Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '08

 
Kategori
Eğitim
 

Laik ve çağdaş eğitim

Milletimizin eğitim ve bilgisini lüzumlu seviyeye çıkarmak ve bunun için gayret göstermek farzdır. Bunu yapmazsak biteriz. Etrafımıza Çin Seddi gibi duvarlar çeksek de bilgili toplumlar bize hükmeder ve parça parça her şeyimizi elimizden alırlar.(Ali Paşa - Tanzimat Dönemi)(1)

İnsanlık tarihi, birey ve toplum olarak daha rahat bir yaşam için gerekli koşulları arama mücadelesi içinde geçmiştir. Tarhi süreçte verilen tüm kavgaların temelinde, mevcut koşulların beğenilmemesi, yeterli bulunmaması ve daha uygun şartlarda yeni bir toplum yaratılması ya da böyle bir toplumda yaşama arzusu yatar.

Bireyin yeteneklerini geliştiren ve toplumun kalkınıp gelişmesini sağlayan eğitim de insana daha iyi yaşam koşullarını veren unsurların başında gelir. Çünkü eğitim, bireysel ve toplumsal gelişiminin itici gücünü oluşturur.
Bunun için de, laik ve çağdaş bir eğitim sistemi, bu itici gücün önde gelen koşuludur.

Ancak, kabul edilecek eğitim sistemin, çeşidi ne olursa olsun, bazı iç ve dış faktörlerin etkisi altında olacağı unutulmamalıdır. Eğitim sistemi, bu etkilere önce kendi iç dinamiği ile yanıt vermeye çalışır. Bazan onlara uyum sağlar; çoğu zaman da, kendi iç dinamiği ile onları etkiler ve yönlendirir. Ancak, temel ilkelere - belki geleneksellik ve dinsellik gibi - ters düşen faktörler karşısında direnir. Bazen de yenik düşer; hatta iç dinamiği sarsılır. Nihayet, bilim ve teknolojinin hızlı ilerlemesiyle toplumsal yapı değişebilir; o zaman da sistemde yenileşme zorunlu hale gelir.

Laik eğitimden beklenen; bağnaz olmayan, özgür düşünceli, çağa uymada zorlanmayan birey ve toplum yetiştirmektir. Farklı eğitim ve öğterim uygulamalarını birleştirerek laikleştiren ve o günün koşullarına göre
çağdaşlaştıran Tevhid-i Tedrisat Kanunu(Öğretim Birliği Yasası) bu amaçla çıkarılmıştır. Bu kanun, çağa uymada başarısız kalmış eğitim ve öğretim sistemini ve kurumlarını değiştiren siyasal, sosyal ve kültürel dönüm noktası, Türk toplumunun demokrasiye uyumunu sağlayan bir sınır çizgisi olmuştur.

Ancak, 80'li ve 90'lıyıllarda bu yasanın zedelenmeye başlaması ve Siyasal İslam'ın eğitimi, başka bir toplum düzeni kurmanın amacı haline getirmeye çalışması üzerine 28 Şubat sürecinde "Sekiz Yıllık Kesintisiz Temel Eğitim Yasası" çıkarılmıştır. Ancak bu yasa da, zaman içinde zedelenmiştir. İmam Hatip okulları, amacı dışında geniş kitlelere din eğitimi veren "din okulu" konumuna getirilmesi; okul dışı din eğitiminin yaygınlaşmasına göz yumulması; laik ve çağdaş eğitim yolunun üzerine taş koymuştur.

Çağımız bilgi çağıdır. Bunun gereği olan laik ve çağdaş yaşamla bütünleşmenin zorunlu olduğu bir dönem içinde bulunmaktayız. Amacımız daha ileriye gitmek olmalıdır. Atatürkçü düşünce sistemi ve bu sistemin değişmeyi ve gelişmeyi kapsayan "devrimcilik" ilkesi, bizlere bunu öngörmektedir. Bulunulan durumu korumak istemenin bile geriye kalışın bir başlangıcı olduğu bilinmelidir. Bu bakımdan dini, laik ve çağdaş eğitimin içine sokarak, yaşamı şu veya bu şekilde dinsel kurallarla tanzim etmek artık düşünülmemesi gereken çağ dışı görüşlerdir. Dinselliğe bağlılık ve bunu devlet ve toplum düzenine egemen kılmak, en az etnik ayrımcılık kadar tehlikelidir. Devletin görevi, ulusal değerlerle bütünleşen laik, demokratik ve çağdaş bir eğitim sistemi kurmak ve bunu ödünsüz olarak sürdürmektir.

Son söz Atatürk'ten:

En önemli, en esaslı nokta eğitim meselesidir...Eğitim bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır ya da bir milleti esarete ve sefalete terk eder.(M.kemal Atatürk-1924)(2)

___________________

(1) Enver Ziya karal, Osmanlı Tarihi, cilt VII, s.197

(2) M.Kemal Atatürk, Söylev ve Demeçler, 4.b.Cilt-II, Ankara:Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayını, 1989, s.20

cdenizkent

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..