Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Kimlikler üzerine külli bir yorumlama

Kimlikler üzerine külli bir yorumlama
 

Kim'lik


Herkesin etnik kökeni, dini, cinsiyeti ve mesleği kendisi için önemlidir. Bu vasıflar, kimseyi ayrıcalıklı kılmaz, kimseye üstünlük kazandırmaz. Sahip olduğumuz kimlikler, birlikte yaşadığımız diğer insanlarla, müşterek ve farklı yanlarımızı yansıtan aynalardır.

Bireyler kürt- türk, alevi-sünni, müslüman- hristiyan, batılı, doğulu, işçi- memur, kadın- erkek gibi farklı nitelemelerle anılırlar ama son tahlilde herkes, sadece insandır. İnsan, türümüzün müşterek kimliğidir. İşte asıl önemsenmesi gereken de budur.

(Konuya kadim atalarımızı karıştırmamamız gerekiyor. Yoksa, "bu ülkede kürt yoktur, kart kurt vardır. O da zamanla kürt olmuştur"a benzer bilimsel (!) bir tartışmanın kapısını açmış oluruz)

Hangi etnik kökenin veya düşüncenin mensubu olursak olalım, özel hayatımızı aidiyetimize has kılmak hakkımızdır. Toplumla ilişkilerimiz ise bundan farklıdır. Onları, "insanlık bazında ya da geçerli kurallar" çerçevesinde sürdürmek zorundayız. Sahip olduğumuz kimlik, başkaları üzerinde hegemonla kurmamızın, onlara tarz dikte etmemizin sebebi sayılamaz. Eğer beşeri münasebetlerde fikrimizi, inancımızı, kimliğimizi biricikleştirip, onu diğer kimliklerin üstüne çıkarırsak, kamplaşmanın ve istismarın yolunu açarız.

Yönetimde etnik kökeni, aşireti, aileyi, cemaati baz almak; özgür düşüncenin, demokrasinin, tarafsız ve adil yargı sisteminin (yani hukukun) önüne set çekmektir. Vatandaşlık bağı yerine kimliklerin temel alındığı bir ülkede, birlikte yaşamanın şartlarını oluşturmak mümkün değildir. Yazık ki, memleketimizde yıllardır bunun sancıları yaşanmaktadır.

Kanaatimce, batıdaki demokratikleşmenin temel argümanı sadece "ekonomik gelişme" değildir. Aynı zamanda, sanayi devrimiyle birlikte Derebeylik (aşiret) in sona ermesi, şehirleşen köylülerin nisbeten özgürleşip hak arayışına girmesidir. Hayata aidiyet yani, aşiret, aile, ideoloji, din ya da mezhep penceresinden bakan topluluklarda demokrasi gelişemez.

Toplumumuzda özgürlükler dahil, her çeşit yararlı faaliyetin istenilen düzeye erişememesinin, yeteneğin hakettiği ilgiyi görememesinin sebebi, görev dağıtımında aidiyetin ön plâna çıkmasındandır. Bu kayırmacı tavırdan yani mezhepçilikten, aşiretçilikten, hemşericilik ve akrabacılıktan, cemaatçilikten, ideolojik tarafgirlikten kurtulmadıkça ülkemiz, istenilen düzeyde demokratikleşemeyecek ve gelişemeyecektir. Kurum ve kuruluşların yönetimini yetenekli kişiler yerine akraba ve yandaşlara verdiğimiz sürece idarede, ekonomik ve sınai kalkınmada yeterli performansı yakalanamayacaktır.

Sözün doğrusu aidiyetler bir gerçeklik olmasına rağmen, istismar edilmeye çok müsaittir. Yaşadıklarımız ve halen yaşamakta olduklarımız bunun en yalın kanıtıdır. Toplumumuz, lâiklik anti lâiklik, alevilik sünnilik, türklük kürtlük üzerinden defalarca çatışma ortamına sürüklenebilmiştir.

Bir taraftan yüksek perdeden, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes Türktür" diye haykırılırken, diğer yandan doğulu yurttaşlara da, "Kürtlükleri" fısıldanmaktadır. Daha açıkçası toplum tahrik edilmektedir. Bu yöntem, idareyi elde tutmanın, hakimiyeti devam ettirmenin temel argümanlarından biridir. Belki de yeganesidir. Çünkü vatandaş aidiyet kavgası yaparken, "iyi saatte olsunlar" mevcut durumunu sağlama almaktadır.

Kendini ayrıcalıklı gören bir zümre, toplumu sahip olduğu değerler üzerinden tanımlamaya kalktığında hoşnutsuzluklukların, tepkilerin ve tartışmaların artması kaçınılmazdır. Çünkü herkes, kendi özeli içinde yaşamanın, kendi değerlerine uygun bir hayat tarzı üretmenin hakkı olduğuna inanmaktadır.

Bu yüzden yönetici ve aydın elitin, kişinin nasıl giyineceğine, nasıl düşüneceğine, nasıl yaşayacağına karışmaması ve buradan tek tip bir toplum üretmeye çalışmaması lâzımdır. Aksi durum, kendi doğal mecraında seyreden aidiyetleri kışkırtmakta, fanatik bir anlayışın gelişmesine yol açmaktadır.

Etnik kimlik bir kaderdir, değiştirilemez, terkedilemez. Dolayısı ile hiç bir biçimde soyu a olan birini b yapamazsınız. Ancak ondan sonraki nesli, ab yapabilirsiniz. Diğer kimlikler ise sonradan kazanılır. Değiştirilebilir veya terkedilebilir. İnsan ideolojisini, dinini, mezhebini ve buna bağlı olarak yaşam biçimini farklılaştırabilir. Yani mahkeme kadıya mülk değildir.

Bu yüzden hem etnisite, hem de ideolojiler üzerinden yönetim oluşturmaya, hakimiyet kurmaya kalkmak abesle iştigaldir. Çektiğimiz ve elan çekmekte olduğumuz sancı bunun açık ispatıdır. Herkesin yüzü, gözü, tipi, parmak izi nasıl birbirinden farklıysa karakteri, fikri inancı da öyledir. O nedenle hiç bir fert veya topluluk demokratik, sosyal, lâik hukuk devleti ilkeleri dairesinde kendi kimliğine ait değerlerle yaşama ve onları yaşatma hakkından mahrum bırakılmamalıdır. Kimse kendinin başkalarına, "ya bu deveyi güdeceksin, ya da bu diyardan gideceksin" seçeneği sunma yetkisiyle donatıldığını vehmetmemelidir.

Ve gene kimse kendini, birlikte yaşadığı insanlara bu ülkeyi, "mezar yapma" hakkına sahip sanmamalıdır.

Resim: www.fashiongusto.com/site/taki-aksesuar/empre..

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..