Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '10

 
Kategori
Blog
 

M. Talip Girgin’in sorusuna yanıtımdır:

M. Talip Girgin’in sorusuna yanıtımdır:
 

Eee, tabi ki:milliyet.blog


Şimdi efendim, baştan söyleyeyim ki yanlış anlaşılmasın, Talip Bey’in “Blog Antolojisi” başlıklı yazısına yorum yazabilirdim, yazdığım yorumu da yayınlardı tahminen, hani yani sanki yorum yazdım da yayınlamadı, ben de böyle bir yazı yazdım zannedilmesin lütfen!

Yorum yerine yazı yazmayı tercih edişimin ilk nedeni ne zamandır klavyeye yaklaşmak istemeyen parmaklarımın inadından vazgeçmesi, ikinci nedeni de kitapta öyküsü bulunan biri olarak duygu ve düşüncelerimi bir yoruma hapsetmek istemememdendir.

* Yardım kampanyası diye başlayan bir çalışma amaçlanan hedefe ulaşmamıştır, bunun gerekçeleri de Yurdagül Alkan tarafından bildirilmiştir.

* Bir kez yola çıkıldığında duramaz insan, hangi açıdan bakarsak bakalım, iyi ki durulmadı yani!

* Kitap kapağı taslak olarak bize sunulamaz mıydı?

Sunulabilirdi elbette, şık da olurdu, lakin kendi aramızda oydu, buydu derken ne kadar yol alınabilirdi, şahsen ben o süreci düşünemiyorum bile!

* Önsöz konusuna gelince, herkes yazabilirdi, kime sorsanız o yazmak isterdi, Yurdagül Hanım yazsaydı daha hoş olurdu diyorsunuz lakin, o zaman da “kitap yalnızca onun mu?” diye serzenişler olmaz mıydı?

* İlk etapta belli adet öykülerin kitaba alınacağı söylenmişti, özellikle Yurdagül Hanım’ın epey bir farklı adette öyküsünün kitaba dahil olması kafalarda soru işareti yarattı elbette ilk başta, ancak az biraz düşününce emeğini, parasını ortaya koyan o! Emek hadi diyelim keyfi, paraya ne demeli? Yani, gönül elbette ister ki tüm basılan kitaplar satılsın, ancak bir garantisi yok ki bu işin!

Evet, parası vardı ve bu işe harcadı derseniz, iş yardım kampanyası olayından çıktıktan sonra aynı parayı verip sırf kendi yazdıklarını da bastırabilirdi yani…

* Kadri Kanpak’ın konuya dahil olma aşamasını bilmiyorum, sanıyorum bir yardımlaşma söz konusu olmuştur, fikir alış verişi sonrasında da böyle bir durum oluşmuştur.

İlle de olmalı mıydı, tabii ki hayır! Ancak kitap basım aşamasına gelinene dek neler yaşandı bilmiyoruz, hangi sorunlara kimler çözüm aradı? Bu da paylaşılsaydı olmaz mıydı derseniz, olurdu olmasına ama sonuç nasıl ve ne zaman alınırdı?

* İtiraf ediyorum ki “Hayrola, ne oluyor?” diye benim de aklımdan geçmedi değil, ancak az biraz düşününce gerçeği görmek hiç de zor değil:

- Öykülerimizi seve seve verdik!

- Yardım olmasa da verirdik, zira öykü gönderenler kendi kitaplarını bastırma planı içinde değillerdi, olsalar yardım adına dahi olsa sanıyorum göndermezlerdi!

- Kimsenin cebinden para çıkmadan bir kitapta öykü/leri oldu, kaç kişi şimdi kendini “yazar” grubuna dahil etti, mutlu oldu!

- Finanse eden kişi, yani Yurdagül Hanım doğal olarak kendi öykülerinin sayısını fazlalaştırdı, ilk başta “Ama neden?” dese de insan, emeğini ve parasını ortaya koydu, ben, sen, o koyduk mu? Hayır!

Koysak ne yapardık?

- Eee, bu durumda danışmanını da kendi seçer! Oylama olsaydı, bir düşünün lütfen, halimiz nice olurdu?

* Bir özel sıkıntım var, internet ortamına kredi kartı numaramı girmek istemiyorum, D&R’a da daha gelmedi kitap, öyküm anneme hediyedir, bir okusun isterim, bu durumda kitapta öyküleri olanlara birer kitap gönderilemez miydi?

Hem şık olurdu, hem de yaşını başını almış kişilere ulaştırmakta zaman kaybı olmazdı!

Yani, en azından bir kitap iletilebilirdi öykü sahiplerine, emeklerinin karşılığı olarak…

Yurdagül Hanım’a tek serzenişim bu olacak!

Gülgün Karaoğlu

Haziran,11/2010

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..