Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '08

 
Kategori
Siyaset
 

Krizi fırsata çevirmek...

Dünyadaki finansal kriz dalga dalga yayılıp ülkemiz kıyılarına vurmaya başlarken, ülkemizde maalesef her zaman olduğu gibi toplantı üzerine toplantı yapılmaktadır. Bilinenlerin büyük topluluklar önünde tekrarından başka bir eylemde bulunulmamaktadır.

2002 yılından bu yana kalem ve rakamlarla oynanarak ekonomik durum iyi gösterilse de mali ve ekonomik piyasalarımızdaki sorunlar patlamak üzereyken çıkan Küresel Kriz gözlemlediğim üzere yine yapısal ve kronik olan sorunlarımıza kalıcı çözüm yerine günü kurtaracak çözümlerle atlatılmak istenmektedir.

Vergilerimizle kurulmuş ne kadar tesis varsa satıldı, her taraf ithal mallarla dolduruldu. Üretim tesisi yerine AVM kuruldu ve giderek üretimden uzaklaşıldı. Tüm bunların üstüne de "Bir lokmaya ve bir hırkaya şükür" ilkesine ram edilen bir toplum yaratmak için elden gelen herşey yapıldı, yapılmakta...

1950'de Menderes tarafından temeli atılan, 1980'de Özal tarafından katları çıkılmaya başlanan ve ondan sonra gelen tüm iktidarlar tarafından uygulanan ekonomik politikalar sonucunda "üretmeyen fakat tüketen" bir toplum yaratıldı. Bu duruma kesinlikle ekonomik başarı denilemez... Şimdi de yine çözümü gelişmiş kapitalist ülkelerin çarelerini taklit etmekde aramak ne kadar doğru olacaktır?

Bir kere kapitalist ülkeler genellikle “zengin ve bilim üreten” ülkelerdir; kendi kaynakları yeterli olmasa da yeryüzü kaynaklarını kullanma ve egemenlik altında tutma güçleri vardır. Ekonomik ve sosyal gelişmelerini tamamlamış ve zaman zaman da bu gelişmişliğin geçici bunalımlarını çözme sorunuyla karşı karşıya kalmışlardır. Oysa biz yukarıda da belirttildiği üzere üretim yetenekleri kısılmış, tamamen dışa bağımlı bir ülke haline getirilmiş bir ülkeyiz.

Dolayısıyla, bizlerin, krizi en az zararla atlatmak için kendimize özgü yerli çarelere başvurmamız gerekir.

Pekiyi bu yazımızın başlığı olan Krizin Fırsata Çevrilmesi ile ne demek istemekteyiz? Kriz ile birlikte ekonomik ve sosyal sistemimizi bugün içinde bulunduğu kaotik ortamdan orta ve uzun vadede kurtarabiliriz. Her zaman şikayet edilen ama sürekli olarak vazgeçilemeyen sistemi düzeltmek ve bir yerlerden başlamak için küresel kriz bir fırsat olmaz mı?

Satır başları ile çözüm önerilerimi aşağıda tartışmaya açmak istiyorum;

Yıllardır ekonomiyi tam anlamıyla kemiren kayıtdışılığın/kanundışılığın sona erdirilmesi olmazsa olmaz şarttır. Her Türk vatandaşı gelir vergisi mükellefi yapılarak, yaptığı harcamaları vergiden düşürme hakkı verilmelidir. Piyasadaki büyük para birimleri tedavülden çekilerek para akışının elektronik ortamda yapılması sağlanmalıdır. Hamiline dayalı ekonomi yerine nama dayalı ekonomiye mutlak geçilmelidir. Ezber bozularak Az Kazanandan Az, Çok kazanandan Çok vergi söylemi yerine Az kazanandan Az, Çok Kazanandan da Az vergi söylemi gelmelidir.

İstanbul ve çevresi artık coğrafyanın dahi kendisini taşıyamayacağı boyutlarda büyümüştür. Buna mukabil Anadolu'da ekonomik canlılık durmuş ve üretim kalmamıştır. Bu durumda göçü devamlı kılmakta hemen hiç kimse annesinin doğduğu yerde yaşamamaktadır. Çok radikal bir karar alarak İstanbul'daki tüm üretim tesisleri Anadolu'ya taşınabilir. Her sektörü Anadolu'nun farklı bir bölgesine yönlendirerek her bölgenin farklı bir alanda ihtisaslaşması sağlanabilir. İstanbul bu şekilde göçten kurtulacak, rahatlayacak ve yaşanılacak bir ticaret ve turizm şehri haline gelebilecektir. Böylelikle Anadolu'nu çehresi değişecek büyük kentlerde memleket hasreti çeken yığınlar yerine yöresinin kalkınması için çalışacak yığınlar ortaya çıkacaktır.

İmarcı/Rantçı Belediyecilikten Şehirci Belediyeciliğe dönülmesi ki bunun en pratik yolu "Arsa planlamasından Ada Planlamasına" geçilmesidir. Böylelikle rantın önüne geçilecektir. Ayrıca, eldeki eski ve yenilenmesi gerekli konut stoku daha düzenli ve planlı bir şekilde yenilenecek, ekonomi en az 10 yıl sürecek bir canlılığa kavuşacaktır. Ayrıca, eski ve yalıtımsız binalar dolayısı ile senelik 10 milyar dolara varan enerji sarfiyatından kurtulma imkanı da doğacaktır.

Güneydoğu/Doğu Anadolu'da devletin elinde bulunan ekilebilir araziler mesela 80'er dönümlük parçalar halinde bölünerek oradaki halka kiralanıp bir plan dahilinde tarıma kazandırılabilir. Herkese ne ekeceği, ekerken nelere dikkat edeceği, neyi ne zaman yapacağı da verilip, devlet tarafından kontrolünün yapılması düzenli tarıma geçiş için çok yararlı olacaktır. Ayrıca, başta Diyarbakır olmak üzere Hakkari ve Şırnak'da kumarhaneleri serbest bırakmak, o yörelerde ekonomik canlılık yaratacak, işsizlik ve sosyal sorunları sona erdirecek bir yöntem olabilecektir.

2B adı altında talan edilmiş yerlerin satılması çalışmalarına son verilerek, hukukumuzda olan ecrimisili uygulamaya başlayarak işgalcilerden bu bedeli almaya başlamak hem beklentiyi kıracak hem de devlete bir gelir kaynağı yaratacaktır.

Yeni dünya eski alışkanlıklarımızdan kurtulmayı gerektiriyor. Meselemizin yeni dünya ekonomisinin ortaya çıkaracağı üretime dayalı yeni rekabet şartlarına uyum olması gerekir.

Ne dersiniz, artık farklı düşünmenin zamanı gelmedi mi?

 
Toplam blog
: 115
: 586
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Tarsus Amerikan Lisesi (1984) O.D.T.Ü - İnşaat Müh. (1989) SUNY at Buffalo - Yüksek Lisans (1992) 19..