Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kitapçı rafları arasındaki mahçup doktor adayı

Kitapçı rafları arasındaki mahçup doktor adayı
 

“İyilik yap denize at demişler” ya atalar. Vallahi denize mi atmak lazım yoksa turşusunu kurup üstüne mi yatmak bilemiyorum ama iyilik yapmanın, birisini, birilerini sevindirmenin; en çok insanın kendi ruhsal yapısına faydası olduğuna inancım sonsuz.


Haksız mıyım?


Bakın size küçücük bir hikaye anlatacağım. Bu öyküyü yıllar önce dinlemiştim ya da okumuştum. Bunu hatırlamadığım gibi yazarını da bilemiyorum şu anda. Ama hikayedeki olayın, içimde bıraktığı derin iz hiç ama hiç kapanmadı emin olun.


Genç delikanlı tıp fakültesinde öğrenci, ailesinin maddi imkanları da son derece sınırlıydı. Devletten aldığı bursla ve okul zamanları dışında çalıştığı işlerden kazandığı cüz’i miktardaki paralarla tahsilini devam ettirmeye çalışıyordu.


Bir dersin sınavını verebilmesi için ihtiyacı olan, o kitaba maalesef sahip değildi. Hep girip dolaştığı kitapçıya gitti ve aradığı kitabı çabucak buldu. Kitabın arkasını çevirip, üzerindeki fiyat etiketini okuduğunda başına kaynar sular dökülmüştü. İthal edilmiş olan bu kitabı alabilmesi mümkün değildi. Neredeyse, bir aylık burs parası kadardı ücreti.


Ve o gün, kitapçı rafları arasında uzunca bir zaman, kitapları inceliyormuş gibi yaparak sınavına çalışmaya çalıştı ayaküzeri. Bir yandan da kitapevinin sahibi ya da çalışanları kendisini fark edecek mi diye ürkek bakışlarıyla etrafı kolaçan ederek.


Konu, uzun ve detaylıydı. Öyle bir kerede, ayaküstü ve kısacık çalışmayla olabilecek gibi değil yani. Ertesi gün yine aynı kitapçıya gitti ve kitabı raftaki yerinde buldu. Ve kaçamak ders çalışma süreci yeniden başladı, sıkıntılı ve hüzünlü. Şüphe çekmemek için çok da fazla uzatamıyordu, makul bir zaman geçince çıkmak zorunda kalıyordu işyerinden.


Kitapçı rafları arasındaki bu kaçamak ders çalışmalar dört-beş gündür devam ediyordu. Allah’tan kitapevi sahibi ya da çalışanları durumdan şüphelenmemişlerdi de rezil olmuyordu.


O gün yine okul çıkışı soluğu kitapçıda almıştı, doktor adayı genç delikanlı. Şüphe çekmemek için diğer kitapların bulunduğu raflarda hızlıca bir tur attıktan sonra malum yerine geldi. Ama gözlerine inanamıyordu. Tüm vücudunun karıncalandığını, gözlerinin karardığını ve tepeden tırnağa ıslandığını hissetti. Kitap yerinde yoktu, satılmıştı. Oysa durumu baya bir kotarmıştı. Birkaç gün daha gelip-gitseydi buraya, sınava hazır hale gelebilecekti.


Yapacak bir şey yoktu, yıkılmış bir halde kitapçıdan çıkarken, işyeri sahibi olan orta yaşlarının üzerindeki temiz yüzlü bey, tıp fakültesi öğrencisi olan genci durdurdu:


Bakar mısın, delikanlı?”


Eyvah, kesin durumu anladılar ve beni rezil edecekler diye düşündü o anda genç adam:


Buyurun Beyefendi?”


Adamın gözlerinin içi gülüyordu ve yumuşacık ses tonuyla konuşmaya başladı fısıldayarak. Zira kitapçı dükkanı oldukça kalabalıktı o anda:


Sizin kitabı, bu sabah biri satın alacak oldu. Uzun uzun inceledi, fiyatına baktı. ‘İnşallah almaz’ diye dualar ettim içimden. Neyse ki vazgeçti. Ben de her ihtimale karşı aldım raftan kitabı, buraya, masamın çekmecesine koydum. Al evladım, çekil bir köşeye ve çalış istediğin kadar. Hatta istersen evine de götürebilirsin, işin bitince getirirsin.


Tıp öğrencisi delikanlı, ne diyeceğini bilemedi. Uzunca bir süre donmuş halde baktı kaldı, adamın elindeki kitabın kapağına. Demek ki ilk günden beri biliyordu. Ve artık hakim olamıyordu gözlerinden akanlara.


Yıllar geçti. O gariban genç tıp öğrencisi, tahsilini en iyi şekilde devam ettirdi ve çok başarılı ve ünlü bir onkolog oldu. Kader bu ya yıllar önce kendisine o iyiliği yapan adam da kanser denen illetin pençesinde yaşam mücadelesi veriyordu. Ve o günden beri irtibatları hiç kopmamıştı.


Kitapevi sahibi yaşlı adamı, üstelik de kendisinden tek kuruş para almadan, o acımasız hastalığın elinden çekip almayı başardığında artık dükkanının raflarındaki kitaptan ücretsiz faydalanmış olmasının bedelini fazlasıyla ödemiş oluyordu.



@Geçen sene bugün "Şirince, Bizim Ev ve Meyve Şarapları": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=109225

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..