Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '18

 
Kategori
Tarih
 

Kore Savaşı'nda Çılgın Türkler

25 Haziran 1950 – 27 Temmuz 1953 tarihleri arasında süren Kore Savaşı’nın genç Türkiye Cumhuriyeti tarihinde çok önemli bir yeri vardır. Atatürk döneminde kimseye biat etmeden tam bağımsız bir politika izleyen Türkiye 2. Dünya Savaşı’nın bitiminden hemen sonra Sovyet Rusya’nın Türkiye’den Boğazlar’da üs ile Kars ve Ardahan’ı talep etmesi üzerine ABD liderliğindeki Batı Bloğu’na yakınlaşmaya çalışır. Türkiye Rus tehdidine karşı NATO’ya girmek istemektedir. Ancak ne yazık ki bunun bedeli parayla değil kanla ödenecektir. Türkiye verilen mesajı anlamış ve ABD’nin isteği doğrultusunda Kore’de savaşmak üzere askerlerini 17 eylül 1950 tarihinde İskenderun Limanı’ndan Kore’ye uğurlamıştır.

Tuğgeneral Tahsin Yazıcı ve Albay Celal Dora komutasındaki 1.Türk Tugayı; 259 Subay, 18 askeri memur, 4 sivil memur, 395 astsubay ve 4414 erbaş ve er’den oluşan 5.090 kişilik bir birlikti. 12-17 Ekim 1950 tarihinde Kore’nin Pusan Limanı’nda Türkler karaya ayak bastılar. Kore Savaşı’nın tarihini değiştireceklerinden ne kendilerinin ne de ABD komutasındaki BM askerlerinin haberi yoktu.

Türk Askeri tam 4 kez Kore Savaşı’nda tarihin ve savaşın gidişatını değiştirdi. Ünlü Kunu-ri Savaş’nı az çok herkes duymuştur. Kunu-ri Savaşı’nın yanı sıra onun kadar bilinmeyen ve belki de ilk kez duyacağınız Kumyangjang-ni Savaşı, Taegyewonni Savaşı ve Kanlı Vegas Savaşları’nda Türkler binlerce yıllık tarihlerine ve askeri ünlerine layık biçimde sadece BM askerlerini değil düşmanlarını da kendilerine hayran bırakan şekilde savaştılar. İşte size az bilinen ya da hiç duymadığınız bu savaşların kısa öyküleri:

Kunu-ri Savaşı : 27-29 Kasım 1950

12-17 Ekim 1950 tarihinde Kore’nin Pusan Limanı’nda karaya ayak basan Türkler 21 kasım 1950 tarihinde Amerikan 9. Kolordusu’nun sağ tarafına yedek birlik olarak yerleştirildi.  24 Kasım tarihinde ABD öncülüğündeki BM kuvvetleri saldırıya geçti. Cephenin sol tarafında ABD kuvvetleri 10-15 km ileriye hızla ilerlerken sağ taraftaki Korelilerden oluşan birlikler ilerleme sağlayamadığı gibi bir de Çinlilerin karşı saldırısıyla 40 km civarında geriye çekildi. Böylece saldırıya geçen sol taraftaki ABD kuvvetleri durmak zorunda kaldılar. Çünkü Korelilerin geri çekilmesi yüzünden arka taraflarından çembere alınmak üzereydiler. Eğer çembere alınırlarsa binlerce asker esir düşmek ya da imha olmak durumuyla karşı karşıya kalacaktı.

İşte tam bu sırada yedekte bekleyen Türk Birliği’ne Çinlilerin çember harekatını önleme görevi verildi. Türkler savaşırken ABD öncülüğündeki BM ordusunun çembere alınmadan geri çekilmesi amaçlanıyordu. Nitekim plan başarılı oldu. Binlerce asker çemberden kurtularak sağ salim geriye çekilebildi. Ancak küçük bir sorun vardı. Binlerce askeri kurtaran Türk Birliği yaklaşık 60.000 kişilik Çin Ordusu tarafından çembere alınmıştı. Dünya nefesini tutmuş gelecek acı habere kendisini hazırlarken Türk Birliği ile irtibat kesilmişti. Özellikle İngiliz BBC Radyosu’nun 27 kasım tarihinde Türk Tugayı’nın tamamen imha edildiğini açıklaması moralleri yıkmıştı. Ümitlerin tükendiği bir anda 3 gün sonra telsizlerden bir konuşma duyuldu. ‘’Çemberi yardık, cepheye ekmek gönderin, görev verin.’’  Türk Birliği’nden gelen bu telsiz mesajı dünya basınında ve radyolarında büyük ses getirmişti. 

