Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Koltuk bahane, koltuğun gücü şahane !

Koltuk bahane, koltuğun gücü şahane !
 

alıntıdır.


Ülkemde her hangi bir koltukta oturmak çok önemlidir. Koltuğun bulunduğu yere göre değişen  durumlar söz konusudur. Hepimizin evinde koltuk bulunur. Bahsettiğim koltuklar evlerimizde hafifçe yayılarak oturduğumuz koltuklar değildir. Bu koltuklar  bile masanın kenarındaki sandalyeden çok daha iyidir. Çünkü sandalyede koltuktaki gibi yayılarak oturamazsınız. Şimdi bahsettiğimiz koltuklara geri dönelim.

Koltukların en heybetli olanlarından bahsedersek konuyu çok ama çok fazla anlamış oluruz.  Onun için bir şirketin genel müdür koltuğundan bahsetmek konuyu anlatmak için yeterli kalmayacaktır. Dünyada en büyük güç kimin diye baktığımızda devlet gücünü elinde bulunduran koltuklarda olduğunu görürüz. Çünkü hiç bir ülkede devlet gücünün üzerinde bir güç olmaz.  A.B.D.lerindeki durumu bilemediğimden oradaki başkanın koltuğundan bahsetmek bana  göre zor. Fakat ülkemde olanlar benim gözümün önünde olduğu için ülkemden örnek vermeyi uygun buldum.

Ülkemde devlet gücünü temsil eden koltuklara  şöyle bir bakalım. Hangi şehirde olursanız olun, hangi konumda olursanız olun trafik şahsınız adına açılmaz. Fakat en üst koltuğa sahipseniz yolların nasıl açılacağı hangi güzergahtan gideceğiniz zaten  ayarlanmıştır. Geçeceğiniz saatte hiç bir insan artık bu yolu benim kullanma hakkım var deme hakkına sahip değildir. Artık yol kişiye aittir. Eskortlar yolu kesmiştir ve açılın diye uyarılar vardır. Artık o yol sizin için kullanma hakkına sahip değilsiniz. O kişinin o koltuğa oturmasında belki katkınız vardır ama o koltuğun üzerinde oturanın yanında artık hakkınız yoktur. Sizin sayenizde oturmuştur lakin sen beklemek zorundasındır.  O yolda bulunan kırmızı ışıklara yasal  olarak  sen uymak zorundasındır.  Fakat senin etkinle o koltuğa bugün oturan kişi artık  senin uymak olduğun yasaya uymak zorunda değildir ve kırmızı ışıklar artık onun önünde adeta eğilir konumdadır. Kaderin cilvesine bakın.

Şimdi örneğimiz bir başka noktada. Ülkenin sayılı zenginlerinden olun . Uçak kaldıracak gücünüz olsun.  İstanbul’dan İzmir’e özel uçağınızla  gidebilirsiniz. İzmir’de inebileceğiniz havaalanları belllidir . Sadece  onlara inme hakkınız vardır. Hayır belirli koltuklarda bulunursanız artık sizin için istenirse askeri hava alanlarıda açıktır. O koltuğu işgal eden kişi  askeri havaalanına da inebilir . Paranın gücüyle özel uçak kaldıran kişi ise asla bunu yapamaz. Paranın gücü burada hükmetmez. .  O  belki seçim gezilerinde uçağını tahsis etmiştir fakat onun hakkı artık kısıtlıdır. Hak kırmızı ışıkta artık geçebilenin olmuştur.  O  koltuğa oturmasında etkisi olanların artık hakkı yoktur,  fakat koltuğa  oturanın hakkı vardır. Kaderin bir başka cilvesi.

Bir toplantıya davetlisiniz. Toplantının saati bellidir. O toplantıya saatinde giderseniz katılabilirsiniz veya geç kaldıysanız toplantının bir kısmını kaçırmış olusunuz. Fakat o koltuğun sahibi iseniz toplantıyı kaçırma gibi bir durumunuz söz konusu değildir. Çünkü  o zat oraya gitmeden zaten toplantı başlayamaz.  Toplantıdaki kişiler o kişinin o koltuğa oturmasında katkı sahibi de olsalar bile artık  onların hakkı sadece beklemekten ibarettir. Çünkü artık saat kişiye endekslidir. Kırmızı ışık gibi saatte artık kişiye uyar olmuştur. Kaderin bir başka cilvesi.

