Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '10

 
Kategori
Anılar
 

Konya kız öğretmen okulu

Konya kız öğretmen okulu
 

Orta okuldan mezun olduktan sonra bır kaç kez sınavdan geçerken girebildiğimiz bir okuldu. O zamanlarda liseden sonra 3 yıllık özel eğitim alınıp 18 yaşlarında öğretemn olunurdu. Benim o oklula girdiğim yıl lise dengi de olsun diye 4 yıl oldu süre. Üniversiteye girme şansı da doğmuştu isteyenler için.

Çekingen bir yapım vardı. Annem beni okula bıraktığında üzülmüştü. Tanıdık bana göre daha girişken bir arkadaşa emanet etmişti. Yatakhane binası dolunca bizim sınıfı çatı katındaki eski yatakhaneye yerleştirmişlerdi. İki üç sınıflık öğrenci bir çatı altında. Rüzgarın uğultusunu daha bir yakın hissederdik. Yazın sıcağını kışın soğuğunu da...Banyo yeni binada olduğu için banyoya girme önceliğini bize verirlerdi. Geç vakte kalmadan dönelim odamıza diye. Bir küçük oda da üst sınıftan iki abla bizleri gözlemek korumak için kalırdı. Nöbetçi öğretmen ilk önce bizim yatakhaneyi gezerdi. Etüd bittikten sonra 9.30 da ışıklar sönerdi. Konuşmak haddimize mi? Bir keresinde gürültü oluyor diye nöbetçi öğretmen tarafından yorgan üstünden sopa ile sıra ile dayaktan geçmiştik. Şimdi o günleri gülümseyerek anıyorum. Aslında ne kadar üzülmüştüm. Çünkü kurunun yanında yaş ta yanmıştı.

Köy eğitim enstitüsü kökeni öğretmenlerimizin bize katkısını unutamam. Sınıf gecelerimiz olurdu. Her bir faaliyeti kendimiz düzenler, öğretmenlerimizin kontrolünden sonra sergilerdk. Neler yapardık neler. Yılbaşı gecesi özel faaliyet düzenlenirdi. Okulun kantininde Erol Evgin ve o dönemin şarkıcılarının şarkılarını dinlemek ne zevkti. Televizyon mu? Daha okullara girmemişti ki. Bir keresinde bir filim gösterdiler kantinde. Hangi akla hizmet bilmiyorum önce filmin ikinci yarısını seyrettirdiler bitti derken ilk bölümü başlamştı. Haftada bir gün orduevindeki sinemada filim seyretmek en büyük lüksümüzdü. Hapishane duvarı gibi yüksek duvarlarla çevrili okulu binasının ikinci katının penceresinden Alaaaddin Tepesi ve Karatay Medresesi ve yakındaki evler görünürdü.

Haftada bir gün bir boçuk saatlik çarsı iznini iple çekerdik. Çok sınırlı bütçemiz nedeniyle alışverişten çok gezmekten hoşlanırdık. Adımız üstümüzde" PARASIZ YATILI"...

Haftanın diğer günlerinde özel izin almadan dışarı çıkmak olanaksızdı. Görüşmecimiz gelince onlarla dışarı çıkabilirdik.

Yemekhanede okulun bütçesi ile alınan malzeme ile yapılan yemekler çok güzeldi diyemeyeceğim ama hiç sevmediğim pirinç pilavı orada en çok yediğim yemekti. Bir gün canımız kısır yemek istedi. Nöbetçi öğretmenden yalvara yakara izin alıp çarşıya gittik. Gerekli malzemeleri aldık. Okula yaklaşırken yol üstündeki dükkanlardan seslenenler oldu. Biz iki arkadaş laf atıyorlar diye korkarak okula gittik. Okula ulaştığımızda bizi bir sürpriz bekliyordu. Alışveriş çantasındaki bulgur torbası delinmiş ve biz yol boyunca Hanzel Gratel hikayesinde olduğu gibi bulgurdan bir iz bırakmışız. Dükkanlardan gelen sesler onun içinmiş... yalvar yakar tekrar izin alıp bir daha bulgur almaya gittiğimiz hala belleğimde...

Anılar yazmakla bitmez. Bugün okulumuzun geleneksel aşure günü. Artık eski okulumuz yok. Selçuk Üniversitesi oldu. "Aşure günü" bu günü organize eden arkadaşların çabaları ile gerçekleştiriliyor. Bir lokanta vb yerde toplanıp anıları tazeleyecekler. Bir kaç yıldır düzenli olarak yapılan bu güne uzaklarda olduğum için katılamıyorum. GÖNLÜM ORADA. En yakın arkadaşım eski sınıf arkadaşlarımın bir kaçı katılacakmış bu özel güne. En azından telefon edip seslerini duymak istiyorum. o günler asla geri gelmeyecek ama iyi kötü anılarıyla hep belleğimde kalacak.

Yazıma eklediğim yasemın onlar için. İyi eğlenceler sevgili arkadaşlarım dört yıl aynı çatı altında kaldığım can dostlarım, katılan öğretmenlerimiz de olacaktır. Onlara da selamlar hürmetler....

 
Toplam blog
: 397
: 1111
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

1955 Niğde doğumluyum. Ancak Japonya'ya gelene kadar yaşantımın büyük bir bölümü Ankara'da geçti. Ka..