3 gün 3 gece boyunca kendisi çembere alan onbinlerce Çin askerine karşı son mermisine kadar savaşan Türk Birliği cephanesi bitince süngülerini takmıştı. Çin çemberinde Türklerle beraber savaşan ve hayatta kalan az sayıdaki Amerikan askerlerinin anlattığına göre bu sırada Çinlilerden gelen teslim olun teklifine Türklerin verdiği yanıt tarihe not düşürecek cinstendi: ‘’Atalarımız Göktürkler geçmişte sizlere asla teslim olmamıştı. Bizde onları utandırmayacağız.’’  Türkler kısa bir süre sonra da Allah Allah nidalarıyla şaşkınlıktan afallayan Çinlilerin üzerine atılmış ve 4 kez Çin çemberini yarıp geçmeyi başarmıştı. Ancak bilanço çok ağırdı. 5.090 kişilik Türk Birliği’nden 218 kişi şehit olmuş, 455 asker yaralanmış, 94 asker de kayıptı. Muhtemelen kayıpların çoğu da esir düşmüşlerdi. Hatta Türklerin 9.Bölüğü başta Binbaşı Lütfü Bilgin olmak üzere son askerine kadar ne yazık ki şehit olmuştu. Öyle ki Amerikan Hükümeti Türklerden özür dilemek zorunda kaldı.

Sonuç olarak Türkler 3 gün 3 gece savaşarak Amerikan 8. ve 9. Kolordularını kuşatılmaktan, Amerikan 2.Tümenini de imha olmaktan kurtarmıştır. Bu arada inanılmaz kahramanlıkların yaşandığı Kunuri Savaşı’nda Sarıkamışlı Hacı Altıner isimli askerimiz yaşayan bir efsaneye dönüşmüştür. Şöyle ki; tam 14 yerinden vurulmuş olduğu için komutanına ben fazla yaşamam ama sizlerin kurtulması için zaman kazandırabilirim. Bana bir ağır makineli ve bir sandık da mermi bırakırsanız ölünceye kadar çarpışırım diyerek izin almış ve arkadaşlarıyla helalleşmiştir. Gece mermisi bitinceye kadar savaşmış daha sonra da sürünerek dağdan inip bir yol kenarında baygın delik deşik haldeyken Amerikalı askerler tarafından bulunmuş ve hastaneye götürülerek ameliyata alınmıştır. Birkaç ameliyat daha geçiren Er Hacı Altıner ölümden kurtulmuş ve hikayesi yayılınca Amerikalılar tarafından Amerika’ya götürülerek 1 yıl boyunca şeref misafiri olarak şehir şehir dolaştırılmış, şehirlerin altın anahtarları ve madalyaları verilmiştir. Amerikan Basını’nda manşetlere çıkan ve kendisine Amerikan vatandaşlığı ve orduda da generallik teklif edilen Hacı Altıner’in Amerikalılara cevabı kendisinin boşuna efsane olmadığının ispatı gibidir: ‘’ Amerikan Ordusu’nda General olmaktansa Türk Ordusu’nda Er olurum.’’

Yine Amerikan kaynaklarında Kunuri Savaşı’ndan sonra Türk Askerlerini gördükleri zaman saygılarından diğer Birleşmiş Milletler askerlerinin yol verdikleri, yemekhanede kendi sıralarını vermek istedikleri not edilmiştir.

ABD tarafından Türk Birliği’ne ‘Gümüş Yıldız’ nişanı verilirken Sovyet Basını ABD’ye sizi bu sefer Türkler kurtardı diye yazarken İngiliz basını ise Türkler süngünün bir konserve açacağı olmadığını tüm dünyaya gösterdiler diye yazmıştır. Fransızlar eski Türk yine canlanıyor diye yazarken Almanlar ise Türklerin kahramanlığını anlatacak kelime yok, savaşın sürprizi Çinliler değil Türkler oldu diye yazmıştır.

Sizlere az bilinen bir olayı da nakletmek istiyorum. Savaşın en zor anında düşman eline geçmesin diye Türk Bayrağı’nı üstüne sarıp, Yavuz Sultan Selim gibi askerlerine ‘’İçinizde er varsa benimle gelsin’’ deyip Allah Allah diyerek süngü hücumuna kaldıran Elazığ Harput’lu Albay Celal Dora; 4 kez çembere alınmalarına rağmen Çin çemberini yarıp çıkmayı başardıklarında kendilerini tebrik etmeye gelen yabancı askerlerden verdiği emirle Türk Birliği’nin çembere alınmasına yol açan Amerikalı Binbaşı’yı beylik tabancasını çekip, alnından vurmuştur. Ortalığın nasıl karıştığını tahmin edersiniz. Divan-ı harbe verilen Celal Dora 3 gün sonra serbest bırakılmıştır.

