Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '10

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Kin

Kin
 

Kin


Kin, bizi en derinden zehirleyen en tehlikeli zihin oyunudur. Dünyadaki tüm şiddet olaylarının, soykırımların, savaşların, insan onuruna yapılan tüm kötü hareketlerin baş nedenidir. Eğer bu zihinsel zehir böyle fazla fazla kullanılmasa yıllardır insanları bitiren acılar olur muydu?

Hayvansal güdümüz (egosal sürüngen beynimiz) bize bilerek ya da bilmeyerek kötü bir şey yapana mutlaka misilleme yapmamız gerektiğini söyler. Hatta toplumlar sana vurana sende vur mantığını benimseyip, sana vuran kişinin nedenlerinin olabileceğini, bu nedenlerin affedilip bağışlanabilmesini, bir insanı hataları ile kabul edebilme mantığını, insanları hoşgörüyle karşılayabilme büyüklüğünü gösterebilme erdemini göstermemizi bile genellikle bizim isteğimize bırakırlar. Bizler, yanlış yapan suçlu kişileri kendi kin ve nefretinin kurbanı olarak görme büyüklüğünü çok çok az gösteririz. Hâlbuki bize zarar verenden öç alma isteğimiz onun yaptığı hareketi bizim de tekrarlama duygumuzdur. Yani yapılanın aynısını belki de fazlasını yapabilme içgüdüsünün bizde de mevcut olduğu görülmektedir. Birinin duyduğu kin ve nefret ötekinin duyduğu kini kamçılar, fazlalaştırırsa, hırs, öfke, öç alma duyguları döngüsü hiçbir zaman sona ermez.

“Kin kine yanıt verirse, kin asla bitmez.” Buda Sakvamuni


Kin duygusunun temeli öfkedir. Egomuzun bize zorladığı şeyin gerçekleşmesini engelleyen her şeyi ve herkesi, başkasının rahatlığını, huzurunu dikkate almadan ne pahasına olursa olsun, ortadan kaldırma duygusu ve hırsı bizi kine odaklar. İnsanlarda var olan sonsuz bencillik duygusunun temeli “ben” hissi tehdit altında kaldığını hissettiğinde, düşmanlık duygusu ile yaralandığında, aşağılandığında, yok sayıldığında kendini bitmez tükenmez hınçla ifade eder. Kötü niyetler, kinden daha az şiddet duygusu barındırır ama çok sinsi ve tehlike doludur. Eğer birine kinlendiysek, o kişinin kusurlarını beynimizde büyütür, çarpıtırız. O kişinin iyi yanlarını ise yok sayarız. Oysaki hepimizde iyi ve kötü yanlar mutlaka mevcuttur. Kibre, öfkeye, hırsa tutsak düşen beynimiz, kuruntuya kapılıp kendi hınç, hırs, intikam duygusunun kaynağını bütünüyle sadece dışarıda arar. Aslında bu kötü duygularımızı, başkası başlatmış gibi görsek de bu duygular bizim zihnimizde yaratılıp büyütülmüştür.


“ Bir kişiye karşı duyabileceğimiz kin ya da öfke o kişide var olan şeyler değildir. O duygular yalnızca bizim beynimizdedir. Kendimize düşman kabul ettiğimiz kişiyi görür görmez, düşüncelerimiz onun vaktiyle bize yaptığı kötülüğe, o anda gerçekleştirebileceği ve gelecekte girişebileceği saldırılara odaklanır. Sinirleniriz, öfkeleniriz, öyle ki o kişinin adını bile duymaya katlanamayız. Bu düşünceleri başıboş bıraktığımızda, öfke kabarır, aynı anda yerden bir taş alma ve sopa kapma isteği uyanır. Basit bir öfke patlaması bizi kinin doruğuna çıkarır “diyor üstad Dilgo Khyentse Rinpoche


İnsanoğlu bu yoğun egosal duygularından dolayı, hayvansal içgüdülerinden dolayı , öz kardeşlerine , ebeveynlerine , kendi çocuklarına , beraber yıllarca yaşadıkları eşlerine karşı kin odaklı yaşayıp onlara zarar vermek isteğine bile girebilmektedirler . Kinin tamamen zarar verici, bize istemediğimiz şeyleri yaptırıcı bir zehir olduğu apaçık ortadadır.


Kinin zehrini yüklenen kişi, hayattaki her şeyi gerçek dışı görür ve algılar. Bu durum ise sonu gelmez bir yoksunluk duygusu ile iç içe yaşamamıza neden olur. Öfkenin, kinin en uç noktasına gelip, sağa sola saldırsak sizce kime zarar verebiliriz. Tabi ki sadece kendimize. Öfke topuyla yaşayarak hangi düşmanımızdan kurtuluruz sizce …


Çok değerli düşünür, Dalay Lama bu duruma şöyle harika cümlelerle açıklama getirir;


“Kendimizi kine kaptırmakla düşmanımıza zarar vermeyiz. Bunun zararını çeken yalnızca biz oluruz. İç huzurumuzu yitiririz hiçbir şeyi yapamaz hale geliriz. Hazımsızlık çekeriz, uykularımız kaçar, bizi görmeye gelenleri yanımızdan kaçırırız, önümüze çıkmaya cesaret edenlere öfke dolu gözlerle bakarız. Bizimle birlikte olanlara yaşamı zehir ederiz, en değerli dostlarımızı bile kendimizden uzaklaştırırız. Bize acıyanlar giderek azaldığından, yalnızlığımız gittikçe artar….”


Kinimiz büyüdükçe, kin beslediğimiz kişiden çok daha fazla küçülürüz.



Hal böyle iken çözüm insanın kendine kalmış. Hoşgörü en büyük meziyettir. Sevgi ve hoşgörü ile geçireceğiniz günler dilerim.
 
Toplam blog
: 10
: 1185
Kayıt tarihi
: 29.07.10
 
 

1977 yılında Edirne'de doğmuştur. Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra, kişisel gelişim üzerine ..