Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '20

 
Kategori
Ramazan
 

Korona Günlerinde Ramazan

On bir ayın sultanı bir Ramazan ayını daha karşılamak üzereyiz. İslâmiyetin doğup çok geniş bir coğrafyaya yayılmasından bugüne Ramazan; özlerinde taşıdığı paylaşım ve yardımlaşma ruhu, merhamet ve birbirinden farklı toplumsal geleneklerle, asırlar boyu medeniyetlerden medeniyetlere ve nesillerden nesillere aynı şevk ve neşeyle yaşanıyor.

Belki her ülkenin Ramazan gelenekleri bir diğerinden pek de farklı değildir ama bizdeki kadar Ramazan ayının, nesiller boyunca özünde ve ruhunda yaşandığı dünya atlası üzerinde bir başka Müslüman ülke daha var mıdır, onu da bilmiyorum.

Akşam üzeri havanın kararmasına yakın bir saatte, şehrin en işlek semtlerinden birinin ekmek fırınının önünde peşi sıra insanlar dizilir ilk önce. Herkesin derdi malum; iftar vaktinin habercisi akşam ezanına yolda yakalanmadan, hunharca kalabalığın arasından bir an önce ekmeğini, pidesini alıp, semtin diğer esnaflarından da evinin kalan ihtiyaçlarını karşılayıp, vakitlice evinin yolunu tutmak, evin hanımıysa eğer; işten gelecek olan eşinden, okuldan dönecek olan çocuğundan evvel, bir an önce evinin o akşamki rızkını hazır etmek, diğer ev işlerini tamamlamak, evin babası veya delikanlısıysa eğer; akşam işinden dönerken yine iftar vaktinin habercisi ezana yakalanmadan evin ihtiyaçlarını alıp, evinde iftarını yapıp, daha sonra en yakın semt camiinde teravih namazını kılmak.

İster akşam üzerileri iftar saatine yakın zaman diliminde, semtin en işlek fırınının önünde pide kuyrukları, isterse her iftardan sonra şehrin dört tarafındaki camilerde kılınan teravih namazlarında Yaradan'ın rızası için semaya kaldırılan eller görünümünde olsun; Ramazan'ın, hele de ülkemizde bu topluma özel birleştirici ve kaynaştırıcı bir etkisi bulunmaktadır. 

Ramazan demek; yoksulu, yetimi, kimsesizi gözetmek, kendi sıcak aşından bir kap da ona vermek, helâl lokmasından bir pay da onun için ayırmak, üzerine giyindiği, içerisinde ısındığı gömlekten, kazaktan, monttan, ayağındaki ayakkabı ve bottan, soğuk ve yağışlı havaların hatrına bir tane de onun için almak demektir. Kısacası Ramazan demek, merhamet demektir bizim toplumumuzda.

Ülkemiz de dâhil olmak üzere, dünyanın neredeyse büyük bölümü; bir ayı aşkın süredir Uzakdoğu kaynaklı öldürücü bir virüs salgınına karşı küresel bir mücadele veriyor. Bu küresel mücadelede kimi ülkeler tedbirler almada çok geç kaldı, başta Türkiye olmak üzere kimi ülkeler de, Çin'in Wuhan eyaletinde patlak veren bu virüs salgınının başlangıç safhasından itibaren önlemlerini almaya başlayıp, hem oluşan yeni vaka hem de ölen hasta sayıları bazında diğer ülkelerin katbekat gerisinde kaldı. Ama yine de dünyada pek çok ülke; başına bela olan bu virüsü sonsuza dek yok edecek iksiri, bir ümitle Uzakdoğu'dan beklemeye başladı şimdiden.

Hayatımıza pek çok alanda setler koydu Koronavirüs. İlk başta; entübe vaka, pandemi, karantina, sosyal mesafe ve sosyal izolasyon kavramlarıyla tanıştık. Hayatımızın önemli birer parçası olan insanların; yakın iş ve okul arkadaşlarının, akrabaların, komşuların, her gün hal, hatır sormak gayesiyle kapılarına uğramadan geçmediğimiz insanların, her gün işimize giderken düzenli olarak kullandığımız toplu taşıma ve personel servis araçlarının, her haftasonu bütün haftanın yorgunluğunu, stresini giderebilmek maksadıyla gitmeyi artık bir ritüel haline getirdiğimiz sinema ve tiyatro salonları, alışveriş merkezleri, oyun salonları, stadyumlar ve spor salonlarının... sağlığımız üzerinde aslında ne kadar potansiyel tehditler barındırabileceklerini anladık üzülerek de olsa. İş yerleri, üniversiteler, okullar günlük rutin akışlarını terk etti bu arada. Öğrenciler, çalışanlar kendi kabuklarına çekildiler birdenbire. Home Office, Eğitim Bilişim Ağı kavramlarıyla tanıştık. Her ev birer ofise, sınıfa dönüştü bu süreçte. 