Türkler Kunuri’de Çinliler tarafından çembere alındıktan sonra Çin Devlet Başkanı Rus lideri Stalin’i arayarak; ‘’Türkleri kıstırdım. Esir mi alalım yoksa öldürelim mi?’’ diye soruyor. Stalin’in cevabı ‘’ Sen bir Türk Bölüğü’nü tam teçhizat esir al sana istediğin kadar cephaneyi bedava vereceğim.’’ 3 gün sonra Türkler Çin çemberini yarıp çıkınca Stalin’in ’’Onlar Türk Askeri, ölür ama teslim olmaz.’’ dediği söylenir.

Kumyangjang-ni Savaşı : 25-27 Ocak 1951

Kunuri Savaşı’ndan sonra toparlanması için geriye Sosari’ye çekilen Türk Birliği’ne yeni emir olarak Kimp’o Yarımadası’nı savunma görevi verilmiştir. Türkler 15 aralık 1950 tarihinde Kimp’o Yarımadası’na geldiler. Kore Savaşı’nın daha başlangıcında Çinliler Kimp’o Yarımadası’nı ele geçirip kolaylıkla Seul’u işgal etmişlerdi. 1 ocak 1951 tarihine kadar Türkler beklediler ama Çinliler belkide Kunuri’de aldıkları dersten ötürü Türk Birliği’ne saldırmadılar. Ancak savaş diğer yerlerde tüm şiddetiyle sürüyordu. Çinliler Seul’u Türk Birliği başka yere konumlanınca aldılar ve BM Ordusu’nu güneye denize doğru sürmeye başladılar. Amerikan ordusu bir yandan Kore’yi tahliye planları yaparken bir yandan da bu son kararı vermeden önce cephedeki son durumu tartmak ve bilgi toplamak için bir keşif saldırısı hazırlığı düşüncesindeydi. Bunu en iyi kimler yapabilirdi? Tabi ki akla ilk gelen Türklerdi. Amaç düşmanın moralini bozmak, kayıp verdirmek ve düzenini bozmaktı.

25 ocak sabahı saldırı başladı. Görev en kısa sürede 156 ve 185 rakımlı tepeleri ve Kumyangjang-ni Kasabası’nı ele geçirmekti. Albay Celal Dora ve Binbaşı Zeki Aydemir komutasındaki Türk Birlikleri yerde 30-40 cm kalınlığında kar olmasına rağmen el bombaları ve süngüleriyle hücuma kalktılar. Çinliler saldırıya hazırlıklı ve iyi korunmuş siperlerde olduklarından ilk günün sonunda ancak Çinlilere ait ilk siperler ele geçirilebilmişti.

İkinci gün Türkler yeniden saldırdılar ve Albay Celal Dora komutasındaki birlikler tepeleri ele geçirdiler. Arkasından Binbaşı Zeki Aydemir komutasındaki birliklerimizde ev ev sokak sokak çatışarak Kumyangjang-ni Kasabası’nın en yüksek yerine Türk Bayrağı’nı diktiler. Tugay Komutan Yardımcısı Albay Nuri Pamir’de şehitler arasındaydı.  Geceleyin 447. ve 448. Çin Alayları bölgeyi terk ettiler. Türk askerleri sevinç içinde hem birbirlerini kutluyor hem de gelen tebrikleri kabul ediyordu. Peki ne olmuştu da ilk gün değil de ikinci gün savaş kazanılmıştı?

İlk gün savaş esnasında öldürülen Çinli askerlerin üzerinden Kunuri de şehit olan ya da esir alınan Türk askerlerine ait eşyaların çıkması Türk Birliği’ni derinden etkilemişti. Arkadaşlarının intikamını almak için ikinci gün Türkler kendilerinden 3 misli fazla bir düşmana karşı inanılmaz bir gayretle savaştılar. Keşif saldırısı olarak başlayan harekat Han Nehri kıyılarına ve Seul şehrine dayanmıştı.

