- Kategori
- Tarih
Makine Geldi Kürek Gitti, Mahkumiyeti de Bitti
Ortaçağ' ın ilk dönemlerinde, doğru dürüst bir deniz gücüne sahip olanlar yalnızca Normanlar' la Bizanslılar' dı. Filistin' e ve kutsal yerlere hac yolculuklarının artması, denizciliğin giderek gelişmesini sağladı.
O çağlarda deniz yolculuğu tehlikelerle doluydu... Fırtınalar, avaryalar (deniz yolculuğunda geminin gördüğü zarar), kaptanların tecrübesizliği ve deniz kazaları, büyük ölçüde can ve mal kaybına yol açıyordu. Öte yandan Akdeniz' deki korsanlar, gemileri yağma edip mürettebatını ve yolcularını esir alıyorlardı. Buna karşılık karadan yapılan yolculuklar, deniz yolculuklarından daha da tehlikeli olup, aynı zamanda masraflı ve uzundu.
Hıristiyanlar' a ait olan kutsal yerlerin Müslümanlar' ın eline geçmesi üzerine Avrupa' nın Hıristiyan kral ve prensleri, bu yerleri kurtarmak için, haçlı seferleri düzenlediler. Şövalyelerden ve diğer silahlı birliklerden meydana gelen ordular Filistin' e doğru yola çıktılar.
Bu ordular, "sefine" ve "kadırga" larla taşındı. İlk sefineler küçük boyda ve köprüsüzdü. Bir tek yelken taşıyan direkleriyle Vikingler' in "drakkar" ve "snekkar" larına çok benziyorlardı. Bu sefineleri savunmak için, baş ve kıç taraflarına ağaçtan birer kule yapılırdı. Ortadaki direğin çevresinde ise, mazgalları bulunan bir sahanlık vardı ki, bu sahanlıktan, düşmana taş ve oklar atılırdı. Böylece, orta direkler gitgide daha büyük yapılmaya ve gemiler de daha ağır olmaya başladı. Öyle ki, bu gemiler, ağırlıkları sebebiyle rüzgardan yararlanamıyor ve güçlükle ilerleyebiliyorlardı.
Diğer taraftan, şövalyelerin binek hayvanlarını da bu gemilerle taşımak gerektiğinden, bunları gemiye almak için, teknede açılmış özel kapılardan yararlanılır ve hayvanlar sintinede yerlerini aldıktan sonra, bu kapılar sımsıkı kapanırdı. Aynen modern çıkarma gemilerinde tankların yüklendiği gibi!
Yolculara gelince; bunların yüzlercesi gemiyi tıka basa doldurarak balık istifi gibi üstüste uyurlardı.
Sefineler çok ağır gidebilen gemilerdi. Dolayısiyle elverişli rüzgarı beklemek zorundaydılar. Bu sebeple zengin kimseler, sefineler kadar rahat olmayan, lakin onlardan daha hızlı giden kürekli kadırgalarla yolculuk yapmayı tercih ederlerdi.
Haçlılar devrinde kürekçiler, para karşılığında çalışan özgür insanlardı. Fakat Ortaçağ sonlarına doğru bu ağır görevi kimse yapmak istemeyince, bu işte mahkumlar ve esirler kullanılmaya başlandı. Kırbaç zoruyla çalıştırılan bu kürekçilerin kaçmalarını önlemek için, kürek çektikleri yere demirden bir halkayla bağlanırlardı.
Gemilerde küreğin yerini makina aldıktan sonra, kürek mahkumluğu da kendiliğinden sona ermiştir.