Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '12

 
Kategori
Kitap
 

Kitap okumanın neresindeyiz?

Milli Eğitim Bakanlığının baskısını yapıp okullara dağıtımı yaptığı ders kitaplarını ülkemizde kitap okuma oranlarına sokacak olursak o zaman ülkemizi de dünyanın önde gelen isimleri arasına eklemeliyiz.

Eğer istatistikler böyle ele alınıyorsa hiç de ülke insanımızın hakkını yememeliyiz.

Ancak kitap okuma oranının vatandaşlarımızın bizzat kitapevlerine giderek aldıkları kitapla belirleyecek olursak işte o zaman gerçek veriler ortaya çıkar.

Yoksa bu durum adrese hatır gönül ilişkisi içerisinde gazete teslimi yapıp sonra da gazete tirajlarının yüksekliği ile övünen gazete sahiplerine benzer.

Kütüphanelere giriş çıkış yapanlar da bu sayıyı sağlıklı olarak belirlememektedir.

Zira kütüphaneler kitap okuma mekânlarının ötesinde sakin bir yerde ders çalışmak isteyen öğrencilere ev sahipliği görevini yürütmektedir.

Bu haliyle yine elde edilecek rakamlarda yanıltıcı sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Özellikle kitapçılardan alınan ve okunan kitap sayısını önemsiyorum.

Tabi bu arada eski kitapçılardan kira ya da kitap değişimi ile alınıp okunan kitap ve okurların sayısını kimse bilemiyor.

Kitap okumanın ciddi bir ihtiyaç olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı?

Eğer bir toplum şu veya bu nedenle kitap okumayı unutmuşsa bunu yeniden kazandırabilmek için birtakım çalışmalar kaçınılmaz olmalıdır.

Mesela okullarda mutlaka kitap okuma saatleri olmalıdır.

Öğrenciler okudukları kitaplara göre performans değerlendirmesine tabi tutulmalıdır.

Cezaevlerinde, kamu personeli sınavına girmeden önce okuması gereken kitaplar önerilmelidir.

Ne yazık ki bugün ülkemizde bırakın öğrencileri önemli bir rakamı kapsayacak sayıda öğretmenlerde kitap okuma alışkanlığını yitirmiş durumdadırlar.

Türkiye Yayıncılar Birliği Kültür ve Turizm Bakanlığından alınan bandrollerle kitap basım sayısını tespit etmekte ve bu sayıyı kişi başına bölmeye çalışmaktadır.

Bu yanıltıcı bir rakamı kamuoyuyla paylaşmak olur.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2011 itibarıyla halk kütüphanelerine 5 milyon TL bütçe ayırdığını ifade ediyor.

Fakat İlçe Kütüphanelerinde bu işi yürütebilecek etkin ve yetkin kimselere rastlanmıyor.

Burada görev yaptırılan kişiler Belediyelerde işçi olarak çalışan vasıfsız kimselerden tercih ediliyor.

Belediyeler bu konuda biz çaresizliğe yardımcı olmaya çalışıyoruz ifadesini kullanmakla yetiniyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı bu işe bütçe ile birlikte yetişmiş elemanla müdahale etmelidir.

Ülkemizdeki kütüphanelerin durumu içler acısıdır.

Günde ortalama 4–5 saat Tv. İzlemekle dünya ortalamalarına göre birinci sırada olan Türkiye kitap okuma süresi yılda altı saati geçmemektedir.

Oysa bizim ecdadımız savaşa giderken bile katırların sırtında kitap götürürdü.

Ülkemizde önde gelen kimselerin elinde kitap görmeyi arzuluyoruz.

Halkımızın severek izlediği Tv. Dizilerinde okunan kitaplar birkaç gün içerisinde binlerce satılabilmektedir.

Muhteşem Yüzyıl Dizisi bile tarih kitaplarının satışını tetiklediği gibi tarihe karşı sempati oluşturduğu görülmektedir.

Kitap satışlarının gelir gider dengesizliğinden kaynaklanması nedeniyle binlerce kitapevi kapısına kilit vurmuştur.

Kitapevlerinin yerini kırtasiye ve oyuncakçı dükkânları almıştır.

Yetkililerimiz bu konuda basının önüne daha popüler nasıl çıkarız kaygısından ziyade kitap okumayı nasıl gerçekleştiririz anlayışını taşımalıdırlar.

Apartmanlara mutlaka birer kitap odası mecburiyeti getirilmelidir.

Hatta ayda belirli sayıda kitap okuyan işsizlere kitap okuma kursları adı altında maaş bağlanmalıdır.