Ülkeler bir anda tüm dünyaya sınırlarını kapattılar. Turistik tesisler, rezervasyon kabul etmemeye, mevcut rezervasyonları da ardı ardına iptal etmeye, müşterilerine paralarını geri ödemeye başladılar. Ekonomide hayat durma noktasına geldi. Temizlik ve hijyen kavramları, belki de hiç olmadığı kadar büyük önem kazandı gündelik hayatımızda. Toplu yerlerde maske kullanımı zorunlu hale geldi. Toplu taşıma araçlarında yolcu taşıma kapasiteleri yarı yarıya azaltıldı. Pazar yerleri ve marketlerde tezgâh aralıkları arttırıldı. Müşteri sayı sınırı getirildi. Stadyumlarda bile son haftalarda lig karşılaşmaları seyircisiz oynandı. Hem ulusal hem de uluslararası tüm resmi karşılaşmalar belirsiz bir süre ertelendi. 

Ve hayatımızda gerçekleşen bunca köklü değişikliğin ardından, 23 Nisan 2020 Perşembe gecesi kalkılacak ilk sahurla birlikte, 24 Nisan 2020 Cuma günü Ramazan ayını karşılıyor olacağız. Salgın tehlikesi sebebiyle son bir ayda hayatımızdaki pek çok şey evrim geçirdiği gibi, bu Ramazan'da da kanıksanmış, gelenek haline gelmiş, özümsenmiş yine pek çok şey de mutlaka değişime uğrayacak. Koronavirüs salgını sebebiyle, belki bu Ramazan'da özümsediğimiz pek çok şeyi; sokak satıcılarını, açık hava iftarlarını, Ramazan eğlencelerini... göremeyeceğiz bile. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, yaklaşan Ramazan ayına yönelik yaptığı basın açıklamasında; evde kılınan teravih namazlarının da, camide kılınanlar kadar farz olduğunu ve Koronavirüs salgını sürecinde tüm teravih ve cuma namazlarının evlerde kılınması gerektiğini belirtti. Asırlardır cemaat olmazsa teravih namazı da olmaz algısıyla sürdürülegelen ibadet geleneğimiz, bu sene diğer birçok şey gibi evlerimizde ve ailelerimizle birlikte sürdürülecek. 

Koronavirüs salgınının Çin'in Wuhan eyaletinde patlak vermesi ve virüsün de çok ilginç yollardan sinsi bir şekilde insanlara bulaştığının ortaya çıkmasıyla birlikte; insanlar sıklıkla tükettikleri pek çok temel yiyeceği (yoğurt, ekmek, salça...), marketlerden paketli malzemeler alarak, evlerinde kendileri yapmaya başladılar. Bu durum da özellikle fırıncıların, günlük satış ve kâr rakamlarının nispeten düşmesine yol açtı. Ve aynı durum, fırıncılar açısından bu gidişatta, Ramazan ayında pide satışları için de pek değişecek gibi gözükmüyor. Bilemiyorum, umarım yanılan ben olurum ileriki günlerde.

Koronavirüs salgını neredeyse tüm dünyaya musallat olduğundan bu yana, belki pek çok şeye hasret kaldık toplum olarak. Bu hasretlik, epeyce bir süre dinecek gibi de gözükmüyor bizim için. Ve bu Ramazan, bambaşka hasretliklerle sürüp, gidecek; hasretlikler dineceğine, daha da pekişececek hiç şüphesiz. Ramazan-ı Şerifiniz Hayırlı Olsun.

 

* Bugünün anlamı ve önemi üzerine son bir not daha. Ne mutlu bize ki, Cumhuriyet'in ilanı ve özgür bir millet, bağımsız bir devlet olmamızın temellerini atan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşunun 100. yıldönümü bugün aynı zamanda. Bunun için de, hiç şüphesiz Türk milleti olarak daha özel duygularla sevinçli, gururlu ve coşkuluyuz. Ve bu sevinç, gurur, coşku da, bu hür topraklar üzerinde sonsuza dek sürüp, gidecek. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun.

''Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu, yarının büyüğü olarak yetiştirmek hepimizin insanlık görevidir.'' Mustafa Kemal ATATÜRK                                                    

 
Toplam blog
: 266
: 1321
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1982 yılında İstanbul'da doğdum. Açık Öğretim Fakültesi İşletme Lisans eğitimimi 2005 yılında tam..