Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ocak '13

 
Kategori
Tiyatro
 

Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nda sınırları zorlayan bir Oyun “Katil”

Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’nda sınırları zorlayan bir Oyun “Katil”
 

Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları 2011-2012 sezonu ikinci oyunu 'KATİL'


İsmihan YORGANCI

Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları 2012-2013 tiyatro sezonunun ikinci turunu Elcin Efendiyev’in yazdığı ‘Katil’ adlı oyunla açtı. Mehriban Elekberzade’nin yönettiği oyun 18 Ocak Cuma akşam sekizde, Lefkoşa’da Atatürk Kültür Merkezi(AKM)’nde ilk gösterimini yaptı. İkinci gösterim 22 Ocak akşamı basına tanıtma amaçlı oynandı. Tiyatrodan verilen bilgiye göre ise oyun, her Cuma akşamı saat 20.00’da Lefkoşa Atatürk Kültür Merkezi’nde oynanmaya devam edecek.

Kıbrıs Türk Devlet Tiyatrosu ile Azerbaycan Devlet Tiyatroları arasında imzalanan işbirliği protokolü neticesinde ‘Katil’adlı oyun Kıbrıs Türk seyircisi ile buluşturuldu. Oyunda, kimya öğretmeni kadını Oya Akın… Delikanlıyı Tuygun Töre… Komşu Kadını Bilen Kılıç… Komşu Adam-Polisi Yılsay Özbudak oynadı. Broşürden öğrendiğim bilgilere göre; beni şaşırtan ve başka kimseler yok muydu? Dedirten bir durumla Reji Asistanlığını, Oya Akın ve Toygun Töre yapmışlar. Yönetmen Yardımcısı Yılsay Özbuk’a verilmiş. Oyunun diline uygunluğu ile başarılı bulduğum Dekor Tasarımını Hüseyin Özinal; oyunun derdine rehber olan başarılı Afiş Broşür Tasarımını Ekman Zaifoğlu üstlendi. Işık Uygulama Mustafa Kıral, Mehmet Isırgan, Hayali Okuyucu; kostüm uygulama Gülsen Dünki tarafından yapıldı. Efekt-ses Utku Yerebakan’a ait olurken, Sinevizyon, Mehriban Elekberzade’ye, Fotoğraflar Mehmet Özyiğit’e ait. Özgün müziklerde Cem Adrian ve Ennio Morricone’nin müzikleri kullanıldı.

‘Katil’ oyunu tam adıyla ‘Yıldızlar Altında Cinayet-Katil’ diğer tiyatrolarla birlikte Bakü’de ve 2007 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesinde de sahneye konmuş.

2000’li yılların başında geçen oyunun özü Azerbaycan’da yaşanan rejim kırılmalarının sonrasında insanların bu değişim ve dönüşüme ayak uyduramama durumuna ışık tutmakta ve yaşanan travmaları kadın, erkek birlikteliği üzerinden trajik bir vurguyla işlemekte.  

Günümüz Azerbaycan edebiyatının önde gelen isimlerinden olan ve hikâye, eleştiri, senaryo, tiyatro yazarı olarak büyük ün kazanan Elçin (Elçin İlyas oğlu Efendiyev), 13 mayıs 1943'te Bakü'de doğdu (Eserlerinde kısaca Elçin adını kullanır). Babası İlyas Efendiyev de (1914-3 ekim 1996) Azerbaycan'ın ünlü yazarlarındandı. Elçin, orta tahsilini Bakü'de yaptıktan sonra Azerbaycan Devlet Üniversitesinin dil ve edebiyat fakültesinde öğrenim gördü. Bilim heyetinin kararıyla Azerbaycan İlimler Akademisi Nizami Dil ve Edebiyat Enstitüsüne asistan olarak kabul edildi.
 1968'de Sovyet Yazarlar Birliğine üye olan yazar, Azerbaycan Yazıcılar İttifakının idare heyeti sekreterliğinde, "Edebiyat ve İnce sanat" (güzel sanatlar) gazetesinin redaksiyon heyetinde görev aldı. Hariçteki Azerbaycanlılarla kültürel ilişkileri yürüten "Vatan Cemiyeti" başkanı oldu. 1993'ten beri Azerbaycan hükümetinde başbakan yardımcılığını yürütmektedir. İlk hikâyesi 1959'da yayımlanmış, 1970'te "Azerbaycan Bedii Nesri Edebi Tenkitte" adlı tez çalışmasıyla filoloji (dil ve edebiyat) doktoru olmuştur. Aynı zamanda Bakü Devlet Üniversitesinde edebiyat kuramları profesörüdür.
 ‘Benim Kocam Delidir’, ‘Tımarhane Kaçkını’ ve ‘Tiyatro’ adlı Komedi oyunları Türkiye Cumhuriyeti Devlet Tiyatrolarında sahnelenmiş.

Elcin’in yazdığı, Elekberzade Hanımın sahneye koyduğu oyunu ben ilk gösteriminde izledim.