Yine son yıllarda ülkemizde yayınlanan kitaplar aşk/meşk gibi magazin ağırlıklı çıkmaktadır. Tarihe mal olmuş kişileri satış kaygısıyla magazinlerine alet etmek bu işin suiistimal edilmesi anlamını taşımaktadır.

Şimdi kitap konusunda yapılan bir araştırmanın sonuçlarına bir göz atalım: 
• Kitap Türkiye’de ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235 nci sırada yer alıyor.
• Japonya’da toplumun yüzde 14’ü, ABD’de yüzde 12’si, İngiltere ve Fransa’da yüzde 21’i düzenli kitap okurken, bizim ülkemizde sadece on binde bir kişi kitap okuyor.
• Türkiye’de günde ortalama beş saat televizyon seyredilirken, kitap okumaya yılda sadece altı saat ayrılıyor.
• Türkiye’de okunan kitaplar genellikle siyaset, aşk, cinsellik konularını işliyor.
• 8 milyon Azerbaycan’da kitaplar ortalama 100 bin tirajla basılırken, 75 milyona yakın Türkiye’de bu rakam ortalama 2 bin - 4 bin dolayında. Çünkü Türkiye’de okuma alışkanlığına sahip kişilerin sayısı 70 bin dolayında.
• Japon yılda ortalama 25, İsviçreli 10, Fransız 7 kitap okurken, Türkiye’de bir kişi on yılda bir kitap okuyor.
• Birleşmiş Milletler araştırmasına göre kitap için Norveçli 137, Alman 122, Belçikalı ve Avustralyalı 100, Güney Koreli 39 dolar ayırıyor yılda. Dünya ortalaması da 1,3 dolar. Ülkemizde ise bir kişi kitaba yılda ancak 0,45 dolar yani 45 sent ayırabiliyor.
• Türkiye’de dergi okuma oranı yüzde 4, gazete okuma oranı yüzde 22, radyo dinleme oranı yüzde 24, televizyon izleme oranı yüzde 95.
• Biz Türklerin kitap okumaya ayırdığı zamanı, Norveçli 300’e, ABD’li 210’a, İngiliz 87’ye, Japon 97’ye katlıyor.
• Birleşmiş Milletler’in insani gelişim raporunda ülkeler kitap okuma oranına göre sıraya dizilmiş. Türkiye 86 ncı sırada.

Kitap okumayan bir toplum bir süre sonra birbirinin canına okumaya başlar.

Bu istatistikî bilgilere bakınca kitabı ne kadar incittiğimizi, onun da canına okuduğumuzu anlıyoruz.

Hatta kitaplar artık katı atık olarak değerlendirilen bir madde olarak görülmeye başlanmıştır.

Sokak satıcılarının arabalarına kadar düşmüştür.

İnternetin malumattan öte gidemeyeceği ve hiçbir zaman da kitap okumanın yerini alamayacağı açık bir gerçektir.

Kitap insanın insanlığına olan saygısının belgesidir.

Kitap okuyan bir toplumu idare etmek diğerinden hem daha ucuz, hem de riski düşüktür.

Kitap okuyan toplumlar doğru ve yanlışlar karşısında saygı dilini kullanarak düşüncelerini ifade ederler.

Oysa kitap okumayan toplumları idare etmek daha pahalı olup, riski de oldukça yüksektir.

Kitap okumayan toplumlar ise kavga dilini kullanırlar.

Demokrasilerin beslenebileceği tek gıda kitaptır.

Kitapsız demokrasi olmayacağı gibi kitaplardan uzaklaşan toplumlara da bunu kazandırabilmenin imkânı yoktur.

Tarihte rakibinin ilim ve irfanından çekinen düşman kuvvetleri işgal ettikleri yerde ilk saldırdığı binalar kütüphaneler ve yaktırdıkları da ilk şeyler de kitaplar olmuştur.

Geçmişle gelecek arasında kurulmuş tek köprü kitaplardır. Bir milleti köklerinden koparmaya çalışmanın tek yolu onlara ait kitapları imha etmektir.

Tarih boyu hangi dönemde kitaplara değer vermişsek, yalnız dünyaya sahip olmakla kalmadığımızı, o zamanlar medeniyete ve insanlığa da sahip olduğumuzu görüyoruz.

 
Toplam blog
: 574
: 922
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Samsun Yazarlar Derneği (Kurucu) Başkanı. 12 kitabı neşredildi. Türk Güreşinin Sembol ismi Yaşar ..