Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

25 Haziran '07

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Knidos ve meşhur Afrodit Heykeli'nin sırrı...

Knidos ve meşhur Afrodit Heykeli'nin sırrı...
 

Knidos, bir panaroma... Datça Yarımadası'nın Tekir Burnu'nda yer alan bu antik kent, vakti zamanında bilim, mimarlık ve sanatta da oldukça ileri bir kentmiş. Tarihin büyük astronomi ve matematik bilimcisi Eudoksus, doktor Euryphon, ünlü ressam Polygnotos ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos burada yaşamış.

Datça ilçe merkezine tekneyle iki saatlik bir mesafede olan bu güzelim bölgeye, küçük limadan kalkan tekne turlarıyla gitmeniz ve şahane bir gün yaşamanız garanti.

Tarihçi Strabon kenti kıyıdan Akrapolise doğru yükselen bir tiyatroya benzetirmiş. İç ve dış limanı ikiye ayıran yarımada üzerinde özel binalar, iç limanın üzerinden Akropolis’e hafif bir eğimle yükselen yamaçlarda oluşturulan setlerde ise topluma hizmet veren binalar kurulmuş. Doğu batı yönünde uzanan 10 metre genişliğindeki 4 ana cadde setler üzerinde düz olarak yerleşmiş, caddeler arasındaki bağlantı ise merdivenlerle ve eğimli dik sokaklarla sağlanmış.

Şehir 4 km’yi bulan surlarla çepeçevre sarılmış. Askeri liman ile Akropol arasında ve güneydeki ticari limana kadar geniş bir alanı kaplamış.

Knidos’un biri 20.000 diğeri 5.000 kapasiteli iki tiyatrosu var. Güneyde, ticari limanın yakınındaki küçük olanı. Şehrin girişinde yer alan tiyatro, tipik bir Yunan tiyatrosu. Oditoryum bir yamaca dayandırılmış, orkestra alanı daire planlı, tonozlu girişlere sahip en erken tiyatrolardan birisi. Hele geceleri o tiyatroda canlandırılan trajedyaları düşlemek bile insana büyük keyif veriyor.

Meydan Larouse ansiklopedisinin Knidos maddesindeki bilgilere göre; yapıların mermerleri, köylüler tarafından tahrip edilerek kireç imalatında kullanılmış. Yine aynı ansiklopedideki bilgilere göre, bu mermerlerin bir kısmı, Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Kahire'de yaptırdığı sarayda, bir kısmı da Dolmabahçe sarayının yapımında kullanılmış... Kısaca kültürel mirasımızı, bir mezar için yağmalayan yine biz olmuşuz!

Akropoldeki büyük tiyatro ise, taşları ve mermerleri 19. yüzyılda gemilerle götürüldüğü için bugüne ulaşamamış.

Yine de siz küçük olanın taş basamaklarına oturunca muhteşem bir koy manzarasıyla karşılacaksınız ki, oraya adım atmanıza bedel. Ayrıca yanda ortya çıkarılan evleri de göreceksiniz...

British Museum'un sitesinde belirtildiğine göre Knidos, en parlak döneminde 4 adet tiyatroya sahipmiş. Şehrin ne kadar büyük olduğunu ve Knidosluların kültürünün ne kadar geliştiğini göstermesi açısından önemli bir bilgi.

Prof. Tuna'ya göre; “Dördüncü yüzyılda bazı evlerin boşaltılıp atölyeye dönüştürülmesinden yola çıkan arkeologların şehrin işlevsiz kaldığı yönündeki tezlerini eksik buluyorum. Uzun süre daha şehirde yaşam ve ticareti devam etmiş. Kazılarda ortaya çıkan bulgularda son derece düzenli yapı adaları, konut sistemleri ve sokak yerleşimlerinin gelişmişliği, Eski Knidos’un da en az Yeni Knidos kadar önemli olduğunu ortaya çıkardı.”.

Deveboynu olarak bilinen yarımada eskiden adaymış. Kentin solunda yer alan yarımada, Knidos'a ilk yerleşim döneminde konumunun getireceği avantajı en üst düzeye çekebilmek için bir adadan yarımadaya dönüştürülmüş. Baş kısmı karaya bağlanarak her iki yanında suni liman oluşturulmuş. Dolgu alanına da geçişte kullanılmak üzere bir kanal açılmış. Kuzey limanı askeri amaçla kullanılıyor, her iki yanında yuvarlak kontrol kulesi bulunuyor ve ağzı zincirle kapatılıyormuş. Kontrol kulelerinden güneyde olanı bugün ayakta... Güneydeki iç liman ise daha büyük ve ticari gemilerin yanaştığı limanmış.

Ege tarafı askeri, Akdeniz tarafı ise ticari liman halinde aktifmiş... Ege tarafındaki liman, Akdeniz tarafındaki limana göre daha korunaklıdır. Ayrıca liman girişinde de surlar yer alıyor.

Zeytinyağı ve şarap ticaretinin, denizden yayılma merkezi bir bakıma Knidos...

Tekir burnun en ucunda yer alan yeni Knidos, Selçuk Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ramazan Özgan başkanlığındaki ekip tarafından araştırılmaya devam ediliyor. Anca cadde, evler ve daha bir çok alan gün yüzüne çıkarılmış.

Apollon tapınağına giden yolun ortasındaki terasta bulunan Dor tapınağı üzerine erken hristiyanlık döneminde kilise yapılmış.

