Lübnanlı yönetmenin hazin sonu!

Kader denilen şey bu olmalı. Lübnanlı film yönetmeni Yehya Saade, klip çekmek için geldiği İzmir Alsancak Garı'nda elektrik çarpması sonucu yaşamını yitirdi.

Kader diyebiliriz ama bu ölüm bir dizi ihmallerin sonunda oluştu.

Yönetmen Yehya Saade, Lübnanlı sanatçı ve fotomodel olan Maya Diab için bir klip çekmek üzere mekan arayışına girişir. İstanbul Haydarpaşa garı için hazırlıklara başlanır. Senaryo bu tarihi mekan için yazılır. Çekimlere birkaç gün kala Haydarpaşa Garı'nda yangın çıkınca klip için başka bir mekan arayışı başlar. Sonunda İzmir Alsancak Garı alternatif mekan olarak seçilir.

Alsancak Garı'nda sergileme amaçlı duran Atatürk'ün kullandığı vagon, Lübnanlı genç yönetmenin ilgisini çeker. Tarihi vagona bağlı duran lokomotifin üzerine çıkarak çekim planlarını kafasında oluşturmaya başlar.

Lokomotifin üzerine çıktığı an, filmin sonudur!

Zavallı yönetmen, tepesinde sallanan ve üzerinde 25 bin volt akım bulunan kabloyu göremez. Başını değdirdiği an büyük bir patlama olur ve her şey bir anda sona erer.

Genç bir yönetmen Alsancak Garı'nda ihmal sonucu yaşama veda eder.

Yönetmenin ölümü, bize özgü ihmallerin sonucunda meydana gelmiştir.

İstanbul Haydarpaşa Garı'nda olası bir yangına karşı uyarı önlemleri ve söndürme sistemi bulunmuş olsaydı klip belki de orada çekilecekti.

Yehya Saade, çekimlerini Haydarpaşa Garı'nda bitirerek sağ salim ülkesine dönecekti.

Dedim ya bize özgü ihmal ve hatalar sonucu, yönetmen rotayı İzmir'e çevirmek zorunda kaldı.

Umursamaz ve ihmal sarmalı zihniyet orada pusuda bekliyordu. Kaderden kaçamadı!

Bu bir kader midir yoksa ihmal midir?

Siz karar verin. Benim kafam çok karıştı.