Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '06

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Kınalı Kuzular' a yazık olmuş

Televizyon yayınları, maddi imkânsızlıklar nedeniyle sanata, eğlenceye para ayıramayan, evinden başka gidecek yeri olmayan, masraf olmasın diye bir arkadaşıyla bir pastanede bile buluşamayan insanların, ruh dünyalarında bambaşka etkiler yapıyor.

Sinema, tiyatro, konser, eğlence, gezi, kitap okuma, arkadaş sohbeti ve benzeri her türlü sosyal yaşamın yerini alan sihirli kutu, alternatif düşünce üretmesi mümkün olmayan bir kesimin beynini hem yıkıyor hem yıkıyor.

Kendisine çocuk yetiştirmek gibi kutsal bir görev yüklendiği için çalışmasına bile izin verilmeyen anneler, bu sorumluluğu taşıyacak bilgilere ulaşabilecekleri tek imkânları televizyondan, hayatta hiç işlerine yaramayacak bir sürü başka şey öğreniyorlar.

En masumundan en müstehcenine kadar, kimin eli kimin cebinde hikâyelerinin ablukası altında yaşayan vatandaşlara, her kanal faydasızlık ve zarar açısından bir gömlek daha üstün proğram sunmak için birbiriyle âdeta yarış ediyor.

Özel kanalların devreye girmesiyle farklı açılardan dünyaya açılma fırsatı yakalayacağını düşünen vatandaşlar, ne yazık ki TRT'den daha acımasız bir dayatmayla karşı karşıya olduklarının farkında değiller. Çünkü bu programları kendi istekleriyle izliyorlar...

Kablolu TV, Digitürk veya çanak anten sahipleri, televizyon seyretmek için ayırdıkları vakitleri, sadece kanallar arasında zaping yaparak doldurabilirler. Seçici olmak gibi bir özelliğe sahip olmayanlar için gerçekten yürekler acısı bir durum var ortada.

Bu hengamede TRT yine de en zararsız programları yayınlamaya çalışıyor zannediyorum. Çünkü ben de sürekli izleyemediğim için çok net de bilmiyorum.

Dün bir arkadaşım, TRT'de Çanakkale'yi anlatan Kınalı Kuzular adlı bir dizi olduğundan bahsetti.

Çanakkale, benim beynimde ve vicdanımda şimşekler çaktıran bir olaydır. Eğer müttefik kuvvetlerin tozu dumana katan, ortalığı cehenneme çeviren topuna tüfeğine karşı, vatan uğruna gözünü kırpmadan ölmeyi göze almış mehmetçikler, etten bir duvar örmemiş olsalardı, ne o tarihi zafer kazanılırdı, ne de bugün Türkiye diye bir ülke olurdu.

Varlığımızın sebebi, fakat yüzbinlerce yağız delikanlımızın mezarı olan Çanakkale, ne savaşın atmosferi, ne zaferin inanılmazlığı, ne analarını, babalarını, eşlerini ve çocuklarını bağrı yanık bırakarak şehit olan mehmetçiklerin özel hikâyeleri açısından irdelenip yeni nesle anlatılmadı.

Binyıllar öncesine kadar uzanan tarih yolculuğumuza, önce en yakın merhaleden başlamamız gerekmez mi? Çanakkale'yi bilmeyen, anlamayan bir nesille Türkiye'nin bir yere varması mümkün değil.

Bu duygularla sevinç içinde akşam TRT ekranının başına oturdum. Dizi başladı. Evdeki herkes ne zaman kanal değiştireceğiz diye sorarken ben ısrarla seyretmeye çalıştım. Fakat dayanmak mümkün değil.

Türkiye tarihinin en önemli olayı, bir ortaokul piyesinden daha durağan bir tarzda anlatılmaya çalışılıyor. Hayatında hiç oyun izlememiş birisi için belki ilgi çekebilir ama, yabancı filmlerde müthiş savaş sahnelerini izleyenlere, Çanakkale gibi bir mahşeri, böyle mahalle kavgasından daha az sayıda bir askerle ve hiç de inandırıcı olmayan figürlerle seyrettirebilir misiniz?

Cep telefonuyla kamera çekimi yapan meraklı birinin bile daha ilginç sahneler yakaladığı günümüzde, böyle muazzam bir olayı basit ve gülünç hale getirmeye kimsenin hakkı yok sanırım.

Bugün memleketin halini gördükçe, zaten boşuboşuna öldüklerini düşündüğüm Çanakkale şehitlerinin anısına bir darbe de kendi ellerimizle biz vurmayalım. Bu sahneleri gören gençlerde ne vatan sevgisi oluşur, ne vatan uğruna şehit olma duygusu... Böyle pisipisine bir ölüm, olsa olsa sadece alay konusu olur.

Çekim açısından böylesine amatör bir izlenim veren dizide, kostüm görevlileri de kendine düşeni fazlasıyla yapmışlar.. Tamtakır bütçesiyle devlet ordusunun hiçbir ihtiyacını karşılayamazken, askerler yeni ütülenmiş tek tip yepyeni elbiseler giyerek diziye adeta renk katıyorlar.

Kendine sadece olayın duygusallığına kaptırıp manevi hazzın derinliklerine dalanlar için bunlar belki farkında bile olunmayan şekil bozuklukları... Ama yeni neslin aynı hazzı yakalayabilmesi ve olayı kavrayabilmesi için, önce bu inandırıcılığın ve çekiciliğin sağlanması lazım.

Yoksa sadece birileri "iş yapmış" gibi görünür, birileri de bundan üç beş kuruş kazanır, o kadar. Başka kimsenin bir kazancı olmaz.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..