Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '09

 
Kategori
Siyaset
 

Kürt realitesinin sahiplenilmesi

Kürt Realitesini Sahiplenmek

Yıllar önce, uygulamayı bir kenara bırakın memleketin en ücra köşesinde söylenmesi bile suç olarak kabul edilen adı koyulmayan bir sorun; Yıllar sonra ulusal bir kanalda belgesel tadında bir programla halka sunuluyor. 80 sonrası 99 öncesi miting meydanlarında yaptığınız bir hareketten dolayı parmaklarınız kırılabilecekken ve kırılmışken; Yine aynı ulusal kanalda, belki de bu yolda, bu uğurda kendisini feda etmiş büyük bir sanat adamının bir eserini seslendirirken bu hareketi rahatça yapabiliyorsunuz.

Geçtiğimiz günlerde sanat aleminin büyük bir üstadını, şiirlerin babasını ve meyhanede birkaç milyon borç almak için arkadaşı Rıza’yı bekleyen Yusuf Hayaloğlu’nu kaybettik. Rıza’ya söylediği gibi kendisi de burada çok duramadı ve Rıza’nın yanına göç etti.

Yusuf Hayaloğlu’nu anma ve anlatma kapsamında yapılacağı kesin olan bir dizi programlardan biri de artık bir televizyon klasiği olan Ali Kırca moderatörlüğündeki Siyaset Meydanı idi. Tabi konu Yusuf Hayaloğlu olunca Ahmet Kaya’ya da değinmeden olmazdı. Hatta programın ciddi bir bölümü Ahmet Kaya’ya ve onu ölüme götüren tecrit yıllarına kadar uzanan hayat hikayesine ayrılmıştı.

Herşey o önlenemez yükselişin tescilleneceği gece başlayacaktı. Yılın en iyi sanatçısı ödülüne layık görülen Ahmet Kaya, ödülünü aldıktan sonra yaptığı konuşmasında, etnik kökeni olduğu gerekçesiyle Kürtçe bir şarkı söyleyip o şarkıya klip çekeceğini belirtmişti. Bu konuşmasından sonra salonda gözden kaçmayacak bir hareketlilik olmuştu. Ahmet Kaya konuşmasından hemen sonraki röportajında Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünün en büyük savunucularından biri olduğunu belirtmiş ancak bu topraklarda yaşayan ‘’Kürt realitesinin’’ sahiplenilmesi gerektiğini ve bu uğurda elinden gelen mücadeleyi vereceğinin altını çizmişti. Bugün artık adını yüksek sesle söyleyip konu hakkında ortaya fikirler ve çözümler atan kişiler o gün maalesef Ahmet Kaya’ya çatallar ve bıçaklar atmışlardı.

Ali Kırca tarafından hazırlanan Siyaset Meydanı programında sanat dünyasının önde gelen isimleri Ahmet Kaya ve Yusuf Hayaloğlu hakkında görüş ve anılarını anlatırlarken arada da hem dinlenme hem de programa renk getirme amaçlı Yusuf Hayaloğlu şiirleri ve Ahmet Kaya şarkıları konuklar tarafından seslendirildi. Naşide Göktürk Ahmet Kaya’nın ‘’o mahur beste çalar’’ adlı, sözleri Atilla İlhan’a ait parçasını söylerken adeta kendinden geçti. Öyle ki her nakaratta o büyük tartışmalara yol açması muhtemel hareketi en içten şekilde yaptı.

80 sonrası 99 öncesi miting meydanlarında yaptığınız bir hareketten dolayı parmaklarınız kırılabilecekken ve kırılmışken; 2009 yılında ulusal bir kanalda bu hareketi rahatlıkla yapabiliyorsunuz. Serçe parmak ve yüzük parmağının baş parmak altında toplanıp, işaret ve orta parmağınızın havaya kalktığı ‘’Zafer İşareti’’

Darbelerle yönlendirilip balans ayarları verilen güzel ülkemizde, aslında gerçekleşen her darbe özgürlüklere yapılmış bir bastırma hareketi olmakla beraber ülke gelişimine hiçbir katkıda bulunmadığı gibi bir de gerilere götürmüştür. Bu ülkeye sahip olduğunu ve kendi doğrultularında yönetilmesi gerektiğini düşünen bağnaz düşünce ve güç odakları, kendileri için tehlike olarak gördükleri akımları belirli aralıklarla yaptıkları fiziki ve son zamanlarda interaktif müdahalelerle etkisiz hale getirmek istemişlerdir.

12 Eylül 1980’de güçlenen solcu akımı bastırma amaçlı yapılan askeri darbenin ardından 1999 28 Şubat’ında milli görüşe aba altından sopa gösterilip hükümet düşürülmüştür. Bugün ise destekçisi muamma olan hükümet, bu güç odaklarının üzerine gidebilmektedir. Yıllardır kendilerini bu ülkenin vatandaşlarına rejimin en büyük savunucuları olarak tanıtan kişi ve kurumların, çıkarları doğrultusunda rejime ve demokrasiye saldırmakta ne kadar tereddütsüz oldukları gözler önüne serilmiştir.

Sadece ve sadece kendi çıkarları doğrultusunda terörü ve etnik milliyetçiliği destekleyen ‘’sözde’’ bu ülkenin çıkarlarının en büyük savunucuları bugün yavaş yavaş adı koyulan ve her mecrada tartışılabilen kürt sorununu kabullenme yolunda emin adımlarla ilerlemektedirler.

Tarihte kara sayfalar olarak hep karşımıza çıkacak olan vatandaşlıktan atmalar ve zorunlu tecrite göndermeler günümüzde daha da önemli anlamlar kazanmaya başlamışlardır. Herhangi bir dünya görüşü olmayan, tamamen popülist akımların peşinden koşan, geçmişte Kürt sorunu yoktur diye avaz avaz bağıran çakma elitler bugün vicdanlarını rahatlatma ve de topluma şirin görünme amaçlı olarak Nazım’a vatandaşlığını iade edelim, Ahmet’in mezarını Türkiye’ye taşıtalım nidalarıyla ortada gezmektedirler. Bugün bu büyük üstadlara geç de olsa iade-i itibar edilmesi hiç yoktan iyidir denebilecek bir harekettir. Bu bağlamda insanın içini sızlatan şey ise şudur ki; Nazımlar, Cemler, Ahmetler gitmesin de iade-i itibar da edilmesin.

 
Toplam blog
: 6
: 633
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

1985' te İstanbul' da doğdum. Karmakarışık bir eğitim ve umulmadık mesleki gelişimler sonucu şu anda..