Geçenlerde bir haber olarak o koltuklardan birinde oturan kişinin beş yıl içinde toplam 103 ülkeyi ziyaret etttiğini belirtmişti. Yılda ortalama 20 ülke eder. Yılı bu sayıya bölerseniz 18 günde bir ülke olur.  80 milyon  insanın bir kısmı o kişinin o koltuğa oturmasında vesile olmuşlardır. Lakin asla ortalama 18 günde bir  veya yılda ortalama yirmi ülkeyi ziyaret edemezler bunu hayal bile edemezler. Kaderin bir başka cilvesi.

Pekiyi sadece bu kadar mıdır. Elbetteki değil. Kamuda çalışanlar bu koltuğa oturanların karşısında hangi konumda olduğunu hepimiz biliriz.  Belki bu kişilerde o koltuğa oturanın o koltuğa oturmasında vesiledir . Fakat kaderin başka bir cilvesi budur.

Bu konuda yazmaya kalksak herhalde büyük bir kitap olur. Devlet yönetimindeki koltuklara  bakıldığında  siyasetin bu  koltuklarda etkili olduğunu görürüz. Millet ile vekili arasındaki uçurum ne  denli büyüktür anlatmak mümkün değildir. Siyasi boyutlarına burada girmeyeceğim. Lakin bundan sonra yazacaklarım gerçekten koltukta oturup bu koltuğun gücü nedeni ile oluşan ağır sorumluluğun karşısında insanların yaptıklarıdır.

Burada örnekleme getireceğim ilk kişi  Hz. Ömer (r.a) olacaktır. Devlet mumu ile , kişisel mum  hikayesini inançlı insanlarda bilmeyen yoktur.  Torunlarına  taş kaynatan kadının hikayesinde “  benim halimi bilmeyecekti neden halife oldu” konusuda herkesin kulağında bir küpedir. Hz. Ömer’in  Kudüs şehrine girerken  yürüme sırası kendisinde olduğu için  kölesini deve üstünde  şehre soktuğu kendisinin ise yayan deveyle  birlikte şehre girmesi hala dillerdeki bir olaydır.  Örneklerde Hz. Muhammed (s.a.v) efendimizi belirtmemek mümkün değil. “babasının annesi” dediği kızı Fatıma-tül Zehra altın bilezik takmaya kalktığında “sen peygamber  kızısın ateşten halka taktı derler” diye altın bileziği çıkardığı bu günde anlatılan konulardandır. Şimdi vicdanlara sesleniyorum. Kölesinin hakkını savunarak Kudüs’e  yayan giren Hz.Ömer(r.a)  ile kırmızı ışıkta şimşek gibi geçenler acaba aynı kefede olabilir mi.  Hiç kimse laf etmesin her ikisi de devletin başlarındadır. Yaklaşık 1300 yıl sonra Hz. Ömer (r.a) den sö zedilirken dünyanın sonu gelmezse  1300 yıl sonra acaba kırmızı ışıkta geçenlerin  adları acaba ortada olacak mı.  Ama 2600 yıl sonra da Hz. Ömer(r.a) adı yine geçecektir.  İşte iki kul arasında ki fark . Bugün ülkede o koltukta oturmayı isteyecek o denli büyük bir çoğunluk çıkarki, lakin devesinde ki sıra kendinde olmadığı için diğer kulun binmesini isteyecek “Adl” sıfatına laik olacak olanlar ise azında  azı olacaktır. Bilirler ki insanlar o koltuktan kalkınca o koltuğun oluşturduğu ihtişam kayıp gider.  Koltuktan inince perde kapanır artık alkışlayan kişiler ortada yoktur. Eh , zaman koltuğa yapışma zamanıdır.

Gerçek nedir derseniz ” Dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, Allah’tan korkanlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız?“  (Enam 32)  Gerçek dost  Allah(c.c) bu şekilde öğüt vermektedir. Acaba o koltukların gücü ahiret yaşamını yönetmeye yetermi ?(Sümme haşa) Biliriz ki Gerçek güç sahibi Alemlerin Rab’bi  Allah(c.c) tır.  Esen kalın…

www.selcukefendi.com sayfasında yayınlanmıştır.

 
Toplam blog
: 81
: 1191
Kayıt tarihi
: 13.02.11
 
 

Ben kimim? Ben 55 yaşında hekimlik sanatını icra eden bir kişiyim. Adım Selçuk Şensöz. Bugün için..