Oyun metnini de okumaya fırsatım oldu. Oyun, yalnız yaşayan kimya öğretmeninin on dokuz yıl sonra çat kapı gelen, geçmişte öğrencisi olan delikanlının, kadının hayatına sızması ile başlar. Sevgiye muhtaç kadın kendi inancına göre yıldızlardan dilediği O kişinin gönderildiğine inanır. Delikanlı fakir bir mahalle çocuğu iken kendini üniversite eğitimi almış kültürlü ve âşık bir genç olarak tanıtır. Öğretmen bir kadınla beraber olabilmesi için sınıfsal statüsünü böylece değiştirmiştir. Fakat hiç unutamadığı bir şey vardır ki o da geçmişi, içinde yetiştiği toplum ve o toplumun Onun üzerine yapıştırdı sıfatlar… Oyunun içinde de zaman zaman açığa çıkan bu sıfatlar, fakir sınıfın evladı olmak; utanç vericidir. Çünkü eğitimsizdir Onlar… Eğitimsizlik yaşamın zor yanını yaşayan insanlara özeldir; Onlar hırsızdır… Katildir… Ve diğerleri olma potansiyelindedirler. Toplum onlara bu sıfatı vermiştir. Bu nedenle Oyunun metninde olduğu gibi oyunun sahnedeki haliyle de delikanlı karakterinin kadını gerçekten sevip sevmediğini anlamadık. Belki de kendi iç dünyasında açığa çıkardığı her şey doğruydu… Fakat Onu, kötü insan eden neydi? Oyunun sorduğu bu soruyu yine oyunun içinde verilir; tabii ki toplum… Yani insan içinde yetiştiği toplumun etkisindedir; insanı iyi veya kötü edebilir. Tıpkı Öğretmen olan Kadının evine erkek alma durumunu toplumun, insancıl bir yaklaşımla değil de ‘evine erkek atan kadın… Hem de öğretmen’ tanımlaması ile onu artık kötü bir öğretmen, kötü yola düşmüş bir insan olarak tanımlaması gibi… Yazarın ortaya koyduğu karşıtlık ise komşu kadın ve kocasıdır. İşçi sınıfını temsil eden bu kişiler, de hayatlarında hep bir beklenti hep bir değişim özlemindedirler. Komşu kadın, yaşadığı hayatı daha çok benimser gibi görünse de O da kocası ile ilişkisinden memnun değildir. Komşu kadının kocası aynı zamanda polistir ve bir katil tutmak en çok dilediğidir. Böylece yaşamında başarılı olacağına inanır. Fakat bir katil tutmak fırsatı doğduğunda ise böyle bir dilekte bulunduğuna pişman olur. Yazarın derdiyle yönetmenin derdini bir araya getirmeye çalıştığımda gördüm ki, yazar içinde yaşadığı toplumun sorunlarına ışık tutarken insan iklimlerinin neden ve nasıl şiddete dönüşe bileceğini sorgulamış… Oyunun yönetmeni ise oyun metnindeki yöresel unsurları çıkartıp, insanın evrensel yanını kadın erkek birlikteliğinin şiddete dönüşme noktasındaki nedenselliği üzerine dikkat çeker. Katil oyunu sonundaki beklenen Sürpriziyle salondan ayrılan seyircinin aklında, acımasızca sevişen, acıtırcasına seven, kırmızı saten sabahlık içerisinde kendini ve hayallerini gömen ama terk edemeyen bir kadın kalır. Çünkü Oyunda tekrarlanan yatak odası sahneleri seyirciyi inandırıcılıktan uzaklaştırmıştır. Tecavüzün cinsel fotoğrafının yoğunluğu oyunun gerçek derdini, seyircinin anlamasını engellediği gibi oyunun ihtiyacı olmayan slâyt gösterimi de yönetmenin vermek istediği fikri ve seyirciyi rahatsız etme etkisini yerle bir etmiştir. Oyununda kullanılan müzik seçimi, kadının duygularına rehber olmakla beraber, oyunun doğal akışı içinde kendi mekânından kaynaklanmadığı için yapay durduğunu söyleyebilirim. Bu nedenle oyunu değil de zaman zaman bir Amerikan filmi izleniyormuş izlenimi verdi oyun.

Oyunculuğa gelince… Her biri alanında profesyonel olmayan oyuncuların yönetmenden aldıkları yardım performanslarına yansısa da yapılan birçok eylem teknik olarak kaldı. Özelikle yemek masası üzerine çıkıp inmeler; masa üzerindeki sevişme sahneleri, sandalyeleri yere devirirken, duyguya girmeden yapılan bir eylem olduğundan inandırıcılıktan uzaktı. Ve bu uzaklığı da aynı eylemlerin tekrarlanması pekiştirmişti. Oya Akın’ın diksiyonundaki aksaklıklar bazı sözcüklerin anlamadan geçip gitmesine neden olurken, zaman zaman da fondaki seslerin sözün üstüne binmesi ve gereğinden yüksek seste verilmesi sözcüklerin anlaşılmamasına neden olmuştur. Tuygun Töre, sahnedeki rahatlığıyla dikkat çekerken, duygu değişimlerinde başarılı ve etkileyiciydi. Ancak eylemlerdeki mekanikliği, Onu, teknik oyunculuğun kölesi durumuna düşürmüştür. Bilen Kılış kendisine verilen görevi tarife uygun yerine getirirken, Yılsay Özbudak yine kendi olmaktan kurtulamamıştır. Oyundaki amatör oyunculuk, rejideki yığmalar oyunun derdini aşıp, önüne geçtiğini söylemeliyim.

Rejinin murat ettiği rahatsızlık eğer ki şiddete dayalı ise idi. Birçok kişi bu rahatsızlıkla çıkıp gitti salondan… Ancak sizde biliyorsunuz ki ve Mehriban Ekberzade’nin de broşür yazısında kullandığı gibi; Nazım Hikmet’in dediği gibi: ‘Gitmek sadece bir eylemdir. Unutmak ise bir devrim’ 

 
Toplam blog
: 29
: 628
Kayıt tarihi
: 03.01.12
 
 

Tiyatro Sanatına gönül vermiş, içinde yaşadığım topluma yazarak hizmet etmeyi seçmiş sanatın bir ..