Bu inanılmaz başarı Kore Yarımadası’nı tahliye etmeyi düşünen Birleşmiş Milletler Orduları’na ilham oldu ve artık Çinlilerin yenilmez olmadıkları inancı ile büyük bir moral üstünlüğü getirdi. Türk Birliği’ni ziyarete gelen BM Orduları Başkomutanı Mac Arthur Türklere hitaben ‘’Sizlere herkes kahramanların kahramanı diyor. Türkler için imkansız diye bir şey yoktur.’’ diyerek Amerika tarihinde ilk kez yabancı bir ülkenin birliğine ‘Mümtaz Birlik Nişanı’ nı veriyordu.

Bu savaşta da bütün Amerikalılar başta olmak üzere Birleşmiş Milletler Ordusu tarafından efsane olan Topçu Üstteğmen Tahir Ün’ün süngü savaşının ortasında az sayıda kalan arkadaşlarıyla telsizden kendi bulundukları tepenin bombalanması için koordinatları verdikten sonra koordinatı alan askerin neden diye sormasına cevap olarak düşman ateşiyle değil kendi ateşimizle ölmeyi istiyoruz diye verdiği cevap son cevabı olmuş, bütün tepe bombalanmış, şehitlerimizin cesetleri bile bulunamamıştır.

Amerikalılar tarafından Kore Savaşı’nın en kanlı piyade savaşı olarak tanımlanan savaşı dürbünü ile seyreden ABD’li tank komutanı savaştan sonra önüne gelen kayıp listelerini incelerken hayretler içinde kalmış ve askerlerine savaş bölgelerini tekrar tekrar defalarca gözden geçirmelerini emretmiştir. Çünkü önündeki listede Çinlilere ait 1.734 düşman ölüsüne karşılık sadece 12 Türk askerinin şehit olduğu ve 31 tanesinin de yaralandığı rapor edilmiştir. Ancak sonuçlar değişmemiştir. Çinlilerin büyük çoğunluğunun inanılmaz bir şekilde süngü ile öldürüldüğü rapor edilmiştir.

Bu keşif saldırısında elde edilen zafer neticesinde BM ordularının morali artmış ve devamlı geri çekilme durmuş, bütün cephelerde yapılan saldırı ile Çin orduları 38. paralelin kuzeyine sürülmüştür.

Taegyewonni Savaşı : 13-18 Mayıs 1951

Yeniden toparlanmak için geriye alınan Türk Birliği yokken deyim yerindeyse meydanı boş bulup tekrar saldırıya geçen Çinlilerin hedefi Seul’dü. Mart ayında Seul 4 kez el değiştirdi. Hatta BM Orduları komutanı Mac Arthur savaşı kaybetmemek için nükleer silahlardan başka çare kalmadığını düşünerek bunun için ABD Başkanı Truman’ı ikna etmeye çalışıyordu. Ancak tam aksine kendisi görevden alındı. attaHhHHBunun üzerine Çinlilerin kabusu haline gelen Türk Birliği sonradan Güney Kore’nin başkenti olacak Seul 5. kez Çinlilerin eline geçmesin diye Seul ile Çinlilerin arasına konumlandırıldı.

Türk Birliği’nin sağında ve solunda bulunan Amerikan keşif birliklerinden biri tamamen imha olurken diğeri de ağır kayıplar verdiği için BM ordularına geri çekilme emri verildi. Ancak İngilizce bilen eleman eksikliği ve durumun karmaşası içinde geri çekilme emri Türk Birliği tarafından anlaşılamadı ya da böyle bir emir hiç gelmedi.

Yine Kunuri’de olduğu gibi düşmanla başbaşa kalan Türk Birliği Çinlilere geçit vermedi. Binbaşı Miktat Uluünlü şehit oldu. Bunu gören BM orduları yeniden toparlanıp Türklere yardıma geldi ve Çinliler geri çekilmek zorunda kaldı.

Kanlı Vegas Savaşları : 28-30 Mayıs 1953

Aradan 2 yıl geçmiş ve Kore Savaşı adeta sonu gelmeyen rutin bir siper savaşına dönüşmüştü. Her iki tarafta barış görüşmelerine başlamayı ciddi ciddi düşünüyorlardı. Ancak masaya daha avantajlı olarak oturmak isteyen Çinliler son kez sürpriz bir saldırıya geçtiler. 1 milyona yakın asker bu harekata katılıyordu. Çinlilerin kabusu olan Türk Birliği yine en önde leri karakol mevzilerine yerleştirilmişti. Ancak Türk Birliği’nin işi bu sefer daha da zordu.

