Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Limanağzı dedikleri bir gizli cennet koyu

Limanağzı dedikleri bir gizli cennet koyu
 

Kaş limanından tekneyle çıkıp, sağ tarafınıza Meis Adası’nı alaraktan, tam karşı istikamete yöneldiğinizde Limanağzı denilen, yan yana sıralanmış üç küçük koydan oluşan harikulade girintiye ulaşıyorsunuz. Burası aynı zamanda Fethiye-Ölüdeniz-Ovacık üçgenindeki Hisarönü’nden başlayıp Antalya’ya kadar uzanan, bugünkü kara trafiğinin dışında kalan, antik şehirlerin birbirine bağlı bulunduğu 509 kilometrelik muhteşem doğa güzellikleriyle bezeli tarihi Lykia Yolu parkurunun da en nadide duraklarından biri olma özelliğini taşıyor.


Kaş’tan Limanağzı’na, kara taşıtları ile ulaşım yok. Ancak deniz yolu ile gidilebiliyor. Bunun için de Kaş limanında her an harekete hazır sekizer kişilik tekneler bekliyor. Limanağzı’nın çok biliniyor ve tıklım tıkış olmamasının en önemli nedeni ulaşım güçlüğü ve gözlerden ırak olması. Bu sayede bugün bile en güzel özelliklerini muhafaza edebiliyor.


Limanağzı’na yaptığınız tekne yolculuklarında, özellikle akşam Kaş’a dönerken dalgalanan deniz sayesinde, zaman zaman korkutan dalgalarla başbaşa kalabiliyorsunuz. Bindiğiniz teknenin motor gücü ile orantılı olarak 15-20 dakikayı bulan deniz yolculuğunuz, bir miktar stres ve tuzlu deniz suyu ile renklenebiliyor. Bu nedenle son günlerde, sabahları Limanağzı’na gitmezden önce hava durumu dinleyip, o bölgedeki, denizlerde esen rüzgarın şiddetini öğrenme ihtiyacı hissettik. Ama rüzgar 4-5 de olsa Limanağzı’nın, o muhteşem dinginliği ve harikulade atmosferinden vazgeçemedik.


Tekne kaptanlarının birçoğu Kaş-Limanağzı deniz güzergahını kat ederken sığırtma denilen çok enteresan oltaları ile palamut avlıyorlar. Bir seferinde kaptanlardan biri oltasını bana verdi, on dakika içinde bir çingene palamudunu çektim aldım tekneye. Oltanın misinası bir pet su şişesine sarılmış, ucu da şişenin kapağının arasına sıkıştırılmak suretiyle sabitlenmişti. Diğer uçta ise kurşun ağırlık yoktu, iğneye de herhangi bir yem takılmıyordu. Palamutları cezbedip, balıkların zokayı yutmalarına sebep olan şey ise iki santimetre uzunluğunda kesilip, iğnenin misina tarafından geçirilerek takılmış olan pembe renkli bir pipet parçasıydı.


Açık denizi tekneyle geçip de Limanağzı koyunun başladığı buruna geldiğinizde, onca güzelliği sanki mahvetmiş olmak için orada bulunuyorlarmış hissi veren balık çiftliği havuzlarını görüyorsunuz. Ve havuzları beklemekle görevli olan çalışanların olduklarını tahmin ettiğim hemen kıyıdaki derme çatma baraka kulübeleri. Tekne kaptanlarından birinin verdiği bilgiye göre havuzlar, Kaş merkezindeki Küçükçakıl Plajı’nın sahibininmiş. Neden bunca güzelliğin ortasında bunlara müsaade edilebiliyor diye sormadan edemiyorsunuz? Tekne kaptanları, ağız birliği etmişçesine, bu soruya cevap vermek istemiyor ya da gerçekten bilmiyorlar?


Limanağzı’ndaki dört minik koyda bulunan, dört adet tesisten birini tercih edip iskelesinden karaya çıktığınızda ise sanki gerçek dünyadan kopup gelmiş ve burada bir masal atmosferine girmişsiniz hissine kapılıyorsunuz. Sessiz ve bakir tabiat ile durgun ve berrak denizin vücudunuzdaki ve beyninizdeki tüm stresi söküp alıvermesi işten bile olmuyor.


“<ı>Kaş’ta ne var ki, denize girecek yer bile bulamazsınız” diyenlere nispet eden gülümsemeniz ile “<ı>iyi ki buradayım” kulaçları atıyorsunuz, dibi görünen suyun iyot kokusuna...



Not: Sonraki seyahat yazım; “Limanağzı’nın Dört Atlısı”.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..