Ören yerine yapılan kiliselerin renkli mozaiklerle kaplı tabanları bugün de görülebiliyor. Kurtarma kazıları 1996’dan beri sürdürülen ve bugüne kadar üçte ikisi tamamlanan Stoa, MÖ 3. yüzyılda Knidos’un ünlü mimarı Sostratos tarafından yapılmış. 113 metre uzunluk ve 16 metre genişlikteki yapıda 5x3.80 m.lik küçük odalar meydana getirilmiş. Odaların hepsi güneye meydana açılmaktaymış...

Kentte yapılan kurtarma kazılarından buluntular ören yerindeki küçük müzede sergileniyor.

Knidos kazılarında bulunan, Miken dönemi çömlek kalıntıları ve Mora yarımadasındaki Pylos (Navarin) kentinde bulunan ve Linear B alfabesiyle yazılmış olan metinlerde bahsedilen, Knidos halkı ile Mikenler arasındaki bağlarla ilgili yazılara dayanarak; Knidos'un, Miken uygarlığının Ege ve Akdeniz'de hızla yayıldığı bu dönemde ya yerleşik bir Miken şehri olduğunu ya da Mikenli tacirler tarafından, geçici bir konaklama yeri olarak kullanıldığını göstermekte.

Knidos kelimesinin kökeninin, Anadolu dillerine dayanması da burada o dönemde yerleşik halkın, Anadolu yerlileri olduğunu işaret etmekte. Ancak bahsi geçen Kiklad idollerine, ilerki dönemlerde yapılan kazıların hiçbirisinde rastlanmamış... Cyclades (Kiklad), Yunanca daire anlamına gelen kyklos kelimesinden gelmektedir. Apollon'un ve Artemis'in doğum yeri olarak kabul edilen Delos adasının etrafındaki adalar grubunun, dairesel bir yerleşim göstermesinden dolayı, Cyclades adaları olarak anılmakta...

Bütün yerleşimi, Burgaz'dan bu yeni yere planlı ve düzenli bir şekilde taşıyan Knidosluların arasında, dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen İskenderiye Feneri'nin mimarı Sostratos vardır. Yine İskenderiye'deki Tetra Stadyumu'nun mimarı olan Dexiphanes'in oğlu olan Sostratos, İskenderiye Feneri'nin dışında, Knidos'ta Ertelenmiş Zevkler Bahçesi (Babil'in Asma Bahçeleri'ne benzer bir yapı, ama yakta kalamamış...), Delphi'de Knidos Evi ve Nil Nehrin'de yönlendirme kanallarının mimarı....

Ören yerinin en güzel noktası, her iki limana hakim konumdaki Afrodit Tapınağı. Yuvarlak planlı tapınağın çapı 17 metreymiş. Afrodit heykeli ise tapınağın ortasındaymış. Kapılar heykele açılıyormuş. Şimdi heykelin sadece kaidesi görülüyor. Ören yeri gezisinin ilginç noktalarından biri de mevsimleri ve zamanı gösteren güneş saati. En tepede Apollon Tapınağı yer alıyor ve kent oraya doğru bir tiyatro gibi yükseliyor. Aşağıdaki Tiyatronun hemen üzerindeki Korint Tapınağı mimar Stratos’un eseriymiş.

"Ve Praksiteles, tanrımızın bize verdiği en muhteşem heykeltraş.

Onun yaptığı heykeli, Romalı Plinius "dünyanın en güzel heykeli" ilan etmişti. Praksiteles, Atinalı bir heykeltraşdı.

Bir gün ressam bir arkadaşıyla Datça yakınlarındaki Knidos'da bir akşam vakti sahilin kuytu bir yerinde içkisini içip sanattan konuşuyordu.

Tepedeki manastırdan rahibelerin indiğini gördüler.

Rahibeler sahile gelip, elbiseleriyle denize girdiler biraz serinlemek için.

Aralarından yalnızca biri çırılçıplak soyundu.

Genç kadının vücudunu gören Praksiteles hemen o anda o vücudun heykelini yapmadan yaşayamayacağını hissetti.

Ertesi gün manastıra gidip, başrahibeden genç rahibenin heykelini yapmak için izin istedi. "Biz karışmayız," dedi başrahibe, "kendisine bir sorun, kabul ederse heykelini yapabilirsiniz."

Heyecanlı heykeltraş, genç rahibeyi çıplak heykeli için poz vermeye ikna etti.

Heykeli yaparken, kızın hikayesini de öğrendi.

Genç kız, bir adamı öldürmüştü.

Mahkeme genç kızı ölüme mahkum etmişti.

Yargıçlar idam kararını okudukları sırada, genç kızın artık yapılacak hiçbir şey kalmadığını gören avukatı birden ortaya fırlamış, genç kızın yanına gidip, üstündeki elbiseleri yırtıp, kızın çıplak bedenini yargıçlara göstermişti.

"Bu memeleri yoketmeye razı olacak mısınız?"

Genç kızın memelerini gören yargıçlar yeniden toplantıya çekilmişler ve o güzel memelere kıyamadıkları için idam kararını değiştirip, kızı bir manastırda yaşamaya mahkum etmişlerdi.

Praksiteles, "hayat kurtaran" o vücudun heykelini yaptı.

Adını "Knidos Afroditi" koydu.

Heykeli daha sonra Bizanslılar İstanbul'a getirip Beyazıt'da kızlar sarayının önüne diktiler ama büyük bir yangında heykel parçalandı. Allahtan bu heykelin yüzlerce kopyası yapılmıştı ve tanrının yarattığı en güzel memelerden birinin mermere düşen izi günümüze kadar geldi." [1]

Knidos... Bekle beni, yine geleceğim, gün batımında şarap içmeye...

[1] Ahmet Altan, "İçimizde Bir Yer", Alkım Yay.

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara