Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '09

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Lili Marleen Türküsü

Lili Marleen Türküsü
 

Zagreb


MARAŞAL TİTO´ nun eski Yugaslavya´sına konuk oldum bir akşam üstü. Yüzyılımızın virüsü, etnik milliyetçilik sonunda paramparça olan, artık sadece tarih kitaplarında eski adıyla anılacak Yugoslavya. Tabi bu işin bilinen yüzü, bilinmeyen yüzü ise; Bu parçalanma Almanya eski dış işleri bakanı Liberal Parti (FTP) milletvekili Hans-Dietrich Genscher´in dünya tarihine bir armağanıdır. Zaten Yugoslavya parçalandıktan sonra kendi isteğiyle politikayı bırakmıştır. Yeni adı HIRVATÌSTAN olan ve önün en büyük gelişmiş şehirlerinden biri olan Zagreb sokaklarında ilerlerken, aklımda Atilla Ìlhan´in şiiri; kulaklarımda Ahmet Kaya´nin berrak sesi.

akşam olur
mektuplar hasretlik söyler
zagrep radyosunda lili marlen türküsü
siperden sipere ateş tokuşturanlar
karanlıkta dem tutan
ishak kuşu

bu civarlarda benim
bir cennetmekânım olacak
aslan sıfatlı johnny hisarboylu silahşör
arkasında mısır el kahire
ehramlar cana can katan nil
cüzamlı dilenci trahomlu insan
sağında mavi gözlü dilber akdeniz
solunda çöl
ve balta girmemiş orman

biz dünyalılar yemin içtik
imanımız var
hürriyet için hürriyet aşkına
savulacak döne'm savulacak düşman
dehrin cefasını çektik
safasını süreceğiz
biz sudanlılar
kıbleye karşı namaza duranlar
aragon'dan bıçak gibi çekilmiş yedi mısra
sydney'den bir muhalif rüzgâr

akşam olur
mektuplar hasretlik söyler
zagrep radyosunda lili marlen türküsü
dost ağlar karanfilim dost ağlar
marş söylemeden ölmek bize yakışmaz
ve biz yine yıldızlara bakarız
ve yine yıldızlar bize bakar

duâdır
güneşbaht olasın civan oğlum
hürriyet için dipçik tutan el dert görmesin

Atilla Ìlhan

II. Emperyalist paylaşım savaşında Almanların propaganda malzemesi olarak kullanmak istedikleri Lili Marleen şarkısı II. Emperyalist paylaşım Savaşının simgesi (unofficial anthem) haline gelmiştir. Şiir yazarı Hans Leip adında savaşta cepheye giden bir Alman´dir. Bestecisi ise Norbert Schultze'dir.

Lili Marleen´in hikayesi:

Hans Karl Hermann Gottfried Leip veyâ kısa adıyla Hans Leip, 22.09.1893’te Hamburg’da doğmuş bir Alman şâiri, roman ve hikâye yazarıdır. 1915 yılında asker sıfatıyla katıldığı Birinci Dünyâ Savaşı’nda, Marleen ismindeki hemşîre genç kızla tanışmıştır. Ancak, kendisinin bundan öncesinde Lili isimli kızla da gönül birliği olmuştur. Hans Leip, geleceğin bir şâir ve yazarıdır ya, bunun antrenmanlarina da asker ocağında başlamıştır ki, daha orada bu iki aşkını bir isim altında birleştirip şiire çevirmiştir. Leip’in Lili Marleen dediği şiirinde, genç bir kadınla asker sevgilisi anlatılmaktadırlar. Şiirin gerçek kahramanları, elbette kendisiyle o iki sevgilisidirler.
Şu var ki, iki ayrı sevgili şiirde aynı isimle aynı kimlikte buluşmuşlardır! Kışla, kapı, fener sözleriyle başlayan şiir, oldukça duygulu ve etkileyicidir.

Atilla Ìlhan´in mısralarına taşıdığı ve Zagreb radyosunda çalan şarkının sözleri Almancadir; Seslendiren ise tiyatro oyuncusu Lale Andersen´dir:


Aus dem stillen Raume, < sessiz="">

Aus der Erde Grund < yer="">

Küsst mich wie im Traume < öpsün="" beni="" rüya="">

Dein verliebter Mund < senin="" sevgili="" dudakların="">

Wenn sich die späten Nebel drehen < geç="" vakitlere="" sis="">

Werd' ich bei der Laterne stehen< fenerin="" başında="" seni="">

wie einst Lili Marleen'.< eskisi="" gibi="" (bir="" önceki="" gibi)="" lili="">

Ben sadece son kıtasını sizler için Türkçeye çevirdim. Yalnız çok ama çok güzel bir şiir. Hata yapmamak için bütün şiirin çevirisini yapmıyorum. Bu güzel şiire zararım dokunsun istemiyorum. Çok güzel bir aşk şiiri ve müthiş imgelerle süslenmis. Sadece bir dize neler anlatıyor bakın “deine schritte kennt sie“ senin adımların, onu tanıyor. İşte buradan anlıyorsunuz Lili ve Marleen´in ayrı kişiler olduğunu. Eğer isteyen olursa Tamamını çevirip mesajlayabilirim.