Savaşın başında saldırı öncesi ilk 36 saat içinde Türk mevzilerini yumuşatmak için Çinliler 65.000’den fazla havan ve top mermisi atmıştı. Çinliler bütün Kore Savaşı’nın intikamını almak için sanki neredeyse bütün askerlerini Vegas Tepesi ile Elko ve Karson’u savunan Türk askerlerine yönlendirmişti. 

Akşam saat 19:50’de binlerce Çin askeri Büyük Vegas Tepesi’ni savunan Türklerin yaklaşık 200 kişilik 3. Bölüğü’ne saldırdılar. Siperlerde göğüs göğüse süngü savaşı sonucu Türkler Küçük Vegas Tepesi’ne çekildiler. 1 saat sonra saat 20:50’de Türkler Çinlileri durdurmayı başardılar. Bunda da savaş sırasında 7. Bölük Komutanı’nın bir takımı (yaklaşık 30-35 kişi) Küçük Vegas Tepesi’ne yardıma göndermesi büyük rol oynamıştır. Türkler sürpriz bir saldırı ile gece saat 21:23’te Büyük Vegas Tepesi’ni tekrar aldılar. Göğüs göğüse çarpışmalar neticesinde Çinliler gece 23:06’da tekrar Büyük Vegas Tepesi’ni Türklerden geri aldılar.

16 saat aralıksız göğüs göğüse süren savaşta ertesi gün öğleye kadar Büyük Vegas Tepesi toplamda 9 kez Çinliler tarafında ele geçirilmesine rağmen 9 kez Türkler tarafından geri alındı.

Çinli Genelkurmayı öfkeden deliye dönmüştü. Bu Türkler bir türlü ölmüyordu. Koca bir tümen binlerce Çin askeri defalarca saldırmalarına rağmen sayıları 1.000 kişiyi bile bulmayan Türkleri aşıp Vegas Tepeleri ile Elko ve Karson’u alamamıştı. Türkler savaş filmlerinde görülebilecek bir savunma yapmışlardı. Öyle ki savaş sonunda Elko’yu savunan 6. Bölükten sadece 8 asker, İstihkam Bölüğünden’de 10 asker sağ kalabilmişti.  245 de yaralımız vardı.

Bir istihkam bölüğünün süngü hücumu ile düşmana saldırması duyulmuş, görülmüş iş değildi. Amerikalılar bile şoktaydı. Koca bölükten 2 manga asker hayatta kalmıştı. İstihkam Bölük Komutanı Yüzbaşı Şinasi Sükan’ın sağ bacağı kopmuştu. Amerikalılar tarafından kendisine verilen üstün hizmet madalyasının beratında şunlar yazmaktadır: ‘’Bizzat kendisi 75 düşman askeri öldürmüştür. Böyle bir kahraman ancak Türklere nasip olmuştur.’’ Savaş meydanında cesetlerin sayımı ve ayrılması esnasında 3.000 civarındaki Çinli ölülerinin arasında 151 Türk askerinin cesedini buldular. Şehitlerimizin her biri ölürken yanında yaklaşık 20 Çin askerini de beraber götürmüştü. İnanılmaz bir direnişti bu.

Türk Askerlerinin 36 saat içinde 2.453.767 adet piyade mermisi, 62.970 havan mermisi ve 79.795 adet el bombası harcadığı tespit edilmiştir. Adeta yeni bir Çanakkale Savaşı’nın yaşandığı çarpışmada Türk Topçu Taburu’nun 27.170 adet, Amerikan Tank ve Topçu Taburu’nun ise 112.000 adet top mermisi kullandığı rapor edilmiştir.

Çinliler savaş meydanını Türk askerlerine bırakarak geri çekilmişlerdir. Böylece Kore’de savaş yoluyla sonuç alınmayacağı anlaşılmış ve barış görüşmelerine başlanmıştır. Bir diğer önemli not da Kore Savaşı’nda esir düşen 234 Türk askerinin tamamının sağ olarak geri dönmesidir. Amerikalı psikologlarının özel araştırma konusu olan esir kamplarındaki Türk esirlerin disiplini ve kayıp vermeden geri dönmeleri en az savaş kadar ibretlik hikayelerle doludur. Türkler, Kore Savaşı’nın tarihini 4 kez değiştirmişlerdir.

 

Sevgi ve Saygılarımla,

Mehmet Ulusal SAĞ

 
Toplam blog
: 27
: 2404
Kayıt tarihi
: 05.10.16
 
 

1971 Ankara doğumludur. 1997 yılında özel bir bankanın açmış olduğu teftiş kurulu sınavlarında başa..