yazan Atatürk’e Dizbağı Nişanı verileceği haberleri üzerine konuşulmak istenir, İsmet Paşa yine ilgisiz kalır. Yemeğin sonunda herkes ayrılırken Atatürk İsmet Paşa’dan biraz daha kalmasını ister, yan odaya geçerler ve Atatürk İsmet Paşa’dan yemekteki tavır ve hareketlerinin hesabını sorar. Odadan çıkarken İsmet Paşa’nın çok yorulduğunu ve dinlenmesi gerektiğini, sabahleyin başvekilliğe kimin vekâlet edeceğini söyleyeceğini ifade ederek istirahata çekilir. Gecenin ilerleyen saatlerinde İsmet Paşa tekrar köşke gelir ve Salih Bozok’a Gazi’yi ne kadar çok sevdiğini, varlığını O’na borçlu olduğunu, görevden alınmamasını, bunun rakiplerin işine yarayacağını, birkaç gün müsaade edilirse yorgunluk gerekçesiyle kendisinin ayrılacağını Gazi’ye iletmesini rica eder, Salih Bozok Gazi’yi uyandırır ve iletir. Söylediklerini ertesi gün akşam yemeğinde toplum önünde münasip bir dille tekrarlarsa sorun kalmayacağına dair Gazi’nin cevabı İsmet Paşa’ya iletilir ve sorun biter...12 yıllık İnönü devri başlar. Bu devir kendi adına para basan, hiç ihtiyacımız yokken daha önce manda yönetimini savunduğu ülkelerden borç para alan, daha da önemlisi 1946 yılında tekrar seçilmesiyle 12 yıl boyunca Rasat Tepe’de yaptırılması gereken Anıtkabir’i inşaat halinde bekleten ve ilgilenmeyen İnönü devridir. 1950 yılında görev süresinin dolması üzerine yerine Celal Bayar seçilir. Cumhurbaşkanı Bayar Çankaya Köşkü’nün bahçesinden İnönü zamanında kaldırılan Atatürk büstünü tekrar yerine diktirerek kaidenin üzerine “Atatürk seni sevmek milli ibadettir” sözünü yazdırmıştır. Yine Bayar bir daha Atatürk aleyhine değişiklik yapılmasın diye 1951 yılında 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanununu çıkartmıştır.”(6)

...

Toparlayalım, ‘Kemalizm’ “Atatürk’süz Atatürkçülük”ün vücut bulmuş halidir.

İktidarları ellerinde bulunduranlar onun “İstiklali tam, bila kaydüşart hakimiyeti milliye..(Tam bağımsızlık ve egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu” temel prensibinden uzaklaştıkça; uygulamalarını meşrulaştırmak için oluşturdukları ‘otoriterliğin’adıdır Kemalizm. Bu bağlamda U .Kesici’nin ‘...burjuva demokratik devrimlerine karşı olmamanın solculuk..” olduğu savına Kemalizm yerine Atatürkçülük koyulduğu takdirde  diyeceğim bir şey olamaz. Ancak altını çizerek ifade etmekte yarar görüyorum;“İstiklali tam, bila kaydüşart hakimiyeti milliye” ilkesini, temel prensibini işlevsiz kılan “İnönü Kemalizmi” solculuk değildir. Olsa olsa Atatürk’ün ortaya koyduğu temel prensiplerden ödün vererek emperyalizm ile kader birliği etmek ya da bilindik haliyle ifade edeyim “Komünizm tehdidini savuşturmak için” ABD’nin kucağına oturmaktır. Kemalizm kapsayıcı değildir. Ve Türk Kurtuluş savaşını ve  de onun lideri Atatürk’ü ifade etmez.

U. Kesici’nin, “Hem Kemalist hem solcu olunmazMIŞ; hem liberal hem muhafazakâr nasıl olunuyor?” başlıklı yazısına yazdığım yorumda ifade ettiğim üzere; “..Uzattım, ilk yorumumda söylediğim gibi 'Kemalizm' iktidarı elinde bulunduranların icraatlarını meşrulaştırmak için oluşturdukları 'ideoloji'dir. Ve Cumhuriyet tarihi de 'Kemalizm' adına uygulanan siyasi linçlerin, darbelerin koruma kalkanıdır;emperyalizmin taşeronluğunun vücut bulmuş halidir ve asla Atatürk'ü ve onun ideallerini kapsamaz”  diyerek toparlıyorum.

U.Kesici arkadaş ile Y. Nihat tartışa dursun, özellikle benim zaman problemimden ötürü daha fazla dahil olma olanağım yok.. Umarım bu yazı; ‘Kemalizm ve Atatürkçülük’ konusunda tartışmanın zenginleşmesine katkıda bulunur.

Bu arada U. Kesici’nin  “İnönü Atatürkçülüğü "Kemalizm" değildir !” yazısına da yanıt olsun bu yazıda dile getirdiğim görüşler. Özetle, İnönü Atatürkçü değildir, ‘Kemalizm’ İnönü’nün uygulamalarını ‘meşrulaştırmanın aracıdır’  diyerek notumu düştükten sonra; U.Kesici’nin “İnönü, Menderes, Demirel, Ecevit, Türkeş, Evren,Erbakan, Özal, Çiller, Yılmaz, Erdoğan...1960/71/80 darbelerini yapan bütün paşalar Atatürkçüdür” savına katılıyorum ama bir şartla... Atatürkçü’dür yerine ‘Kemalisttir’ yazmak koşuluyla.

Kaynakçalar: (1) Prof. Dr. İsmet Giritli. Atatürk ve Türkiye’nin Modernleşmesi.(Atatürk araştırma merkezi dergisi sayı 37, cilt 13.mart 1997)

(2)Emin Arat, Kemalizm, sayfa 2218Atatürk’ün Söylev ve demeçleri, cilt II sayfa 63.

(3)Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri cilt II, sayfa 57,58.

(4)http://www.akintarih.com/turktarihi/cumhuriyetdonemi/abd.htm

(5)http://ilk-kurşun.com/haber/98270

(6)http:bigalioğlu.blogcu.com/Atatürk-ile-inönü

Konuyla ilgili arşivimden öneriler:

http://blog.milliyet.com.tr/ataturk-suz-ataturkculuk--kemalizm---/Blog/?BlogNo=354666

http://blog.milliyet.com.tr/yatacak-yerin-yok-mustafa-kemal/Blog/?BlogNo=352681

http://blog.milliyet.com.tr/anafartalar-kahramani-ataturk/Blog/?BlogNo=31006

http://blog.milliyet.com.tr/koy-enstituleri-70-yasinda---/Blog/?BlogNo=239591

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..