Şarkının aslını YouTube´da dinleyebilirsiniz. Adresi: http://www.youtube.com/watch?v=-5XFBmUW6To

Yine dönelim Zagreb sokaklarına. Eski şehir merkezine geldiğimde mükemmel mimarisiyle yorgun ama mağrur, zamana başkaldıran tarihi binaların görsel güzelliğiyle tanıştım. Barok tarzı mimarisiyle göz kamaştiriyorlardı. Işıkların altında rüya bir şehir görüntüsündeydi Zagreb.

Barok tarzı mimari dedim biraz acmak istiyorum. Portekizce düzensiz inci anlamına gelen «barroco» sözcüğünden gelmektedir. Barok sözcüğü, birbirinden ayrı iki şeyi tanımlar: bir yandan, sanat tarihinde, Rönesans ile klasikçilik arasında kalan bir dönemi; öte yandan bütün çağlarda verilmiş bazı eserlerin tarzını. Her iki halde de, hareket, biçim özgürlüğü, süslemede aşırılıkla dolu bir sanat söz konusudur: „belirli kuralların katılığına başkaldıran bir şenlik sanatıda demek olasidir“

Başlangıçta bu sözcüğe alçaltıcı bir anlam verilmişti ama çok geçmeden anlaşıldı ki, aşırılıklarına karşılık, barok sanat çoğu zaman, insana kıvançlarını veya kaygılarını sanatçı anlatımın çeşitli biçimlerinde ve olanca parıltısıyla verme olanağını sağlamaktaydi: her şeyden önce mimarlıkta ve heykelcilikte; ama resimde, müzikte, * edebiyatta da.

Barok sanatın büyük dönemi, 1570 ile 1750 yılları arasıdır. Bu dönemde, bütün Avrupa, kiliseler ve anıtlarla donanmıştır. Bu yapılardaki fantezi, Rönesans yapılarının sadeliğiyle ve klasik beğenide ağır basacak olan katılık ve ölçüylede çelişkiye düşmektedir.

Taşta yaratılan bu devrim, İtalya'da, Roma'da Protestan Reformu'nun yalınlığına tepki olarak patlak vermiş (bu yüzden «Karşıt Reform» diye adlandırılmıştır). Papalar, Katolik anlayışının yüceliğini görkemli bir biçimde belli etmek istiyorlardı. Bu bakımdan büyük sanatçıları bulma erincine eriştiler ve zevk sahibi olduklarını gösterdiler; bu sanatçılar, Michelangelo'nun ardından, Roma'yı baştan başa değiştiren mimarlar (Borromini, Maderno), ressamlar (Cortona'lı Pietro, Luca Giordano) ve heykeltıraşlardı (aynı zamanda büyük bir mimar olan Bernini) Barok mimari tarzı için Rönesanstan klasikçiliğe bir yöneliş tarzıda denilebilir. Yalnız Zagreb´te tek bir şey çok dikkatimi çekti. Tarihi doku olduğu gibi korunuyor ve tarihi binalar aslına uygun şekilde restore ediliyor ve çok ilginç eski şehir merkezine yüksel bina yapılmamış.

Zagreb sokakları biraz bizden birazda avrupadan esintiler taşıyor. Yani Avrupalılaşmaya çalışan Asyalı görüntüsü veriyor. (Başında başörtüsü var ama ayağındada mini eteği) Çöp konteynırları boş, yerler çöp dolu.

Bir günün ardından belleğime kazinan; Zagreb´te Mc Donald´ta kızarmış patates çalan serçeler ve parmaklarına konmuş serçelere kendi patatesini yediren mini etekli, güneş yüzlü, sarışın bir Hırvat güzeli kaldı. O güzel masum yüzü hala gözlerimin önünde. Benim için o gözlerinin içi gülen eşsiz Lili Marleen türküsü.

 
Toplam blog
: 50
: 901
Kayıt tarihi
: 06.10.08
 
 

    ..